Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de soluk soluğa biten en önemli sandık sınavı 1987 referandumu oldu.

12 Eylül’ün eski genel başkanları ve milletvekillerine getirdiği siyaset yasağının kaldırıp kaldırılmaması halka soruldu.

Sandığa 6 Eylül 1987’de gidildi.

Siyasi yasakların kaldırılması için evet diyenlerin oranı yüzde 50.16, hayır diyenlerin oranı yüzde 49.84 oldu.

Siyasi yasakların kalkması için evet diyenlerin sayısı sadece 75 bin kişi daha fazlaydı.

Yer yerinden oynamadı, kimse kimseyi rey hırsızlığıyla suçlamadı, kimse “Benim oyumla çobanın oyu bir mi?” tartışması başlatmadı.

Haberin Devamı

İlginç olan, dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın tavrıydı.

Rakipleri güçlenmeden baskın seçime gitme kararı aldı Özal. 29 Kasım 1987’de yapılan seçimlerde oy kaybetmesine rağmen yüzde 36 ile ANAP iktidarını korudu.

Rakibi güçlenmeden erken seçime
gitme meselesi bizim topraklarımızda
çok eskilere dayanır.

Eli Sopalı Seçimler diye bilinen Osmanlı Meclis-i Mebusan seçimleri de aslında bir baskın seçimdir.

***

1912 seçimlerini anlamak için aslında 1908 seçimlerine bakmak gerekir.

2. Meşrutiyet’i ilan ettiren genç subayların örgütü İttihat ve Terakki’nin karşısında Prens Sabahattin’in ademi merkeziyetçi görüşlerini savunan Ahrar Fırkası çıktı. İttihat ve Terakki 281 koltuktan 280’ini kazandı.

Bu mutlak hâkimiyet çok sürmedi. Zaman içerisinde partiden istifa edenlerle beraber meclis içerisinde bir muhalefet oluştu.

Hürriyet ve İtilaf Fırkası adı altında örgütlenen bu muhalifler giderek güç kazanmaya başladı ve Aralık 1911’de yapılan ara seçimlerde de sandıktan birinci parti olarak çıktı.

İttihat ve Terakki yaklaşan tehlikeyi sezdi ve rakip parti tam örgütlenmesini tamamlayamadan seçimlere gitti.

Fakat bu da yeterli gelmemiş olacak ki tüm muhalifler inanılmaz bir baskı altına alındı, ülke genelinde uzun bir zamana yayılarak yapılan seçimlerde sandık denetimi İttihat ve Terakki üyelerinde oldu.

Hal böyle olunca, İttihat ve Terakki 275, muhaliflerse sadece 6 vekillik kazanabildi.

Seçimleri kazanmak için yapılan baskılar da aslında boşa gitti. 1912 yılında seçilen Meclis-i Mebusan, ilk toplantısından
üç ay sonra feshedilmiştir.

Haberin Devamı

Dedim ya, Türkiye’de rakip kuvvetlenmeden ve yurt genelinde örgütlenmeden seçimlere gitmenin tarihi çok eskilere dayanır.

***

Bu baskın seçimlerden en önemlilerinden biri de 1946 seçimleridir. Açık oy-gizli tasnif usulüne göre yapılan ve çok sayıda usulsüzlüğün yaşandığı 1946 seçimlerine dair bir yanlışı düzeltmek gerekir.

1946 seçimlerinde çok sayıda usulsüzlük yapıldığı doğrudur ama iktidarın Demokrat Parti’den alınıp, CHP’ye verildiği iddiası doğru değildir.

Bunu nereden biliyorsun diyenler çıkacaktır, açıklayayım: 1946 seçimlerine katılan partiler Meclis’teki 465 sandalyeyi kazanmak için yarıştılar. Demokrat Parti seçimlere 272 milletvekili adayı göstererek girdi. Üstelik o zamanın seçim kanunu müsait olduğu için çeşitli isimler birden çok yerde aday gösterildiler. Mesela Adnan Menderes, hem Aydın hem de Kütahya’dan aday gösterilmişti, Meclis’e Kütahya’dan aldığı oylarla girdi.

Toplamda 6 kişi, 14 ayrı yerden aday gösterildiği için Demokrat Parti’nin iktidarı kazanması için oyların neredeyse tamamını alması gerekirdi. 2 değil 6 partinin yarıştığı bir seçimde böyle bir sonuca ulaşmak imkânsız ile eşdeğer bir durum.

Haberin Devamı

Tarihi yanlışı düzelttikten sonra, gelelim 1946 seçimlerinde yaşanan demokrasi yanlışlarına.

Önce en büyüğünü yazmak gerekir.

1946 seçimlerinde İstanbul sonuçları çok uzun süre açıklanamadı. Sonuçların üçüncü günün sonunda ilan edilmiş olması birçok soru işaretine neden oldu.

O dönem İstanbul Valisi olan ve daha sonra Demokrat Parti’de siyaset yapan Lütfi Kırdar’ın bu üç güne dair iddiası ilginçtir.

Ahmet Emin Yalman’ın hatıralarında da dile getirilen bu iddiaya göre Ankara seçim sonuçlarına müdahale etmiştir.

