İyi Olma Sendromu

12 Haziran 2018

Aslında düne kadar keyfim fazlasıyla yerindeydi. İki haftadır yoga pratiğimi aksatmadım, beslenme düzenimde istediğim değişiklikleri yerine getirdim, daha çok sıvı, daha az karbonhidrat tükettim, kendimi mutlu eden her şeyi muazzam bir rutin ile sürdürmeye devam ediyordum ki dün olanlar oldu. Ve baştan sona geçtiğimiz o iki haftanın acısını çıkarırcasına sabahtan gece yarısına kadar tükettiğim her şey sağlıksızdı, evet gece yarısına kadar bir şeyler yemeye devam ettim ve yetmezmiş gibi tüm gün yayılıp dizi seyrettim. Ve inan bana dünyam başıma yıkılmadı. Fakat tahmin ediyorum ki sağlıklı yaşamı takıntı haline getirmiş birileri senin de çevrende var hatta belki sen de sağlıklı yaşamı takıntı haline getirmiş olabilirsin, hatta zaman zaman ben bile. Eğer öyleyse ‘The Wellness Syndrom’ İyi Olma Sendromu, Türkçe’ye çevrilmiş hali ile Sağlık Hastalığı/Güncel Bir Sendrom Carl Cederström ve Andre Spicer’ın kitabı ilgini çekebilir.

Son dönemde herkes spor yapar, iyi beslenir, beslenme desteği alır, psikolojik yardım alır, harika sosyal medya hesaplarından ne kadar mutlu olduğunu ve mutlu bir hayat için ipuçlarını ve deneyimlerini paylaşır oldu. Aslında bu kişisel gelişimin bir parçası

Yazının Devamı

Nasıl Oluyor Da Öpünce Geçiyor

5 Haziran 2018

Hem çok kolay hem de kolay değil, bir çocuğun hayatında bir anlam bulmak. Sevilmek demeyi de tercih edebilirdim ama çocuklar çok severler zaten. Değer vermek demeyi de tercih edebilirdim ama çocuklar sevdiklerine çok değer verirler zaten. Tam anlamıyla anlam bulmaktan bahsediyorum. Anlamak, oyun oynatmak değil onunla gerçekten oynamak, güldürmek değil onunla gerçekten gülmek, hayallerini dinlemek değil onunla hayallerini gerçekten hayal etmek, sevmek, şefkatle yaklaşmak, eşlik etmek, rehberlik etmek, kendinden vermek, ondan öğrenmek… Bir çocuktan öğrenebileceğimiz o kadar çok şey var ki. Ben onlarla zaman geçirmeye doyamayanlardanım. Ben onlarla zaman geçirirken çayı kahvesi soğudu diye oyunu kesenlerden değil; çayı kahveyi unutanlardanım. Sen de dene, sen de unut çünkü çocuklar bence anda yaşıyorlar ve işte bu yüzden şefkatle yaklaşıyorlar. Anda kal, çocuk kal.

Aile dinamiğine bayıldığım ve uzun zamandır özellikle son bir yıllarına yakinen eşlik ettiğim bir aile var. Oturup sohbet etmesi de bir çatışmayı çözmesi de besleyici. Evet tamamen kendi mesleki doyumumdan bahsediyorum diye düşünüyordum ki aslında bütün olumlu veya olumsuz yaşadıklarının onlara bir değer kattığını ve

Yazının Devamı

En Sevdiğim Roman

28 Mayıs 2018

Son iki haftadır sadece meditasyon ve yoga üzerine okumalar yapıyorum. Meditasyon ve yoganın zihin üzerindeki etkilerini gözlemleyen araştırmalar, uzak doğu felsefesi, yoganın fizyolojisi, çocuklar ve yetişkinler için meditasyon vb. her şeyi. Yeni bir yoga grubuna katıldım ve bu pazar ilk defa bu grupla bir araya geleceğim için heyecanlıyım. Aslında şöyle bir durup düşündüğümde; bütün lisans ve yüksek lisans süresince yaptığım okumalar, danışanlarımın hikayeleri, katıldığım grup çalışmaları, incelediğim vaka analizleri bir yana psikolojik danışman olan ben değil de en çok sadece Gizem olan kendi deneyimlerim beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Kendi çocukluğum, ergenliğim, genç yetişkinliğim, ha bir de iyi ki günlük yazmışım… tüm bu gelişim basamaklarınca insanın kendi serüveni, iniş çıkışları, başlangıçları bitişleri, başarıları başarısızlıkları, duygu ve düşünceleri, zihin yapısı, kendi meditasyon süreci çok heyecan verici.

