R.Hakan Kırkoğlu

R.Hakan Kırkoğlu

pembenar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Burçlar kaydı” haberleri yine ısıtılıp önümüze kondu. Bir grup kendisini mutlak gerçeğin sahibi olarak görüyor

Medyada belirli aralıklarla 13’üncü burca ilişkin haberleri okudukça, sağırlarla dilsizlerin birbirlerini ağırladıkları bir iletişim ortamı görüyorum. Bir taraf diğerini dinlemez ve sürekli olarak küçük düşürmeye, hırpalamaya çalışırsa, bu durumun arkasında başka motivasyonlar aramak gerekir. Ancak hatırlayacağınız gibi, geçtiğimiz hafta da, benzer bir 13’üncü burç haberi okuduk. Olayın ele alınabilecek birkaç yönü var. Birincisi, teknik yönü; ikincisi ise kuşkusuz kültürel ve politik yönü...
Daha bilinçli yaklaşabiliyorsanız, medyada çıkan haberlerin sadece okuduğunuz kadarı ile kalmadığının ayırdında olabilirsiniz. “13’üncü burç çıktı, hayatımız kaydı” gibi sansasyonel ifadelerin arkasında astrolojiye yöneltilen bir alay, bir aşağılama olduğunu kimse görmezden gelemez. Bu tür haberlerin geçtiğimiz yıllarda sayısız defa gündeme getirildiğini görüyoruz. Yadırgamamak elde değil zira aynı haber nasıl oluyor da yıllarca sürekli biçimde yeniden üretilebiliyor? Bu haberlerin perde arkasında şahsi düşünceme göre, astrolojiyi kavramaya yanaşmayan, katı ve hatta kendi içinde dogmatikleşmiş bir düşünce kalıbı yatıyor.

Kültürel ve sosyal bir fenomen
Aslında ortak ve tek bir geçmişe sahip olan astroloji ve astronomi, 17’nci yüzyıldan sonra materyalist felsefelerin ortaya çıkması ile ayrıştılar. Bu tarihsel gelişmenin nedenlerini uzun uzun anlatacak yerim yok ancak bu süreçte astroloji bilimsel atmosferden çıkarılmış, materyalist bakış açısı altında kanıtlanamadığı ifade edilmiştir. 20’nci yüzyıl başlarından kadın hakları eylemcisi, aynı zamanda teozofi ile ilgilenmiş olan Annie Besant’ın da değindiği gibi, belirli bir bakış açısıyla tanımlanamayan bir şeyi yok saymak ya da küçük görmek olsa olsa önyargılı bir yaklaşım olur.
Astroloji fizik, kimya gibi materyalist bir bilim değil, ekonomi ya da tarih gibi beşeri bilimler arasında yer alabilir. Astroloji kültürel ve sosyal bir fenomendir. İşin teknik yönüne değinirsek, astroloji takımyıldızların sınırlarını değil, mevsimsel burçlar kuşağına göre Güneş’in üzerinde gittiği ekliptik kuşağını 12’ye bölerek kullanır. Nitekim yıldızlar 72 yılda bir derece geriye kaymaktadır ancak Güneş’in 20 Mart’ta kuzey deklinasyonuna geçmesi, ilkbaharın başlangıcı ve dolayısıyla Koç burcunun ilk derecesi olarak değerlendirilir. Astrolojinin kültürel bir fenomen olduğu neden, 13 değil de 12 ay olduğunu fark ettiğimizde anlaşılır. Zira takvimlerin geliştirilmesi, pek çok ekonomik ve sosyal faaliyetin belirli bir düzen içerisinde yapılması için gereklidir.
Neden 13 değil de 12 ay var? Çünkü 360 dereceyi tamsayıya bölebilmek ve bir mükemmelik, düzen yaratabilmeniz için bu daha anlamlı ve kültürel açıdan kabul edilen bir yaklaşımdır. Zira astroloji hayatın değişen dönemlerini açıklamak için kurulmuş bir kültür dilidir. Elmalarla armutları toplayamazsınız. Sanırım “burçlar kaydı” diye sürekli astrolojiyi çaptan düşürmeye çalışan, toleransı olmayan kişilerin de bunu çok iyi bildiğini ancak kendi tarihsel geçmişlerine nedense bakmayı ihmal ettiklerinden anlayabilirsiniz.