Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD’nin Mississippi eyaletinde okullar açıldı, ilk hafta 4500 çocuk koronavirüse yakalandı.

Bu rakamların ardından
yirmi binden fazla öğrenci karantinaya alındı.

Georgia Eyaleti’nin Ware bölgesinde 800’den fazla öğrenci karantinaya alındı, tüm devlet okulları kapatıldı.

Florida Eyaleti’nde 10 binden fazla çocuk ve personele okula gelmemeleri talimatı verildi.

Teksas’ta bazı bölgelerde okullar açıldıktan bir hafta
sonra kapatıldı.

Eğitim sadece okulda olacağını bilen, uzaktan öğretimin işe yaramadığını düşünen bir veliyim.

Haberin Devamı

Sadece kızımı sevmek ya da korumak gibi bir derdim yok.

Kızımın ilerideki mutluluğu ve huzuru için tüm akranları adına mücadele etmem gerektiğine inanıyorum; okulların açılmasından çok, açık kalmasıyla ilgileniyorum.

Okul kantinlerinden başlayalım. Öğretmenlerin, okulun destek personeli için aşı ya da PCR testi zorunluluğu var. Servis şoförlerinden aşısız olanlar zaten okullarda çalışamayacak.

Peki, okul kantinlerini işletenler ve çalışanlar ne olacak?

Onlar kurum personeli değiller ve şu ana kadar açıklanmış bir tedbir görmedim kantinlerle ilgili.

Oysa okulların açık kalabilmesi için iğne deliği kadar bir boşluk bırakmamak gerekiyor.

İstanbul Avcılar’da öğrenci mevcudu 5 binin üzerinde olan bir ilköğretim okulu var.

Bu okulu ve öğrencileri mevcut durumda Delta varyantından nasıl koruyacağız mesela?

Sınıflar bölünmez, sosyal mesafe sağlanamaz, sabahçı ve öğlencilerin okula giriş çıkış saatlerinin arası açılmazsa, o okulu nasıl açık tutabiliriz?

Sınıfları bölmek demek binlerce yeni derslik ihtiyacı demek, şu an yapılması imkânsız.

Yeni derslik yapamıyorsak, haftanın tüm günlerini değerlendirme şansımız
var mesela.

Okulları bir ay, haftada beş gün açık tutmak yerine, eğitimi haftanın tüm günlerine yayıp, 3’er, 4’er günlük eğitim süreleriyle hiç kapatmadan götürmek daha doğru geliyor kulağa mesela.

Bu binlerce yeni öğretmen alımı gerektirebilir ama ortaya çıkacak maliyet, çocukların bir sene daha okuldan ve eğitimden uzak kalmasından daha ağır olamaz.

Birçok devlet okulunda uzun zamandır hizmet görevlisi çalışmıyor.

Haberin Devamı

Velilerin okula verdikleri paralar, dışarıdan sınavlara takviye öğretmenlerine harcanıyor.

Özel okullar eleman sayısında belki daha rahatlar ama onların da farkında olmadıkları riskler var.

Mesela süslü, üzerinde bilinen karakterlerin olduğu maskeleri kendi aralarında değiştirebiliyor çocuklar.

Eski düzenin nöbetçi öğretmen sayısıyla başa çıkılabilir mi bu manzarayla?..

“Aman okullar açılsın” diyen çok veli var ama okulları açmak değil, açık tutabilmek olmalı hedefimiz.

ABD’de şu ana kadar her altı çocuktan biri koronavirüse yakalandı.

Koronavirüs kapan çocuklardan yüzde 2’si hastaneye yattı, ölüm oranı
10 binde 3 olarak belirlendi.

“Oranlar çok düşükmüş” diyenler çıkacaktır, o 10 binde 3 oranının parçası olduğunuzu düşünün, sonra konuşun...

An’lar...

Her sene sadece bir tane 22 Ağutos günü var. Geçtiğimiz 22 Ağustos günlerinden bir yolculuğa çıkalım beraber...

Hedef okulları açmak mı, açık tutmak mı

TRT, televizyon yayınları yapıyor ama yayınları seyredecek televizyon cihazı o zamanlarda çok az. Çare ne, köylere, kasabalara, yayınların ulaşabildiği ve insanların toplu halde bulunduğu yerlere televizyon cihazı ulaştırmak. İşte TRT’nin ücretsiz bir televizyon dağıtım karesi...

Haberin Devamı

Hedef okulları açmak mı, açık tutmak mı

Deniz Baykal o zaman Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. Irak’tan gelen Hüseyin El Handani’yi karşılamış Esenboğa Havalimanı’nda...

Hedef okulları açmak mı, açık tutmak mı

17 Ağustos depreminin şoku, acısı sürüyordu tüm Türkiye’de. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Kandilli Rasathanesi’ne gitti. Rasathane Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’dan bir brifing aldı o gün. Yaşadığımız depremin bir sürpriz olmadığı gerçeğiyle karşılaştı...

Haftanın fotoğrafı

Hedef okulları açmak mı, açık tutmak mı

Burası Kabil Havalimanı... Annelerin bebeklerinden vazgeçmek zorunda kaldığı yer. İnsanlığın en sefil hallerine şahit olduğumuz, medeniyet ile ortaçağ arasındaki köprü bir başka deyişle...Masanın üzerinde yatan küçük Afgan bebek babasının  kucağında geldi havalimanına. Bir masanın üzerine hemen bir örtü serdi orada görevli olan Türk birliğindeki sağlık personeli. Ne röntgen ne bir tıbbi cihaz olmadan baktılar bebeğe,  ellerinden geleni yaptılar.Altını değiştirdiler, kucakladılar, kokusunu içlerine çektiler. Sonra babasına teslim ettiler yine. İnsanlığın iki ayak üzerinde durmaya başladığı çağlara döndüğü bir ortamda bugüne taşıdılar çevrelerini. Kabil’de yabancı askerlere hep “Türk askeri gibi olun,insanlarla konuşurken güneş gözlüğü takmayın” denilirdi. Türkiye farkı, güneş gözlüğünden çok öteye gitti bu karede...