Bazen sondan başlamak gerekir yazılara. Dün, devletin bastırıp, ücretsiz dağıttığı ders kitaplarını, kolilerini açmadan geri dönüşüm tesislerine yollayan okulların haberini taşıdık manşetimize. Ondan önce Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in liselerde sınıfta kalma dahil aldığı yeni kararları da mutlulukla manşete taşıdık.
Çocukları daha iyi bir eğitim alsın diye hayatlarından fedakârlık yapan velileri de unutmadık.
Haksız yere istenen kayıt paralarının da servis şirketlerinin aynı mesafe için özel okullarla devlet okulları arasında uyguladığı fiyat farkının da peşine düştük. Tüm bunların sebebi Milliyet Gazetesi’nin sahip olduğu eğitim haberciliği mirası. Milliyet ailesi olarak, Türkiye’nin gelecekte daha da parlak ve zengin bir ülke olmasının yolunun eğitimden geçtiğine inanıyoruz. Bizim geleneğimizde okulların açılış gününde İstanbul trafiğinde keşmekeş yaşanmasın diye alınan önlemlere dair haberler eğitim-öğretim değil, trafik haberidir. Bu duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz.
Başlıkta miras dedim ya, aynı noktadan devam edeyim.
Komiser Yardımcısı Abdullah Yasir Binici ve polis memuru Cemal Bozkurt, Mart 2022’de Şanlıurfa’da şehit oldular.
İki polisimizi şehit eden saldırganın cinayet, gasp, adam yaralama dahil çok sayıda suçu olduğu ama 9 yılda hapisten çıktığı belirlendi.
Polis memuru Abdülkadir Güngör, Kasım 2021’de Balıkesir, Havran’da şehit oldu.
Güngör’ü şehit eden saldırganın 2004 yılında onlarca benzin istasyonunu soyduğu, yakalanmamak için polisle çatışmaya girdiği, bir süre hapis yattıktan sonra 2014 yılında bir başka soygun daha yaptığı ve tekrar hapishaneye girdiği belirlendi.
Polis memuru Erhan Gökteke, Ekim 2020’de, İstanbul Bağcılar’da şehit oldu.
Gökteke’yi şehit eden saldırganlardan birinin 75 ayrı suç kaydı çıktı.
Polis memuru Battal Yıldız, 2017’de İstanbul, Tuzla’da şehit oldu.
Yıldız’ı şehit eden saldırganın yağma, gasp, hırsızlık gibi 11 ayrı yakalaması ve sabıkası olduğu ortaya çıktı.
Prigojin adını hepimiz biliyoruz ama Erin Prince adını çoğunuz ilk kez duyuyorsunuz. Tıpkı Wagner adını bildiğimiz ama Black Water adını neredeyse unuttuğumuz gibi...
Çatışma alanlarına, eski askerlerden oluşan, para için görev yapan adamları sokma işini ABD başlatmıştı.
Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in fikir babası olduğu Black Water, 1997’de Erin Prince tarafından Kuzey Karolayna’da kuruldu. Eski bir donanma mensubu olan Prince, aynı zamanda koyu bir Hristiyan’dı ve hükümetteki Neo-Con’larla yakın ilişki içerisindeydi.
İlk başta küçük olan yapılanma zamanla büyüdü, 2003’te Irak’ın işgali sürecinde ABD Hükümeti adına görev yapan Black-Water eleman sayısı yaklaşık 100 bin kişiyi bulmuştu. Bu 100 bin kişi Washington’a savaş hukukunun etrafından dolanma şansını da verdi.
Irak’ta çok insan öldürmeleri şaşırtıcı olmadı kimse için. Şaşırtıcı olan 2005 yılında Katrina Kasırgası sırasında New Orleans’ta zenginlerin tepelerdeki evlerini korurken, hayatta kalmak için tepelere ulaşmak
Milli Eğitim Bakanlığı, veliden ve öğrenciden yana kararlar almaya devam ediyor.
Geçen yılın üniformalarının kullanılması da, çocuk obezitesine karşı her sabah kültür-fizik hareketleri de doğru kararlar.
Bakanlık bu işleri yaparken, özel okullar başka türlü işler yapıyorlar.
İki kızı da özel okula giden bir baba, geçen hafta okuldan istenen kitap ücretlerini yolladı bana. Birinci sınıfa başlayacak kızının kitap ücreti 20 bin, 5. sınıfa başlayacak kızının kitap ücreti 18 bin liraymış.
Aksi olsa anlarım, birinci sınıfta okuma-yazma öğrenir çocuk, ders kitabı parası nasıl olur da 5. sınıf öğrencisinden fazla olur?
Belki gerçekten öyle olması gerekiyordur, bilemem, bildiğim bazı okulların “salma” şeklinde kitap parası istemesi ve sürecin şeffaf olmadığı.
Eski kitaplar niye kullanılmıyor sorusuna da cevap buldum, barkod ile kitapların içine ödev yerleştiriliyormuş.
