Yeni Zelanda’da kıyıya vuran balinaların, Afrika’dan İtalya’ya geçmeye çalışırken boğulan ve cesetleri Libya kıyılarına vuran 87 kişiden daha fazla haber olduğu bir dünya burası...
Beyaz bastonu silah zannedilen bir görme engellinin İngiliz polisi tarafından şok tabancasıyla vurulduğu ve görme engelli kişinin de bunu doğal karşılamak zorunda kaldığı bir dünya burası...
En fazla tecavüz olayı yaşanan ülkeler listesinde, ABD birinci, İsveç 3., İngiltere 5., Almanya 6., Fransa 7., Kanada 8. sırada yer alıyor. Medeniyetin kadınlara karşı işlenen suçlarda hiç fark yaratmadığı bir dünya burası.
Yaklaşık 1 milyon 400 bin çocuğun açlıktan ölmek üzere olduğu ama Nijerya, Somali, Güney Sudan ve Yemen’de yaşadıkları için kimsenin bunu çok dert edinmediği bir dünya burası.
Üzerinde 195 ülke olan, halen 18 savaş ve 226’sı şiddet içeren 400’ün üzerinde krizin sürdüğü bir dünya burası...
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 300 milyondan fazla kişinin depresyonda olduğu ve depresyona giren insan sayısının her sene yüzde 2 kadar arttığı bir dünya burası.
Gallup’un yaptığı bir araştırmaya göre, farklı siyasi görüşten evliliklere karşı olanların oranının giderek yükseldiği bir dünya burası.
TV DİZİLERİNE DAİR...
William Shakespeare’in en bilinen eserlerinden birisidir “Venedik Taciri”. Bir komedi olan ama içinde tragedya unsurları da taşıyan bu eser garip bir şekilde Venedik Karnavalı’na benziyor aslında. Kahkahalar arasına sıkışmış bir hüzün, çaresizlik, tüm umutların tükendiğini düşündüğün bir an yaşanan bir mucize...
Venedik Karnavalı’na dair bilinen ilk yazılı kayıt 1094 yılına ait. Aslında o dönem bir karnavaldan söz edilmiyor kayıtta. Hıristiyan inancına göre, Paskalya öncesi 40 gün süren ve günde sadece bir öğün yemek yenen Büyük Perhiz öncesi halkın doyuncaya kadar eğlendiği bir etkinlikten bahsediliyor.
Sonra iki asır geçiyor ve 1296’da Venedik Cumhuriyet Senatosu, Büyük Perhiz’den önceki son günü tatil ilan ediyor... Eğlenceler, akrobat gösterileri, müzisyenler o kadar kısa sürede ünleniyor ki zaman zaman eğlencelerin dört ay öncesinden başladığına dair kayıtlara bile rastlanıyor.
Ama sonrası o kadar parlak gitmiyor hikayenin... 1797’de önce Napolyon yönetimindeki Fransız ordusu işgal ediyor Venedik’i ve karnaval yasaklanıyor. Fransızlar gidince Avusturya işgali başlıyor ve karnaval yasağı yine devam ediyor.
İlginçtir yine tam iki asır boyunca unutuluyor karnaval. Sonra 1979’da
Bu ülkede aynı suçu defalarca işleyip, sanıkların adliyeden elini kolunu sallayarak çıkmasına olanak sağlayan yasa ve kararlara en fazla tepki gösteren isimdir Hıncal (Uluç) Abi. Ama Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin söz konusu olduğunda kendisiyle çelişiyor. Başka ölümle sonuçlanan trafik davalarından örnek verip, Çetin’in medya yüzünden tutuklu yargılandığını yazıp duruyor Hıncal Abi. Durum gerçekten öyle mi acaba?
Rüzgar Çetin’in tam 28 trafik suçu var. İki kez alkollü araç kullanırken yakalanmış, ehliyetine el konulmuş ve bu dönemde araba kullanırken yakalanmış. Ceza puanlarını doldurduğu için yine ehliyetine el konulmuş. Aşırı hız, tehlikeli şekilde şerit değiştirmek gibi başka suçlar da var listede.