Buna göre 23 milletvekilliğini de Demokrat Parti’nin kazandığı seçim sonuçlarıyla oynanmış, CHP’nin en önemli beş ismi, Kazım Karabekir, Hamdullah Suphi Tanrıöver, General Cahit Toydemir, General Refet Bele ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın milletvekili olması sağlanmıştır.

Vali Kırdar, yıllar sonra bu zorlamaya boyun eğme sebebini, “Eğer evet demeseydim, tüm sonuçlar iptal edilebilir ve Demokrat Parti kazandığı 18 sandalyeden de olabilirdi” diye açıklamıştır.

***

1946 erken genel seçimleri de tıpkı 1912 seçimleri gibi rakibini güçlenmeden boğma seçimleri olmuştur.

Aynı yıl yapılan yerel seçimlere katılmayan Demokrat Parti’nin niyeti erken genel seçimlere de katılmamaktı aslında.

Ancak CHP’li çeşitli isimlerden ve en nihayetinde İsmet İnönü’den gelen “Partiyi kapatırız” mesajları etkili olmuş ve Demokrat Parti seçimlere katılmaya karar vermiştir. Propaganda dönemi de tam bir baskı dönemi oldu.

Mesela maddi gücü olmayan Demokrat Parti’nin başarılı mitingler yapamaması için açık havada toplantı yasağı getirildi.

Demokrat Partililer salon kiralayacak para bulsalar bile baskı nedeniyle salon sahipleri ikna edemediler. Köylerde propaganda yapabilmek için neredeyse insanlar damgalı hale getirildiler. Buna karşın Demokrat Parti derli toplu bir süreç yürüttü, dış politika hariç her konuda CHP’yi eleştirdi.

Sonuçta, seçimler yapıldı, bunca baskıya rağmen Demokrat Parti 59 milletvekilliği kazandı.

***

Her seçimde yaşanan taktik savaşları 1957 seçimlerinde de yaşandı.

Demokrat Parti rüzgârının dindiği, Demokrat Parti’nin içinde ayrılanların Meclis’te giderek güçlendiği bir dönemde yapıldı 1957 seçimleri.

Başbakan Menderes, her zaman savundukları nispi seçim sisteminden çoğunlukçu seçim sistemine döndü.

Adnan Menderes’in buradaki hesabı, nispi temsil sisteminde sandıktan ilk sırada çıksa bile muhalefetin blok halinde seçime girmesiyle çoğunluğu kaybetme riskini ortadan kaldırmaktı.

Menderes 12 Eylül 1957’de milletvekili seçim kanununda değişiklik yapılmasını sağladı. Değişikliğe göre seçime katılacak partilerin tüm seçim çevrelerinde aday göstermeleri gerekecekti.

Bu engeli aşmanın tek yolu tüm partilerin CHP çatısı altında seçime girmeleriydi ama geçmişte CHP ile mücadele etmiş insanlar bunu kabul eder mi orası belli değildi. Menderes’in aldığı risk sonuç verdi, muhalefet bloka dağıldı, CMP ve HP, CHP listelerine  girmeyi kabul etmedi.

Hal böyle olunca da Demokrat Parti siyasi gücünü koruyabildi.

***

Türkiye’de 1970’li yılların seçim çalışmaları sırasında çok olaylar yaşandı, en fazla saldırıya uğrayan isim dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit oldu. Seçim döneminde yapılan baskılar, mesela İsmet İnönü’nün Kayseri’ye girişine izin verilmemesi, İstanbul Topkapı’da uğradığı saldırı ya da Çanakkale Geyikli’de CHP’li vekillerin karaya çıkmaması  Yassıada mahkemelerinde yargılama konusu oldu.

Sonuçta, 2023 seçimlerinin iki turu da Türkiye’de en sakin geçen seçim dönemlerinden biri olarak tarihe geçti.

Seçim mağlubiyetlerinin her zaman birden çok sebebi vardır ve suçu hep başkalarında aramak, hiç kendine bakmamak da aslında bir seçim mağlubiyeti gerekçesidir.

Haftanın fotoğrafı

Bir savaş kanıksanır mı, bazen kanıksanıyor işte. Ukrayna, Bahmut yakınlarındaki cephe hattındaki Rus mevzilerine havan topu atıyor. Topun düştüğü yerde ya da karşı ateşte ölenlerin, ABD Başkanı Biden’ın sendeleyip düşmesi kadar öneminin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz artık.

Baskın, şaibe ve müdahale, son 121 yılda seçimlerimiz

An’lar...

1878, Kumburgaz: Rus ordusunun İstanbul’a yürüdüğü zamanlardan bir kare.

Baskın, şaibe ve müdahale, son 121 yılda seçimlerimiz

1921, Galata: İngilizler neredeyse hiç direniş görmeden işgal ettikleri İstanbul’da Galata Kulesi önünde.

Baskın, şaibe ve müdahale, son 121 yılda seçimlerimiz

1921, Kasımpaşa: Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın olduğu yer, İstanbul’u işgal eden İngilizlerin karargâhı olmuştu.

Baskın, şaibe ve müdahale, son 121 yılda seçimlerimiz