Fenerbahçe son haftalarda kazanırken, mücadele etti. Doğru... Koştu, o da doğru... Girdiği pozisyonların hepsini gol yaptı. O da doğru... Ancak Samsun ve Galatasaray takımları hiç direnç göstermediler. Uzun süredir ilk defa çok koşan bir rakip buldular bu kez karşılarında. Fenerbahçe’de hiçbir oyuncuyu rahat bırakmayan, döndürmeyen, futbol kuralları içinde adeta savaşan Panathinaikos takımı vardı dün. İşte böyle bir takım karşısında kaybolup, gitti Fenerbahçe...
Fizik olarak da rakibinin çok gerisindeydi. Bu kadar mücadele edip, savaşan takım karşısında, anlaşılmaz bir sinirlilik içinde sadece kavga ettiler. Hakem ilk yarıda Fatih ile Johnson’u oyundan atsa, kimse itiraz edemezdi. Rüştü’nün yediği iki hatalı golden sonra, bir de duran toptan piyango golü bulmasına rağmen üçüncü gol geldi. Bu gol taksit taksit oluştu. Aşağı yukarı bir dakika süren hücumda ceza alanı yayı üzerine çıkartılan topta, hiçbir Fenerbahçeli orta saha oyuncusu rakibine hamle dahi yapmadı.
30 dakikada Rapajc, Yusuf, Johnson, Ogün dörtlüsü, Oğuz Çetin ve Lorant ikilisi ile adeta açık oturum yaptılar. Kimin nerede oynadığının kendileri de farkına varmadılar.
İkinci yarıyı ne siz sorun, ne ben söyliyeyim. Karşı kaleye gidilemediği gibi kale önündeki beş tane daha gollük pozisyonu, sahanın azizliği ve Allah devreye girerek, rakibin de beceriksizliği ile Fenerbahçe tarihi hezimetten kurtuldu.
Ortega, Feyenoord’da, Trabzon’da, Atina’da lazım bana. Dolayısı ile pres yapan takımlara karşı kaybolup gidiyor. Kaptırdığı toplar da hep Fenerbahçe kalesine kontratak olarak dönüyor.
Bir futbol takımında solda Yusuf, sağda da Stevic’i oynatan antrenöre hiçbir eleştiri getirmiyorum. Bu eleştirilerle de sayfayı doldurmak istemiyorum.