11 kez kemer takmama cezasını hafif suç sayanlar oldu dava sürecinde. Oysa savunma avukatı, mahkemede Rüzgar Çetin’in çarptığı araçta ölen polis memuru için, “Kemer taksa ölmeyecekti” demişti. Rüzgar Çetin’in tutuklu yargılandığı davada yöneltilen trafik suçlamalarının tamamı sanığın daha önce de işlediği suçlar. Tek fark, bu davada taksirle ölüme sebebiyet verme suçlaması da var.
Mahkeme, ‘Bu adamı tutuksuz yargılarsak, aynı suçları tekrar işleyebilir ve başka masumların da
En iyi olduğumuz 2014 senesinde Türkiye’ye toplam 36.8 milyon turist geldi. Bu sayının içinde bavul turizmi için gelip gidenler de var, çalışma izni olmadan ev işi yapmaya gelenler de...
Venedik 54 bin nüfusuna rağmen 22 milyon turist ağırladı geçtiğimiz sene. Bir şehir düşünün ki nüfusunun 407 katından fazla turisti ağırlasın. Avrupa’da olma avantajından falan gelmesin aklınıza. Tokyo’dan sonra en fazla Japon nüfusu Venedik’te gördüm geçtiğimiz cumartesi. Avrupa için de durum pek farklı değil. Mesela Londra-Venedik uçuşu, 2 saat 10 dakika sürüyor. Londra’dan Venedik’e uçmak Londra’dan İstanbul’a uçmaktan daha pahalı...
Başka bir örnek Almanya’dan... Berlin’den İstanbul’a uçmakla, Venedik’e uçmak arasında sadece 11 dolar fiyat farkı var. Üstelik nereden uçarsanız uçun, Venedik’te İstanbul’daki bir otelin tuvaletinden biraz daha büyük bir odaya iki katına yakın para ödüyorsunuz.
Venedik’te kanallar, İstanbul’da Boğaz var, Venedik tarih olarak İstanbul’un yanında genç kalıyor. Bütün işin gelip düğümlendiği nokta aslında güvenlik falan değil, kendini anlatma becerisi... Venedik anlatmaya ihtiyaç duymuyor, biz kendimizi anlatmayı beceremiyoruz bir türlü. Paris, Nice ya da Berlin ne
Eğer medya seçim sonuçlarını etkileme gücüne sahip olsaydı,
Tüm Alman medyasının yerden yere vurduğu, sağ popülist, Almanya İçin Alternatif Partisi her seçimde oyunu katlayarak ilerleyemezdi.
Fransa’da 23 Nisan’da ilk turu yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aşırı sağcı Ulusal Cephe Adayı Marine Le Pen anketlerin tepesinde çıkmazdı.
İspanya’da 10 sene kadar önce evlerinden zorla atılanların oluşturduğu Podemos Partisi, Barselona’da belediye başkanlığını kazanamaz, Aralık 2015 seçimlerinde de Meclis’e giremezdi.
50 yıllık tarihinde ilk kez bir adaydan yana tavır alan Foreign Policy Dergisi, Washington Post, New York Times, CNN gibi devlerin desteğiyle Hillary Clinton, ABD Başkanı olurdu.
Tüm medyanın yüklendiği Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mart 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, 2002 seçimlerinden sonra da Başbakan olamazdı.
Propaganda medyası işe yarasaydı Sovyetler Birliği dağılmazdı.
Eğer medyanın herhangi bir konuda etkileme gücü olsaydı, medyası olduğu söylenen Fenerbahçe, şampiyonlukları son maçta kaçırmazdı...
Hepi topu 11 kilo 400 gram ağırlığında bir köpek yavrusu Kuyu. Hiç farkında değil ama tek başına müthiş bir iş başardı.