Dün canım anneciğime en sevdiği romanı sordum; açıkçası en sevdiği romanın ne olduğunu bilmediğim için önce kızdım kendime ama aldığım cevap beni hem mutluluktan havalara uçurdu hem de yine şu durup düşündüğüm anlardan birini yaşattı bana çünkü ‘‘En

Yazının Devamı

Hayal Molası

17 Mayıs 2018

Son TED konuşmasında Alice Harikalar Diyarı'ndaki gibi, her maceranın sıkıntıdan patlamakla doğduğunu söyleyen Nil Karaibrahimgil’e kulak verelim istiyorum. Nil diyor ki: ‘’Evren patlamadan doğdu. Hep aklıma şunu getiriyorum; her şey sıkıntıdan patlamayla doğdu, sıkıntıdan patlayınca kendini keşfediyorsun, sıkıntıdan patlayınca bir şey yapıyorsunuz ve ama bu günlerde sıkıntıdan patlamak çok zor, çünkü sıkıntıdan patlamayalım diye cep telefonlarımız var. Hiç birimiz sıkılmaya vakit ayırmıyoruz değil mi? Ben düşünüyorum cep telefonuyla geçirdiğim 1 saat sonunda nereye varmış oluyorum diye bakıyorum. Şunları soruyorum kendime: neden benim bacaklarım o kadar uzun değil, neden ben tatile oraya gitmedim, neden ben bunu yemedim, neden bende bundan yok, neden benim bu kadar eğlenen kalabalık bir arkadaş grubum yok? Sürekli bunları sorduğumu ve aslında beni mutlu etmediğini, sıkılmaya tercih ettiğim şeyin aslında günün sonunda beni mutsuz ettiğini fark ettim. Başlık Alice Harikalar Diyarı olduğu için Nil’in kendi tavşanına rastlama hikayesine kulak verelim ‘’…Ben kendi tavşanıma rastladığım zamandan size bahsetmek istiyorum, 17-18 yaşındayım, çok sıkılıyorum, o zaman da cep telefonu

Yazının Devamı

Önemsemek Zorundayız: Teknoloji

5 Mayıs 2018

Sanırım çocuklar ve teknoloji ile ilgili çalışmalar yaparken sadece araştırmalar, makaleler, tezler, kitaplar, seminerler değil; bütün bunlarla birlikte bir de onların arasında gerçekten teknoloji ve daha bir sürü şeyin edindiği yeri ve anlamlarını gözlemleme imkanım olduğu için çok şanslıyım. Çocukları anlamak için onlarla yaşamak, onlar gibi düşünmeyi, bakmayı, görmeyi, onlar gibi hissetmeyi öğrenmek lazım. Yeri geldiğinde çocukla çocuk olabilmek lazım.

Bu haftaki grupla psikolojik danışma oturumumdan kısacık bir kesit paylaşmak istiyorum. Grubumuz 13-14 yaşlarında, kız ve erkek üyelerden oluşmakta. Grubumuzun amacı ve bir araya geliş sebepleri konumuzdan çok bağımsız fakat her oturumumuzu sonlandırırken bazı grupla psikolojik danışma alıştırma ve etkinlikleri yapıyoruz. Bu hafta ise kısaca grup lideri olarak birbirlerini daha iyi tanımak adına bir soru sormalarını ve her bir üyenin bu soruyu içtenlikle cevaplamasını istemiştim grup üyelerinden.

Ve şu soru geldi: “Birini seçmek zorunda olsaydın ve diğerini hayatından tamamen çıkarmak zorunda olsaydın hangisini seçerdin; internet mi arkadaşlık mı?” bu benim için inanılmaz bir andı; çocuk, ergen, gelişim psikolojisi,

Yazının Devamı

Sessizliğin Gücünü Keşfetmelisin

29 Nisan 2018

Evet benim, senin, onun, onların ve herkesin zihni çok dolu. Herkes çok yoğun, herkesin kafası çatlamak ve patlamak üzere. Son zamanlarda herkes bir yoğunluktan yakınıyor ve aslında bu yakınmalar çok da doğru. Günümüzde maalesef kendi tercihlerimizin dışında o kadar çok şeye maruz kalıyoruz ki; entrikalı ilişkiler, bu ilişkiler üzerine yorumlamalar, dedikodular, diziler, dizilerin başrolleri, medya, sosyal medya, fenomenler, sahte hesaplar, yalan haberler, sorumluluklar vb… derken bir yandan da hızla akıp giden zaman.

