Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplam 10 saati bulmayan Berlin çalışma ziyaretinin Almanya Hükümeti’ne iki türlü maliyeti oldu.

Önemsiz maliyetle başlayalım, Almanlar, ziyarete güvenlik açısından çok iyi hazırlanmışlar. Ev sahipliği yaptıkları terör grupları PKK ve FETÖ’yü güvenlik çemberinin dışında tutup, Türk heyeti ve Berlin’deki Büyükelçiliğe gelen Türk vatandaşlarına Almanlardan beklenmeyecek kolaylıkları sağladılar. Bu para ve zaman açısından hesaplanacak maliyet.

Hesaplanması zor olan kısım Erdoğan’ın gezisinin Alman Hükümeti’ne siyasi maliyeti. Alman Hükümeti’nin bizim İletişim Başkanlığı’na benzer olan bir yapılanması, o yapılanmanın başında da boyu 2 metre civarında olan bir beyefendi var. Beyefendi dediğime bakmayın, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle ortalıkta dolaşan, bakışlarından biz Türklerden hiç de hoşlanmadığı belli olan birisiydi. Basın toplantısının sonlarına doğru, o arkadaşı suratındaki alaycı gülümseme gitmiş, o güldükçe daha alaycı bakışlarla ortada dolaşan yardımcısına söylenirken gördüm. Tahminen Almanya Başbakanı Scholz’un eliyle kulaklığına tıklamasından bir mesaj almışlardı. Fırsatı kaçırmayayım dedim, suratıma alaycı bir bakış kondurup, o bakışımı görmelerini sağlayarak geçtim yanlarından.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanlık binasında, Almanya Başbakanı ve Alman medyasına, Holokost’u hatırlatıp, İsrail’e verilen desteğin bu borçtan kaynaklandığını söyledi. Daha ağır bir cümle olabilir mi sizce? Almanlar aksini iddia ediyorlar ama ben tarih üzerinden yazayım: Hitler sadece Yahudileri değil yaklaşık 1,2 milyon Roman’a da soykırım uyguladı. Romanlar bugün Doğu Avrupa’da halen ayrımcılığa uğruyor ve Almanya bu çirkinliğe ses çıkaramıyor. Bunun sebebi Romanlar için bir ülke kurulmamış olması, bunun sebebi Roman Lobisi, Roman medya gücü olmaması. Bir ülke soykırıma ya karşı olur ya da olmaz. Almanya Yahudi soykırımına karşı ama Filistinliler soykırımı uğrarken sesini çıkarmıyor. Daha da kötüsü soykırım uyguladıkları arasında İsrail’i ön plana çıkarırken Romanların sözünü dahi etmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tuttuğu ayna elbette hoşlarına gitmemiştir.

Haberin Devamı

Türk medyası Erdoğan’ın gezisine dair Almanya’da olup bitenleri Almanya’nın Sesi (DW) Türkçe Servisi haberlerinden takip etti. Cehaletin en kötü yanından başlayayım: DW Türkçe, Almanya’nın içine yayın yapan bir kuruluş değil. Yani Almanlar, DW Türkçe’den haber almazlar. DW Türkçe bütçesini Alman Dışişleri’nin verdiği bir yapı. Tıpkı BBC World Service ya da Amerika’nın Sesi gibi, devlete bağlı kuruluşlar bunlar. Parasını Alman devletinden alan bir yapının Almanya’nın geçmişinin hatırlatılmasından hoşlanmadığı açık ve bunu da saklamıyorlar. Ziyaretten önce Almanya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kabul edecek diye yazdılar. Ya cehalet ya kompleks, mevkidaşlar arasında görüşme olur, kabul olmaz.

DW Türkçe Servisi’ni merkez binaları Köln’de olduğu zamandan beri bilirim. O zamanlar rahmetli Baha Güngör vardı DW Türkçe’nin başında ve Baha ağabey objektiflikten uzaklaşılmasına bu kadar izin vermiyordu. DW Türkçe şimdi Bonn’daki bir binada. Durumları şu, Türkiye’de doğalgaz zammı yapıldığında 13 dakikalık bir dosya hazırladılar ve yayınladılar. Hırslarını alamamış olacaklar ki, bu 13 dakikalık dosyayı sonra Youtube reklamı olarak Türkiye’de gösterime soktular. DW Türkçe’nin başında şimdi Erkan Arıkan diye birisi var, kendi internet sitesinde, her konuda moderatörlük yapabildiğini yazmış, daha ilginci “İster Almanca ister İngilizce, hatta Türkçe” diye yazmış. Bir “hatta” ancak bu kadar fikir verici olabilir.

Haberin Devamı

Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne de yakın çalışma arkadaşlarının derdi, Almanya’yı rezil etmek falan değil. Geziden önce yakın çevreden isimlerle konuştum, analiz değil bir bilgiyi paylaşıyorum sizinle. Türkiye, Almanya ile iyi ve sağlıklı bir ilişki kurmak istiyor. Hitler’i, muhatapları Alman olduğu için değil Gazze’de olup bitenin Hitler’in yaptıklarına benzediği için hatırlatıyor. Amaç üzüm yemek değil de Almanya Başbakanı’nı utandırmak olsa, Scholz’un Madrid’deki NATO Zirvesi’nde, “Türkiye’ye ambargo uygulamıyoruz” dedikten sonra bile ambargo uygulamaya devam ettiğini herkese gösterip işin içinden çıkabilirdik. Oysa Türkiye, Almanya ile gerçek bir müttefiklik ilişkisi kurmak istiyor ama bunu yapmak için de duruşundan, ilkelerinden taviz vermiyor.

Fransa’da Ajans France Press’in Hamas’a terörist demediği için sorgulandığı, Alman Bild Gazetesi’nin BBC’yi Hamas’a terörist demediği için yerden yere vurduğu bir dönemden geçiyoruz. Almanya, AB’nin terör listesine aldığı PKK’ya bağlı 200 civarında sivil toplum kuruluşuna ev sahipliği yapıyor, FETÖ’nün tüm kumpas davalarının savcı ve yargıçlarını özel servisiyle koruyor. Sağlıklı bir ilişki kuracaksak, Almanya ya bürokratlarının suratındaki alaycı ifadeye engel olacak ya da bir basın toplantısının sonunda küçümsediklerinin alaycı gülümsemesine katlanmayı hazmedecek. Sağlıklı bir ilişkinin ön koşulu haklı olmak ve aslında Erdoğan’ın Berlin’deki Başbakanlık binasında verdiği ders de bu.