Özlem Akarsu Çelik

Özlem Akarsu Çelik

ozlemakarsucelik@gmail.com

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı “Feministler anneliği kabul etmiyor, böyle bir dertleri yok” dedi ya... Ben kadınım, feministim ve anneyim. Hiçbirini kendisinden öğrenecek değilim

Mesele kadınlar olunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından bal (!) damlıyor. Zat-ı muhteremin metroda birbirine sarılmış genç bir kadınla erkeği hedef alan anonsla ilgili soruya, “Bir anne baba, kızının birinin kucağına oturmasını ister mi?” yanıtını da unutmadık, Dolmabahçe ofisinden gördüğü Kadıköy yolcularının durumuna saygı gösterdiğini kayıtlara geçirdiğini de (mitinglerde “afedersiniz, kısa kollu bayanlar...” uyarısıyla dikkat çektiği kadınları kastetmişti).

Polis tarafından bacağı kırılarak gözaltına alınan kadın eylemciye “Kız mıdır, kadın mıdır!” diyen de kendisiydi, kız öğrencilere “Çok seçici olmayın” diyerek evlilik öğüdü veren de...
Kimi zaman sosyolog, kimi zaman jinekolog, nüfusbilimci veya ulema... Kaç çocuk doğuracağımızı da söylüyor, kürtajın cinayet olduğunu da... Esaslı bir sezaryen düşmanı ayrıca.

Hep aynı sözler
Ne zaman kadınlarla bir araya gelse, eşitliğe inanmadığını tekrarlıyor. 2010 yılında Dolmabahçe’de buluştuğu kadın örgütlerinin temsilcilerine, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” demiş ve sığınmaevleriyle ilgili bir vecizeye imza atmıştı: “Sığınmaevi ifadesinden rahatsızım. Bizim kadınımız sığınamaz.”

Yine bir kadın toplantısında konuştu, “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Anne başka bir şey ve makamların en yükseğidir. Bunu feministlere anlatamazsın. Çünkü onlar anneliği kabul etmiyor, böyle bir dertleri yok” dedi.
Ben de diyorum ki kadınım, feministim ve anneyim. Hiçbirini kendisinden öğrenecek değilim.

Haberin Devamı

Hem anneyim hem feminist
Venezuela’da kadın olmak

Dilin gücüne ilişkin bir hikayeyi dostum Birsen Kaya’dan dinlemiştim. Kendisi, devlet şiddetini farklı boyutlarıyla yaşamış sosyalist bir kadın politikacı, aktivist. “İşkenceye sıfır tolerans” diyen siyasi iktidar, işkenceciliği iki mahkeme kararıyla tescillenen ama hakkındaki kararlar Yargıtay’da zamanaşımından düşen polis müdürü Sedat Selim Ay’ı İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığına terfi ettirdiğinde “Ay, bana işkence yaptı!” diyerek itiraz eden isimler arasındaydı Kaya. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nda da yer aldı. 2011 seçimlerinde Artvin’de bağımsız milletvekili adayı oldu. Şimdi Halkların Demokratik Kongresi’nin Kadın Meclisi Koordinasyonu’nda...
2011 yılında Dünya Kadın Buluşması için gittiği Venezuela’nın başkenti Caracas’tan önemli izlenimlerle dönmüştü. Onun ağzından aktarıyorum...

Haberin Devamı

Chavez’in hitabı
“Devlet politikalarının geneli için nasıl bir siyasi hayat tahayyül ettiklerini kadın politikalarında görebiliriz. Venezuela’da 1999’da kadına yönelik şiddete ilişkin yasa çıkarıldı. 2007’de yasanın adı, kadınların şiddetten özgür bir hayat sürdürme hakkı yasası olarak yeniden düzenlendi. Psikolojik şiddet suç olarak tanımlandı. Kadın sığınmaevleri yaygınlaştırıldı. Ulusal Kadın Enstitüsü devlet kurumlarına eğitim verdi, mahallelerde kadınlarla çalıştı. Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı kuruldu. Ev emekçisi kadınlara sosyal güvence hakkı tanındı. 1 Mayıs 2011’deki iş yasasıyla cinsiyet eşitliğine yönelik düzenlemeler yapıldı, özel ve kamu iş yerlerine kreş zorunluluğu getirildi, doğum izni süresi uzatıldı. Kadının toplumsal hayattaki konumunu değiştiren sadece bunlar değil, Hugo Chavez’in konuşmalarıydı. ‘Kadınlar sizi seviyorum, kendinize iyi bakın’ gibi söylemlerinin, onların toplum ve ev hayatında erkeklerle ilişkilerini olumlu yönde etkilediğini Venezuelalı kadınlardan dinledim. Erkek egemen kültürün hakim olduğu, Katolik dindarlığın etkisi altındaki bir ülkede Chavez kadınlara hitap ederek, yasalarla söylemini destekleyerek birçok şeyi başardı.”