Özel okula sadece zengin çocukları gitmiyor, okullar çok az bir zahmetle bu sorunu çözebilirler aslında.
*1980’lerin İstanbul’unda yaşayanlar, Ikarus marka otobüsleri hatırlayacaklardır. Kapısındaki uyarı yazıları bile Macaristan’da yazılmış, ortaya da başlıkta gördüğünüz bu garip Türkçe çıkmıştı. Pazar günü Budva Kalesi önünde beklerken, Budapeşte Belediyesi’nin Türk malı otobüsleri kullandığını fark ettim. Nereden nereye tanımlaması hissettiğim duyguyu anlatmaya yetmedi. Dijitalleşmenin kirletmediği zamanları hep özlemle anarız ama İngilizlerin Hindistan için ürettiği Leyland otobüslerin ardından Ikarus’un bize lüks gelen halini de hatırlamadan geçemiyor insan.
*Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gördüğünüz fotoğrafı 21 Ağustos, saat 01:45 gibi çektirdik. 12 saat içerisinde, İstanbul’dan Budapeşte’ye uçtuk, Erdoğan orada çok sayıda ikili temas gerçekleştirdi, Dünya Atletizm Şampiyonası 100 metre finalini izledi, sonra da Ankara’ya döndük. Dönüş yolunda da Erdoğan soruları cevapladı. Bu arada içeriden bilgi, temasları sırasında yemek yemedi. Gelelim bu
Birleşmiş Milletler Barış Gücü Kıbrıs’ta 1964 yılından beri görev yapıyor.
Bu gücün kurulmasının amacı, Türkler ve Rumlar arasındaki çatışmaları engellemekti.
Küçük katliamları saymıyorum bile, 1 Kasım 1967’de, Yunanlı General Grivas komutasında 200’ü aşkın zırhlı araçla, binlerce Rum ve Yunan askeri Geçitkale ve Boğaziçi köylerinde katliam yapıp, onlarca Kıbrıslı Türkü infaz ederken seyreden bir Barış Gücü sözünü ettiğimiz.
Daha acısını ve Birleşmiş Milletler adına utanç verici olanı yazayım şimdi:
Tarih 14 Ağustos 1974, yani Türkiye, Kıbrıs’a çıkmış, 2. Cenevre Konferansı başlamış ve sürüyordu.
Rumlar, bugün Güney Kıbrıs topraklarında kalan Taşkent ve Baf’ta yaşayan Kıbrıs Türklerinin etrafını sarmıştı.
Barış Gücü yetkilileri, Kıbrıslı Türklere, “Rumlar sizden sayıca çok ve ağır silahlılar. Karşı koyarsanız hepinizi öldürecekler. Silahlarınızı teslim ederseniz sizi koruyacağız” der. Türkler silahlarını teslim
14 Ağustos’ta Galata Köprüsü’nde 40 gün sürecek tamirat-tadilat işlemi başlatıldı.
Hiç gecikme olmasa bile iş Eylül sonunda bitecek.
Oysa 11 Eylül’de tüm okullar açılıyor, öncesinde açılacak özel okullar ve oryantasyon eğitimi yapan devlet okulları var.
Atomu parçalamıyoruz, 40 gün sürecek bir işi, neredeyse 120 gün süren okul tatili döneminde bitirecek planlamayı yapamamayı konuşuyoruz.
Bu 2023’te olan, 2022’de de Hacı Osman Bayırı, okulların açılmasına kısa bir süre kala trafiğe kapatılmış, çocuklar servislerde helak olmuştu.
Geçmiş on yıllar içerisinde okulların açılmasından
3 gün önce Bostancı yolunun minibüs yoluyla olan bağlantısı trafiğe kapatılmıştı.
Bunlar büyük olanlar, elektrik, doğalgaz dağıtım şirketleri de insanların takvimine bakmayan çok iş yaparlar İstanbul’da.
Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanlığı’na aday olmayacak, Mart 2024’te partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacak.
Bu olacaklar İmamoğlu’nun 2028’de Cumhurbaşkanı adayı olma fikrinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor.
İmamoğlu’nun aklındaki formül biraz Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti modeline benziyor.
Yani partinin siyasi işleyişini yürüten, aidat toplamasını, partinin çalışacağı profesyonelleri koordine eden bir genel başkan olacak ve partinin ülkeyi yönetmeye aday ismi de Ekrem İmamoğlu olacak.
Almanya’da Sosyal Demokrat Parti’nin iki eş başkanı var, birinin adı Saskia Esken, diğeri de Lars Klingbeil.
Biz bu ikilinin değil, seçime Başbakan Adayı olarak giren Olaf Scholz’un adını biliyoruz. Olaf Scholz, Almanya’nın Başbakanı ama SPD’nin yönetiminde yer almıyor.
Ekrem İmamoğlu, bir yandan İstanbul’un getirdiği gücü elinde tutmak istiyor, diğer yandan 2028’de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmayı arzuluyor ve hedefine ulaşmak için seçtiği yol Almanya’daki SPD