Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, seçimleri 400 uzman ve 100 kadar temsilciyle takip edecek.
Türkiye bu temsilcilerden ikisini veto etti.
Veto edilenlerden birisinin adı Kadir Kasırga.
Resmi sıfatı İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili ama fiili işi Türkiye’nin bölünmesini sağlamak.
Abartma diyenler çıkacaktır. Mayıs 2020’de İsveç Parlamentosu’na, Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarından bölümler içeren Kürdistan devletinin kurulması için önerge veren isimlerden birisi bu Kadir Kasırga.
PKK’nın İsveç’teki tüm eylemlerine katılan, terör örgütünün sözcülüğünü yapan bir adamı Türkiye’ye gözlemci olarak yollamaya çalışmak…
Sevr hortladı da gerçekten haberimiz mi olmadı?
Diğer veto edilen ismi de yazayım: Danimarkalı, Kızıl-Yeşil hareketinden parlamenter seçilen Sören Söndergaard.
Suriye’de YPG’nin terör kamplarında dolaşan, silahlı militanlarla pozlar veren birisi bu.
Kuzey Buz Denizi’nin Nares Boğazı’ndaki 1 kilometrik ada için 50 yıl boyunca Rusya ve Kanada ile savaşan Danimarka’nın bir vekili terör kamplarında dolaştıktan sonra benim ülkemdeki seçim güvenliğini mi denetleyecek?
Türkiye seçimlerin denetlenmesine değil, İskandinav ülkelerinde yaşayıp da Türkiye topraklarını terör örgütüne peşkeş çeken, terör propagandasına alet olmuş maşaların ülkesine gelmesine karşı.
Türklerin milliyetçi duygularına savaş açan bu sözde devrimciler, enternasyonalizm yerine Kürt milliyetçiliğini ve özünde ABD emperyalizmini savunduklarından bile haberleri yok aslında.
Muharebe ile savaş kazanmak arasındaki fark
Türkiye, ABD yönetimindeki terör örgütleriyle mücadelesinde kesin zafer kazandı zannedenler var.
Kazanılmış çok sayıda muharebe var ama henüz kesin zafer kazanılmadı, savaş sürüyor.
PKK’nın dağdaki militan sayısı 150’inin altına düştü ama şehirlerde normal bir yaşam sürüp, gerektiğinde terör örgütü adına eylem yapabilen milisler var.
FETÖ’nün en önemli kadroları tasfiye edildi ama halen devlet içerisinde yer alan, çalıntı sorularla girdiği üniversiteyi bitirmiş, çalışma yaşamında aidiyeti halen örgüte bağlı başka isimler var.
İçişleri Bakanı Soylu daha iki hafta önce polis teşkilatındaki yeni bir yapılanmayı çökerttiklerini açıkladı.
Erzurum’da, Ekrem İmamoğlu’na düzenlenen saldırıdan da FETÖ izi çıktı.
Hukuk devleti olunca, yargının soruşturup akladığı birisi görevine dönüp, bağlı olduğu örgüt adına eylemlerine devam edebiliyor.
Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında dikkat çekilen bu soruşturulup-aklanmış olma meselesi bile bir alarm zili aslında.
Peki, FETÖ neden bu provokasyona girişti diye hiç düşündünüz mü?
Bir taşla iki kuş vurmak istediler: Birinci amaçları, Erdoğan’ın İstanbul mitingindeki kalabalığın gündem olmasının önüne geçmek, ülkenin dikkatini başka yere çekmekti. İkinci amaçları da dünyaya Cumhur İttifakı’nın güçlü olduğu yerlerde demokratik bir mücadele yapılamayacağı propagandasını yapmaktı.
Terörle mücadelede bazen sondan başa doğru gitmek gerekir.
Sistem, bu uzman çavuşu aklayan yargı mekanizması dâhil soruşturmayı geriye döndürmeli ve atlattığı ne varsa kontrol etmeli.
Dağdaki teröristi silahıyla, kıyafetiyle tanımak kolay, zor olan, devlete sızan takım elbiseli teröristi bulup, sistem dışına çıkarmak.
Bunu yapmadığımız sürece kazanılan muharebelerin hiçbir anlamı olmaz.
Seçim gecesi Anadolu Ajansı
Bu seçimde gözlerin çevrileceği yerlerden biri de sonuçları verecek olan Anadolu Ajansı olacak.
Avrupa kurumlarından gelen gözlemci heyetleri de zaten kurumun kapısını çoktan çalmışlar.
O gece sistem şöyle işleyecek:
Anadolu Ajansı, tüm seçim sandıklarını kendi çalışanları, serbest haberciler ve siyasi araştırmalar yapmayan büyük bir araştırma şirketinin saha elemanlarına dağıtmış.
Görevliler, sandık sonuç tutanaklarının fotoğraflarını çekip, özel hazırlanan ve sadece kayıtlı cep telefonu numarasıyla girilebilen mobil uygulama üzerinden merkeze yollayacaklar.
Yollanan sonuçlar Amazon’un OCR uygulamasının yardımıyla okunacak ve dijital alana taşınacak.
Ardından Ankara’da oluşturulan 300 kişilik ekip, dijital OCR okumasını çıplak gözle de kontrol edip abonelerine dağıtacak.
Anadolu Ajansı o gece siber saldırılara yönelik de çeşitli önlemler almış, dinledim ama ayrıntılarını yazıp terör gruplarına yol göstermiş olmayayım. Güvenlik dâhil bu sisteme gözlemciler de tam not vermişler.
Gelelim işin kurum imajı boyutuna. Genel Müdür Serdar Karagöz ve ekibini uzun yıllardır tanıyorum.
Onların kafasındaki Anadolu Ajansı, Reuters gibi, AP gibi, AFP gibi evrensel bir ajans olmak ve bu hedef için aslında uzun zamandır çalışıyorlar.
Göreve geldiklerinden sonraki bu ilk seçimde gösterecekleri başarının hedeflerine ulaşmadaki en önemli sınavlardan biri olduğunun da farkındalar.