Haberin Devamı

Rojava Anayasası
“Dünyanın başka bir köşesinde Rojava’da ise Anayasa’nın 28’inci maddesi, ‘Kadınlar öz savunma ve her türlü cinsiyet ayrımını kaldırma, reddetme hakkına sahiptir’ diyor. Tüm kurumlarda yüzde 40 kadın kotası ve eşbaşkanlık var. İki örneği farklılaştıran, kadınların siyasette kadın bilinciyle yer almaları ve bir siyasi kimlik olarak varlık haklarının yasalar nezdinde tanımlanmasıdır. Bizde ise hak veriliyormuş gibi yaparak olanlar elimizden alıyor. Ayrıca cumhurbaşkanı konuşmalarıyla toplumsal cinsiyeti yeniden, yeniden üretiyor. Kadınların bulunduğu ortamlarda bu sözleri sarf ederek kadınlar adeta bu açıklamalara noter kılınıyor, örgütlü kadınlar arasında ayrıştırma amaçlanıyor.”

Dilin fıtratı

Telefonun ucundaki Avukat Eray Karınca. Heyecanla bir müvekkilinin dosyasını anlatıyor: “Aile Mahkemesi’nin bu kararı ümit verici.” Konu, bir boşanma davası. Mahkeme çiftin yaşadığı evi kadına veriyor ama kocanın ailesi evi satarak hukuku dolandırmaya kalkıyor. Bir başka mahkemeden alınan icra kararıyla, kadından iki çocuğuyla birlikte evi boşaltması isteniyor. Her şey hukuka uygun aslında. Devreye Av. Karınca giriyor, Aile Mahkemesi’ne, yapılan satışın yasal olsa da mahkemenin kararını hiçe saydığını, kadını mağdur edeceğini anlatan bir başvuru yapıyor. Aile Mahkemesi kadının lehine karar veriyor. Kadın çocuklarıyla evinde yaşamaya devam ediyor.
Ne kadar basit ama bu kararlara bile hasretiz.

“Toplum tarafından içselleştirilecektir”
Hakimliğinde kadınlar için büyük kazanımlar sayılan önemli kararlara imza atan Karınca’ya Cumhurbaşkanı’nın cinsiyetçi söyleminin yargıdaki yankısını sordum. Özellikle “dilin gücü”ne ilişkin sözlerini bir kenara not edin lütfen.
“Sadece yasaların çıkarılması sözleşmelerin imzalanması yetmez. Bunun, bizi yönetenler tarafından benimsenmesi gerekir. Bu tip söylemler yasaların, sözleşmelerin ruhunun içselleştirilmesini engellediği gibi uygulamacıları da etkiler. Kadın hakları savunucuları, feministler zaten yeni ve zor bir paradigmayı topluma benimsetmek istiyorlar. Yöneticilerin, toplumda şiddete yol açan ataerkil bakışı destekleyici yorumları olan bitenin üstüne tüy dikiyor. Dil önemlidir. Roma ile Kartaca arasında uzun yıllar süren savaşlar boyunca Romalı Senatör Marcus Porcius Cato, konuyla alakalı alakasız her konuşmasını ‘Carthago delenda est’ yani ‘Kartaca yıkılmalıdır!’ diyerek bitirir. Gün gelir Roma, güçlü Kartaca’yı yok eder. Erdoğan’ın eşit değiliz söylemi de bu örnekteki gibi toplum tarafından içselleştirilecektir.”