Günlük hayatımızdaki bu yoğunluk zamanla zihnimizi dolduruyor tabi ki. Zamanla sadece çevre ile ilgili değil kişinin kendisiyle ilgili duygu ve düşünceleri de değişiyor. Üstelik bu değişim zamanla değersiz hissettirip, kaygı yaratabiliyor ve sen de biliyorsun ki kaygı pek de yardımcı olmuyor.

Peki ne yapmalıyım diyorsan eğer, zihnini tazelemenin bir yolunu bulmalısın. Zihnini boşaltmak için sana ne iyi geliyor bunu keşfetmek için denemeli ve şans vermelisin örneğin egzersiz yapmaya, meditasyona, yogaya, farkındalık çalışmalarına, bibliyoterapiye, sanata, müziğe…

‘’Sessizlik kişinin uyandığı yerdir ve gürültülü zihin ise kişinin uyuya kaldığı

Yazının Devamı

Akıllı Telefon Bağımlısı mıyım?

19 Nisan 2018

Akıllı telefon kullanımının artmasıyla birey ve toplum üzerindeki etkilerini gözlemleme çalışmaları da haliyle artıyor. Neden? Çünkü insanın hayatındaki her şeyin insanı pek çok farklı açıdan etkilediğini biliyoruz. Üstelik bütün bu teknolojik gelişmelerin belki de en hızlı ilerlediği dönemlerden birine şahit oluyoruz. Minimum 90’lar çocuğu olman bile devasa bir teknolojik gelişmeye tanıklık etmiş olman demektir ve evet teknoloji acayip bir hızla gelişiyor. Baştan tarafımı belli edeyim ben de pek çok akranım gibi ve hatta günümüz çocukları gibi teknolojiye bayılıyorum. Hayat kalitemi arttıracak pek çok kolaylık sunan, pek çok farklı yerde karşıma çıkan teknolojinin faydaları ve teknolojik gelişmeleri takip etmek beni heyecanlandırıyor. Ama tabi ki teknolojiyi seviyor olmam hayatımı olumsuz etkilemiyor. Etkilememeli de. Yani sen instagramı, oyun oynamayı, video seyretmeyi seviyorsun diye bu hayat kaliteni olumsuz etkileyip bir bağımlılık haline gelmemeli. Çok yazık ki akıllı telefonlar ve teknolojini yanlış kullanımı pek çok çocuk ve yetişkini daha içedönük ve daha kaygılı yaptı. Geldiyse destek alınmalı.

Pek çok araştırma gösteriyor ki akıllı telefon bağımlılığı stres

Yazının Devamı

Günümüz Fobisi: Nomofobi

12 Nisan 2018

Evet telefonumu bir kenara bıraktım, kahvemden bir yudum aldım, telefonuma göz ucuyla tekrar baktım ve şimdi sana nomofobiden bahsedebilirim ama bir saniye telefonum nerede ya şimdi buradaydı, hah tamam notlarımın altında kalmış, bir an için kayboldu zannettim, şöyle daha görebileceğim bir yer koyayım da aklım kalmasın, evet hazırım, ne diyordum: nomofobi.

NOMOFOBİ: ‘No Mobile Phobia’ yani cep telefonu ile sağlanan iletişimden kopmaktan aşırı korkma anlamına geliyor. Kısaca cep telefonundan mahrum kalma korkusu da diyebiliriz. Modern çağımızın yeni popüler problemi. Teknoloji ve akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla beraber (lütfen bu cümlemden teknoloji kötüdür yorumu çıkmasın, yanlış kullanım kötüdür) cihazların bizlere sundukları konfor zamanla kontrolsüz ve yanlış kullanım dolayısıyla bir probleme dönüşebiliyor. Düşünsene arama, mesaj, görüntülü konuşma, sosyal medya, ödemeler, alışveriş, kargo, müzik, oyun, banka, kitap, dergi vb.. pek çok alan avucunda.

İşte tüm bu konfor zamanla telefonsuz kalma düşüncesi ve psikolojik gerginlik yaratabiliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre cep telefonu kullanıcılarının %53’ünün nomofobik olma durumu söz konusu. Bir

Yazının Devamı