Önce Aşılama Tedavisi mi ? Tüp Bebek Tedavisi mi ?

13 Mayıs 2016

Bilindiği gibi yapılan araştırmalarda gösterilebilir hiçbir problemi olmayan yani açıklanamayan kısırlık tanısı alan çiftler için ilk yaklaşım, birkaç kez aşılama ve eğer sonuç alınamazsa tüp bebek tedavilerine geçilmesidir. Ülkemizde de bu tanıyı alan hastalara Tüp bebek Tedavisi Raporu verilmesi için yönetmelik 2 kez aşılamayapılmasını şart koşmaktadır. Ancak günümüzde bu yaklaşımın geçerliliği tüm dünyada sorgulanmaya başlanmıştır.

Yapılan araştırmalar ile çocuk arzusu olan ve görünür bir problemi olmayan çiftlerde doğrudan tüp bebek tedavisi de düşünülebileceği gösterilmiştir. Bu çalışmalara bir örnek de aşağıdaki çalışmadır.

Dünyanın en saygın kısırlık dergilerinden birisi olan Fertility & Sterility dergisinin 2010 yılı Ağustos ayında yayınlanan çok merkezli çalışmaya(1) göre doğrudan Tüp Bebek tedavisi 3 kez aşılama ve ardından tüp bebek tedavisine göre daha ekonomik ve üstün bulunmuştur.

Çalışmanın detayları ise şöyle belirtilmiştir;

ABD’de yaşları 21 ile 39 arasında değişen ve yapılan testlerle açıklanamayan kısırlık tanısı alan 503 kadın rastgele iki gruba ayrılmıştır. Birinci gruba 3 kez klomifen sitrat (klomen, serophene, gonaphene ) hapı kullanılarak aşılama, FSH

Yazının Devamı

Yumurtalar artık Buzdolabında…

12 Nisan 2016

Günümüzde hem üreme hücrelerinin (yumurta ve sperm hücresi) hem de embriyonun dondurulup uzun yıllar saklanabilmesi ve bebek istendiğinde çözülerek kullanılması teknik olarak mümkün.
Tüp bebek tedavilerinde transfer sonrası arta kalan fazla embriyolar uzun yıllardır Tüp Bebek Merkezlerinde dondurulup saklanabiliyordu. Üreme hücrelerinin dondurulması ise ancak çok özel koşullara bağlı idi. Yumurta dondurmadaki kısıtlamaların büyük oranda kaldırılması ülkemizdeki tüp bebek uygulamalarında yeni bir dönem açtı.

Yumurta dondurma işlemi sonrası ilk canlı doğumla sonuçlanan işlemin 1986 yılında Avusturalya’da uygulanmasından sonra günümüze kadar geçen 30 senede yumurta dondurma teknikleri ve başarı oranları hızla artmıştır. Günümüzde artık dondurulmuş yumurtaya uygulanan tüp bebek yöntemleriyle yüksek gebelik oranları elde edilebilmektedir.

Yumurta dondurma işlemi günümüzde değişik sebeplerle yapılmaktadır.

Ailede kalıtsal olarak erken menopoz varsa, diğer bir deyişle genç yaşlarda doğurganlık özelliğini kaybetme riskine sahip olan kadınlara bu yöntem uygulanabilir. Yumurtaların dondurulması sayesinde bu riskten kaçınmak mümkün olacaktır.

Özellikle ilerleyen yaşa ya da yaşı

Yazının Devamı

Eksi 196 Derecede Başlayan Yaşam…Dondurulmuş Bebekler

2 Mayıs 2015

Günümüzde 5 milyondan fazla insanın tüp bebek tedavileri sonrasında dünyaya geldiği biliniyor. Yine biliyoruz ki bu insanların bir kısmı ana rahmine yerleşmeden önce yaşamlarının ilk aylarını (ya da yıllarını..) –196 derecede sıvı nitrojen içinde geçirdiler ve daha sonra ısıtılarak ana rahmine yerleştirildiler.

Bilim kurgu romanlarına da sayısız defalar konu olan “insanın dondurulması” ve “tekrar canlandırılması” aslında yaşamın başlangıcındaki az sayıda hücreye sahip olunan ilk 5-6 günlük dönem için mümkün ve yaygın olarak da uygulanıyor.

