Önceki haftalarda Kiron’un Koç ve Boğa burçlarında getirdiği farkındalıklara işaret etmiştik. Şimdi ise Kiron-Balık konumunu ele alıyoruz. Bu grup 1960-1968 arasında doğanları içine almakta. Doğum gününüz 26 Mart-19 Ağustos 1960, 21 Ocak 1961-1 Nisan 1968, 19 Ekim 1968-30 Ocak 1969 tarihler arasında ise haritanızda Kiron Balık burcunda yer alıyor demektir.
Balık iyi niyeti, kabullenmeyi, fedakarlığı ve bir ölçüde gözlerimizi kapatarak gerçeklerden kurtulabileceğimiz gibi bir saflığı anlatır. Genel olarak bu yıllar arasında doğmuş kişilerin hayatında, erken çocukluk deneyimlerinden kaynaklanan bir vericilik, kendini bir şekilde kurban etme ve kendi değerini hiçe sayabilecek eğilimler, bu yönlerde varsayımlar olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz, boyun eğen ve kabullenme gösteren bu tutumun pek çok nedeni olabilir. Dikkat çeken temalardan birisi kendi kişiliğini ve kişisel sınırlarını bir tür çizememek ve gerektiğinde başkalarına hayır diyememe durumudur.
Sormanız gereken sorular
Söz konusu zayıflık basit bir tembellik ya da vazgeçiş değil, daha çok ailenin taşıdığı duygusal yükleri üstlenme, kendi üzerine alma gibi, derinde yerleşmiş bir suçluluk duygusundan kaynaklanıyor olabilir. Sanki dünya batacak, bu kişilerde sevdiklerini kurtarmak için uğraşmak zorunluluğunda kalacak hissi çok dikkat çekici olabilir. Ancak Kiron-Balık kombinasyonunda kendini bu kadar vakfeden ve acılar çekmeye açık tutumun bir de gizli özürü olabilir.
Bir bakıma bu kişiler kendi bireyselliklerini, özgürlüklerini hatta başarı kazanacakları olasılıkların önünü bilerek ya da bilmeyerek kapatabilir, sonuçta kendi kendilerinin kurbanı da olabilirler. Kendinden vazgeçmek, her ne kadar çok ulu ya da yüce gönüllü bir tutum olsa da başarısızlık duygusu, her şeyi kadere bırakan, vazgeçen, mağlubiyeti bile önceden içine sindiren bir tutum aslında gizli bir depresyonun işareti gibidir.
Eğer Kiron’unuz Balık burcunda ise kendinize şu soruları sormanız, farkındalığınızı artırabilir: İçine doğduğunuz ailede çaresizlik hissinin kaynakları kimden, hangi olaydan kaynaklanıyor olabilir? Küçükken ailenizde hakim olmuş değer yargıları, inançlar sürekli bir fedakarlık yapma zorunluluğu telkin ediyor olabilir mi? Babanız ya da aile büyüklerinin sosyal ya da ideolojik nedenlerle bir şekilde kurban edildikleri, kendi başarılarından vazgeçtikleri durumlar söz konusu oldu mu? Elde olmayan, kontrol edemediğiniz durumlar, sanki ne kadar çabalarsanız çabalayın aslında sonuçta kaybedeceksiniz duygusunu farkında olmadan benimsemiş olabilir misiniz? Aileniz ya da erken çocukluk deneyimlerinizde birisinin kendi isteklerinden vazgeçmesi ve susması mı gerekiyordu? Bu benzeri varsayımlar, 1960-1968 kuşağında doğan kişilerin hayatında değişik nedenlerle çok daha belirgin biçimde gündeme gelmiş olabilir.
Şimdilerde bu kuşak 40’lı yaşlarını çoktan aştı ve özellikle 2003-2010 yılları arasında Uranüs’ün Balık burcunda ilerlediği dönemde sözünü ettiğimiz korkulardan, aşırı duygusal bağlardan ve kendini feda etme eğilimlerinden sıyrılıp kendi özgürlüklerine yeniden sahip çıkmaya, bireyselleşmeye, hatta hafiflemeye başladılar. Kuşkusuz, bu süreçte duygusal açıdan bizi köşeye sıkıştıran suçluluk duygusundan hemen kurtulmak mümkün olmasa da, kendi hayatlarına anlam katan şeyin aslında hayata güvenmek olduğunu bir kez daha gördüler.