Kuyu’nun başardığı şey, 70 metre derinlikte daracık bir kuyuda günlerce hayatta kalmak değil. O küçücük köpek yavrusu hepimizi ortak bir sevinçte buluşturdu uzun zaman sonra. Meğer, ne çok özlemişiz birlikte sevinmeyi....
Eskiden milli maçlar ortak sevincimiz oluyordu, kulüp rekabeti o işin tadını kaçırdı. Eurovsion’a katılmak ortak heyecanımız, iyi sonuç almak ortak sevincimizdi, uzun zamandır o da yok. Bir köpek yavrusu, birlikte sevinmenin tadını hatırlattı hepimize. Ve daha önemlisi, Kuyu sayesinde gördük ki, siyasal ya da yaşamsal kamplara bölündükçe, sadece karşı tarafı değil, kendimizi de yalnızlaştırıyoruz aslında. Teşekkürler Kuyu, patilerinden öpüyorum seni.
SADECE UYUMSUZ BİR ADAM MI?
Hırçın, olay çıkaran ve başı beladan kurtulmayan bir futbolcu Mario Balotelli. Evlatlık verilmiş, ırkçılığa maruz kalmış ve gittiği her takımda çıkardığı olay sayısı futbolunun önüne geçmiş. Diğer yandan, Manchester sokaklarında Noel Baba kıyafetiyle dolaşıp, ihtiyacı olanlara para dağıtan bir adam o. Ya da bir yılbaşı gecesi 24 evsizi toplayıp, 5 yıldızlı bir
Venedik Karnavalı, 2019 yılında 24 Şubat-5 Mart tarihleri arasında yapılacak. Adamlar o kadar organize ki, gelecek yılların takvimini açıklayıp, bugünden uçak bileti satıp, otel rezervasyonu alıyorlar. Festival zamanı normal bir otel odasının fiyatı 3-4 katına çıkıyor üstelik.
Dünyanın en iyi 15 karnavalı listesinde; Belçika, İngiltere ve Yunanistan’dan birer, İspanya ve İtalya’dan üçer festival var. Almanlar’ın çoğumuzun bildiği Oktober Fest’i ya da şu an devam eden Nice Festivali gibi listeye girmeyenler de var. Filipinler’de Sıcak Hava Balonu Festivali var bugünlerde, Ürgüp’ten de baloncular gitti oraya. İstanbul’un sanat ve alışveriş festivalleri var ama turist çekecek, eğlence festivali yok. Alaçatı’nın Ot Festivali, üçüncü yılında aldı başını gitti, daha da gidecek gibi. Adana’da da Rakı Festivali diye bir hareketlilik başlıyordu, ona da bürokrasi müdahale etti. Keşke, Haliç sadece şirketlerin katıldığı kürek yarışı yerine, Oxford ve Cambridge takımlarının asırlık rekabetine ev sahipliği yapsa. Zaman içerisinde o yarışa diğer üniversiteler ve eğlenceler eklense, bir festivale dönse... Adalar’da yatak sıkıntısı olmasına rağmen mimoza çiçeklerinin açtığı zaman festival haline
İstanbul’da trafiği rahatlatmak adına toplu taşımayı cazip kılacak bir sürü yatırım yapılıyor.
Aynı anda Çubuklu-İstinye arasına arabalı vapur seferleri konuluyor.
İstanbul’da trafiği toplu taşıma kurtaracaksa, neden iki yaka arasında araba taşımakta ısrar ediyoruz?
Daha garibi, bu arabalı vapur seferlerinden önce İstinye-Çubuklu arasında direkt vapur seferi yoktu, sadece sabah bir, akşam bir vapur, her iki iskeleye de uğruyordu.
Ayrıca bu arabalı vapurlar başarılı olursa belki köprü trafiği biraz daha rahatlayacak, her iki yakada da tek şerit olan sahil yollarında ise trafik daha da karmaşık hale gelecek.
Acaba bu yolların kapasitesine dair bir projeksiyon çalışması yapıldı mı?
Yoksa iskeleler için yer var, buraya yapalım anlamsızlığıyla mı gidiyor mesele?..
ÇİRKİN...