Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Anna Popovçenko iki çocuk annesi bir kadın.

Ukrayna’da 100 civarında anneden oluşan bir grubun gönüllü üyesi o da.

O Ukraynalı anneler her gün gazetecilerin olmadığı cephe hattının kendilerine yakın bölgelerinde dolaşıp sivil kayıpların video ve fotoğraflarını çekiyorlar. Bazen kendi çocuklarıyla akran çocukların yürek parçalayan sahneleri de olabiliyor çektikleri görüntülerde. Sonra çektikleri görüntüleri önce kendi gruplarında sonra tüm dünyayla paylaşmaya başlıyorlar.

Ulaşabildikleri herkese ulaşmak tüm dertleri.

Haberin Devamı

Sahadaki savaşı kazanmanın askerlerin, vicdanlardaki savaşı kazanmanın annelerin işi olduğunu biliyor onlar.

***

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıklarından söz edince “Pençe” grubunu unutmamak lazım.

İsimleri çok erkeksi olsa bile Pençe grubunun Ukraynalı tüm üyeleri kadın.

Bu kadınlar, çatışma bölgelerindeki yetim çocukları, anne ve babaları yurt dışında çalışan ve büyükannelerin yanında kalan çocukları ateşin içinden alıp, güvenli bölgelere ulaştırıyorlar. Bugüne kadar 227 çocuğu sığınaklardan çıkardılar. Çocukların büyük kısmı Harkiv ve Kiev’e bağlı, çok sayıda can kaybının yaşandığı İrpin ve Buça kasabalarında yaşayan çocuklardı.

Tüm Pençe üyelerinin adları bilinmiyor, Kiev’deki eş başkanlardan biri, 50’li yaşlarında olan Ksenia. Ksenia kurtarma operasyonu gereken yerlerden ulaşılan kişi. Operasyonları yürüten kritik ekipten iki kadın var. Birinin adı Alyona, 40 yaşında. Kocası cephe hattında. Bir de Oksana var, bekâr bir anne. Savaştan önce bir finans kurumunda çalışan Alyona, polis ve gizli servisteki bağlantılarını kullanarak güvenli yolları, Rus tanklarının olduğu alanlara dair son bilgileri alıyor. Sonra da kurtarılacak çocuk sayısına göre beş araca kadar ulaşan konvoylar oluşturuyorlar. Hedefe vardıklarında, çocukları rahatlatacak zamanları olmamasından, mümkün olduğu kadar çok çocuğu ateş hattından çıkarmak için bazen arabaları balık istifi gibi doldurmak zorunda kalmaktan mutlu değiller ama onlara bir yaşam hediye etmenin de onurunu yaşıyorlar.

***

Haberin Devamı

Damian Poterucha bir Polonya vatandaşı.

Nüfusu 60 bin olan Zamosc kasabasında yaşıyor, Renesans adında küçük bir oteli var.

Zamosc da hafızasında çok acı olan bir kasaba. Önce Hitler kasabada yaşayan 12 bin Yahudi’yi toplama kamplarına sonra Stalin binlerce insanı çalışma kamplarına yolladı.

Bugünlerde 35 bin Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapıyor Zamosc’ta.

Damian’ın hikâyesi de işte böyle başlıyor, bir baba olarak, çocukların babalarını geride bırakarak savaştan kaçtığını görünce bir an bile tereddüt etmeden otel mutfağını mültecilere yemek pişiren bir mutfak haline getiriyor.

O mutfakta her gün Ukraynalıların sevdiği pancar çorbası, domuz kaburga, makarna ve kompostodan oluşan bir menü hazırlanıp paketleniyor ve ardından gönüllüler tarafından mültecilere götürülüyor.

Damian bugünlerde oldukça dertli çünkü bu iyiliği devam ettirecek kadar parası kalmadı.

Sıradan insanlar, sıra dışı şeyler yaparken devletler, yine sıradan şeyler yapıyorlar:

Şafo Tacikistan vatandaşı bir anne. 20 yıldan uzun bir süredir Ukrayna’da yaşıyordu, savaş başlayınca çareyi kaçmakta buldu.

Haberin Devamı

O da diğer Ukraynalı anne ve çocuklar gibi Polonya sınırına ulaştı ama diğer Ukraynalılar giderken o sınırı geçemedi. Oğluyla beraber Korczova’daki geçici bir sığınma merkezinde yaşıyor. Sadece Şafo değil, Ukrayna vatandaşı olmayan tüm mültecilerin durumu aynı. Kapılarda ayrı kuyruklarda sıraya sokuluyorlar, Ukrayna vatandaşlarının ülkeye ve Avrupa içine geçmelerine izin verilirken, diğerleri geçici merkezlere götürülüyorlar.