Günümüzdeki tüp bebek tedavilerinin ayrılmaz bir parçası olan “kriyobiyoloji” yani yaşayan organizmaları dondurma bilimindeki gelişmeler sayesinde artık transferlerin yaklaşık beşte birinin bu dondurulup çözülen bebeklerle yapıldığı tahmin ediliyor.

Türkiye’de tüp bebek yönetmeliğinde 2010 yılında yapılan değişiklikle çoğul gebeliklerin önlenmesi amacıyla 35 yaşından genç bayanlarda ilk iki tedavide sadece birer tane bebek transferi yapılma zorunluluğu getirilmişti. Bu tarihten itibaren de doğal olarak merkezler daha fazla oranda dondurma teknolojilerini kullanmaya başladılar.

Aslında embriyoların dondurularak saklanması ve daha

Yazının Devamı

Laboratuvarda Bebekleriniz Emin Ellerde…

13 Nisan 2015

Çocuk isteyen ancak yapılan araştırmalar sonucunda tüp bebek tedavisi gerektiği kararına varılan çiftlerin tedavileri farklı tüp bebek merkezlerinde gerçekleşmektedir. Jinekolog, ürolog, embriyolog, hemşire ve farklı danışmanlardan oluşan bir ekibin yakın işbirliği ile bu tedavi gerçekleşir. Bu süreçte çiftin muayenesi, hangi tedavi protokolüne başlanacağı, tedavi sürecinde kadının ilaçlara verdiği yanıtın ultrasonografi ve hormon değerleri ile birlikte takip edilip ilaç dozlarının tekrar ayarlanması, yumurta toplama zamanının belirlenmesi ve yumurtaların alınması hekimin kontrolündedir. Sonrasında ise alınan bu yumurtaların klasik tüp bebek ya da mikroenjeksiyon yapılarak embriyo haline gelmesi, çoğul gebeliklerin önlenmesi açısından 1 ya da 2 embriyo seçilebilecek şekilde blastosist (5. Gün) aşamasına kadar kültürün devam ettirilmesi de embriyoloğun sorumluluğunda laboratuvar ekibinin işidir. Günümüzde kabul edilmektedir ki Tüp bebek tedavisinin başarısında laboratuvar koşulları çok kritik bir rol oynar. Laboratuvardan maksimum verimin elde edilmesi öncelikle iyi planlanmış bir düzenli bir laboratuvar, ileri teknolojik ekipman, deneyimli embriyologlar, titiz bir çalışma ve

Yazının Devamı

HERŞEY SAĞLIKLI BEBEKLER İÇİN…

17 Şubat 2015

Günümüzde, doğacak bebeğin hasta olup olmadığı doğum öncesi tanı yöntemleri kullanılarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Kullanılan doğum öncesi tanı yöntemleri ile ancak gebelik oluştuktan ve bebek belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra tanımlama yapılabilmektedir. Bu tanı metotlarının ileri gebelik haftalarında (3.- 4. gebelik aylarında) yapılabiliyor olması nedeniyle genetik ciddi bir sorunun saptandığı gebeliklerin sonlandırılması çiftler üzerinde fiziksel ve psikolojik problemlerin yaşanmasına sebep olmaktadır.

Günümüzde genetik biliminde son derece önemli gelişmeler olmaktadır. Henüz gebelik oluşmadan laboratuvarda tüp bebek yöntemiyle oluşturulan embriyolar üzerinde tanı koymaya imkan sağlayan Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) yöntemi bu gelişmelerin en önemlilerinden birisidir. PGT uygulamaları, Tüp Bebek tedavilerinin gerçekleştirildiği merkezler ve Moleküler Genetik birimi ile birlikte ortaklaşa yapılmaktadır. PGT, yani transfer öncesi genetik tanı yöntemi, kadın yumurta hücresinin I. ve II. kutup cisimciğine ve/veya embriyodan çıkarılan bir ya da iki hücreye (blastomer), FISH, PCR, CGH adı verilen moleküler genetik tekniklerinin uygulanmasını içermektedir. Bu

Yazının Devamı

İyi ki Tüp Bebek var…

2 Ocak 2014

Çocuk sahibi olamama sorununda çözüm yöntemlerinden biri olan tüp bebek uygulaması teknolojik gelişmelere paralel olarak her geçen gün gelişiyor ve yaygınlaşıyor.