Aynı savaştan kaçan insanlara pasaportlarına göre muamele etmek düştü 2022 yılında insanlığın payına.

***

Adını bilmediğim, Zaporizhia’da yaşayan bir kadın var.

Oğlunu tanıyoruz hepimiz, evinden bin kilometre uzakta, tek başına Slovakya sınırını geçen 11 yaşındaki çocuk o.

Peki, bir anne oğlunu hangi şartlarda böyle zorlu bir yolculuğa çıkarır hiç düşündünüz mü?

Yatalak annesine bakmak için işgal altındaki şehirde kalan ama 11 yaşındaki oğlunun bir geleceği olsun diye, eline akrabaların telefonunu yazıp, yanına ihtiyaç duyacağı şeyleri yazıp, yola çıkaran bir anneden söz ediyoruz işte. Yollamasa da olurmuş diyenler acele etmeyip, haritaya baksınlar önce. Zaporizhia Ukrayna’daki en büyük nükleer santralin olduğu ve santralin kontrolü için çatışma yaşanan yer. En ufak bir sızıntıda olabilecekleri düşünerek, kendinden vazgeçip, oğlunu kurtarmaya çalışan bir anne portresi var yani karşımızda.

***

35 yaşındaki Ukraynalı anne Vlada, sekiz yaşındaki kızıyla beraber Tuna Nehri’ni geçen bir feribota binip Odesa’dan Romanya’ya geldi. Geride bıraktıkları babalarına yakın olabilmek için halen Ukrayna sınırına en yakın noktalardan birinde yaşıyorlar.

Yanlarında Vlada’nın yakın arkadaşı Marina ve beş yaşındaki kızı da var. Marina hiç yabancı dil bilmediği için Vlada, kendi kızıyla beraber Marina ve kızının da sorumluluğunu almış durumda. Bir yandan yanında taşıdığı bilgisayarıyla online tercümanlık işine devam ediyor, diğer yandan dört kişi için yaşama tutunma sorumluluklarını yerine getiriyor. Hikâyelerinde en çarpıcı ayrıntı şu: Konforlu bir yerde olmak yerine, evlerine geri dönebilmek umuduyla sınıra en yakın yerde yaşamaya çalışıyorlar.

***

Her savaş ve yaptırım zincirini anlatan rakamlar vardır, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de rakamlarla anlatılıyor.

“Ukrayna’nın yeniden inşasının maliyeti şimdiden 530 milyar doları buldu.”

“Rusya hava sahasını yabancı uçaklara kapattığı için Paris-Pekin uçak seferinin süresi 12 saatten 18 saate çıktı.”

Rusya’da antidepresan satışları dört kat arttı.” Rakamları art arda yazmak insanı anlatamaz oysa.

Dünya medyası nedense Rusya’yı küçümse haberleri yapmayı tercih ediyor. Mesela İngiltere’nin ciddi gazetelerinden Independent, ilaç üretici Abbvie Inc.’in yaptırımı nedeniyle, Putin’in yeni bir botoks uygulaması yaptıramayacağını yazdı.

Oysa sıradan insanların sıra dışı kahramanlıklar gösterdiği bir dünyada yaşıyoruz. Eski olan, sınır kapılarında, savaştan kaçan insanları, saç-göz rengine ve pasaportlarına göre ayırma çabası...

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıkları

An’lar

1956, Levent: Bahçeler dışında toprak görebilmek için demek ki 66 yıl geriye gitmek gerekiyormuş.

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıkları

1972, Mithatpaşa Stadyumu: Beleştepe adının nereden geldiğine dair harika bir örnek.

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıkları

1974, Salacak: Resimde gördüğünüz adam Sean Connery. “Şark Ekspresi’nde Cinayet” filminden bir sahne ve İstanbul.

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıkları

Haftanın fotoğrafı

Leylekler baharın müjdecisi olarak kabul edilir Türkiye’de. Muş Ovası’ndaki bu leylek yuvası baharın sadece geciktiğini değil, kışın sert yüzünü mart ayında gösterdiğinin bir örneği sadece. Kar altındaki İstanbul görüntüleri kadar romantik olmasa da onun kadar çarpıcı. Zira küresel ısınmanın önce ilkbahar ve sonbahar mevsimlerini yok edip, uzun kış ve uzun yazlar yaşayacağımızı söyleyenler haklı çıktı.

Sıradan insanların sıra dışı kahramanlıkları