Kısırlık sorunu günümüzde sanki daha da artmış gibi. Biliniyor ki bu konu artık sadece kadının bir problemi değilaynı zamanda erkeklerinde problemi. Yaklaşık olarak her6-7 çiftten birinde karşılaşılabilenbir durum ve en az yarısında da erkek sorunlarından kaynaklanıyor.Ancak günümüzdeki bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde elimizde sadece tek bir yumurta ve tek bir sperm hücresi olsa dahi insan yaşamı artık laboratuvarda başlatılabiliyor.

Kısırlık tedavisinin başarısını belirleyen en önemli unsur çifte doğru tanı konularak sorunun belirlenmesi ve en etkin tedavinin seçilerek hızlı bir şeklide uygulanması. Bazı çiftlerde yapılan küçük cerrahi girişimler dahi hastanın gerek kendiliğinden gerekse aşılama ve tüp bebek sonrası gebe kalma şansını da belirgin olarak arttırabilmektedir.

İlk tüp bebekten bu yana 30 yılı aşkın bir tecrübeyle laboratuvarda izlenen embriyolar gelişmiş yöntemlerle değerlendirilip anne rahmine naklediliyor. Bu şekilde uygulanan Tüp Bebek tedavisi sayesinde kısır çiftlerin çocuk sahibi

Yazının Devamı

Can sıkıcı bir sorun..tüylenme..

23 Aralık 2013

Tüylenme sorunu kadın doğum hekimlerini, endokrinologları ve dermatologları ilgilendiren bir konu.

Kadınlarda dudak üstü, çene ve yanaklar, göğüsler, göbek çevresi ve bacakların iç yüzlerinde görülen tüyler gerçekten can sıkıcı ve tedavisi gereken bir durum. Çünkü buralar “erkek tipi kıl bölgeleri” olarak kabul edilen yerler. Aslında bu bölgelerde herkeste az ya da çok tüy olabilir. Ama sorun, bu tüylerin dikkat çekecek ve estetik sorun yaratacak şekilde büyümüş olması yani “kıl” halini almasıdır. Elbette bu durum bir hormonal dengesizliği çağrıştırabilir ve hekim tarafından değerlendirilmeyi gerektirir.

Vücudumuzdaki kılların durumu aslında genetik olarak belirlenmiştir. Irka ve kişiye bağlı olarak vücudumuzu kaplayan cildimizin tüm alanlarında kıl kökleri mevcuttur. Bazıları gözle zor fark edilecek denli ince iken bazıları daha belirgindir ve yaş ve hormonlardan da etkilenerek az veya daha belirgin olan bir tüylenme oluştururlar.

Tüylenme Artışının Sebebi Nedir?

Kıl köklerini yöneten hormonlar temelde “erkeklik hormonu” da denen androjen adı verilen hormon grubudur. Bu hormonlar aslında kadınlarda da düşük düzeylerde vardır ve yumurtalıklar ve böbrek üstü bezlerinde

Yazının Devamı

“Açıklanamayan Kısırlık” Neden Açıklanamıyor?

5 Aralık 2013

Çocuk sahibi olmak istediniz ve belli bir sürenin sonunda beklenen haber gelmeyince doktora başvurdunuz. Muayeneler, tahliller, filmler… ancak saptanan somut bir şey yok. Sperm analizi normal sınırlarda, rahim filmi temiz, hormon tahlilleri ve adet düzeni de tamamen normal görünüyor.

Peki öyleyse neden gebelik oluşmuyor?

İstatistiksel olarak korunmasız geçen bir yılın sonunda çiftlerin % 15 kadarı gebelik haberini alamıyor. Bu amaçla yapılan araştırmalarda ise gösterilebilir hiçbir problemi olmayan yani "açıklanamayan kısırlık" tanısı alan çiftler yaklaşık olarak bebek isteyen çiftlerin % 10-20 kadarını oluşturuyor.

Elbette bunun bir sebebi olsa gerek. Belki de tıbbın henüz biyoloji konusunda yeteri kadar gelişme göstermemiş olması nedeniyle bu konu halen “açıklanamıyor”. Yapılan tahliller ve araştırmalar (rahim filmi, sperm tahlili, hormon düzeyleri vs.) aslında oldukça yüzeysel araştırmalar. Oysa yaşamın başlangıcı henüz bilebildiğimizden çok daha karmaşık. Spermler rahim kanallarından geçerek gidip atılan yumurtayı nasıl buluyor ve yumurtanın yüzeyine nasıl tutunuyor? Sadece bir tanesi (muhtemelen en yeteneklisi) yumurtanın içerisine nasıl giriyor? Bu olay olur olmaz

Yazının Devamı