Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gözümüzün önünde bir insanlık trajedisi cereyan ediyor. İsrail saldırısı Gazze’de sivil halkı ayrım yapmadan acımasızca öldürüyor. Böyle bir katliam karşısında sessiz kalmak olanağı yok. Nasıl ki dünyanın dört bir yanında İsrail‘e karşı protestolar yükseliyor.
Bu insanlık dışı duruma son verilmesinin yolu, politik bir çözümden geçiyor. Ancak dış politikada, insancıl düşüncelerle reel politiğin gereklerinin birleştirilmesi kolay değil. BM Güvenlik Konseyi’nin cuma günü kabul ettiği 1860 sayılı karar bunun bir örneği.
Karar birkaç temel öğeyi içeriyor:
1. Derhal kalıcı bir ateşkes sağlanması çağrısı. Çağrı hem İsrail’e hem Hamas’a yapılıyor. Ancak bunun sağlanması öteki koşulların gerçekleşmesine bağlı.
2. Ateşkesin İsrail askerlerinin Gazze’den çekilmesine yol açması isteniyor. Bundan da anlaşılacağı gibi, İsrail’in Gazze’den çekilmesi için bir süre tanınıyor.
3. İnsancıl yardımın hiçbir engel olmadan yapılması, bu amaçla insancıl yardım koridorlarının açılması öngörülüyor.
4. Sivillere yönelik şiddet kullanılması yanında bütün terörist eylemler kınanıyor. Başka bir deyişle, hem İsrail, hem Hamas kınanıyor.
5. Gazze’ye uygulanan kuşatmanın kaldırılması ve geçiş noktalarının açılması isteniyor.
6. Yer altında açılan tünellerden Mısır’dan Gazze’ye silah sokulmasına son verilmesi öngörülüyor. Bu, İsrail’in üzerinde önemle durduğu bir konu.
Babacan’ın oyu
Karar, Türkiye’nin de dahil olduğu 14 devletin olumlu oyuyla kabul edildi. ABD çekimser kaldı. ABD’nin çekimser oy vermesi herkesi şaşırttı çünkü yazımı İngiltere tarafından yapılan ve Fransa’nın da desteklediği karar tasarısı üzerinde, Arap Ligi ile ABD arasında yapılan görüşmeler sonucu, iki tarafın da kabul edebileceği bir uzlaşı sağlanmıştı. Ona rağmen, ABD’nin çekimser oyu, ABD’deki İsrail lobisinin etkisiyle açıklanabilir.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın kullandığı olumlu oy ve kararın kabulünden sonra yaptığı konuşmadan, kararın Türkiye’nin görüşlerini karşıladığı anlaşılıyor.
Ancak 1860 sayılı karar, gerek İsrail, gerek Hamas tarafından reddedildi. O nedenle, ateşkesi sağlamakta etkili olamadı. Gazze’de çatışmalar hâlâ sürüyor, insanlar ölmeye devam ediyor.

Hamas’ta farklı görüşler
İsrail’in neden kabul etmediğini anlamak kolay. Amacına ulaşana kadar saldırıyı sürdürmek istiyor. Hamas’ın kabul etmemesini anlamak biraz daha güç. Hamas kararı reddetmekle, Gazze’deki Filistin halkına yardım edilmesini olanaksız kılıyor. Ayrıca, Hamas kararı kabul etse, İsrail uzlaşmayan tek taraf olacak, üzerindeki baskı yoğunlaşacak.
1860 sayılı kararın ortaya çıkardığı birkaç gerçek var. Bir kere, İslam ve Arap ülkeleri arasında Hamas konusunda bir görüş birliği yok. Suriye, İran, Katar, Libya gibi ülkeler Hamas’ı desteklerken, öteki Arap ülkeleri Hamas’ın darbe yemesinden fazla şikâyetçi gözükmüyorlar.
İkincisi, Filistin halkını kimin temsil edeceği sorununun çözümü, kalıcı bir çözümün önkoşulu.
Üçüncüsü, Mısır’dan Gazze’ye silah gönderilmesini önleyecek etkili bir denetim gerekiyor. Şimdiye kadar Mısır silah akışını önleyemedi. O zaman uluslararası bir denetim gerekiyor.

Türkiye’ye yeni roller
Dördüncüsü, görülüyor ki, Obama yönetimi ABD-İsrail ilişkilerinde köklü bir değişiklik yapıp İsrail’in her davranışının ABD’nin koşulsuz desteğine sahip olmadığını göstermedikçe, İsrail’in Güvenlik gerekçesiyle orantısız saldırılarda bulunmasını önlemek güç.
Gazze’de çatışma sürdüğüne göre, sorunun önümüzdeki günlerde yeniden Güvenlik Konseyi’ne gelmesi beklenmeli. Ancak bu kez, büyük bir olasılıkla, Güvenlik Konseyi sorunu BM yasasının 7. bölümü çerçevesinde ele alacak ve barışa yönelen tehdidi durdurmak için alınması gereken önlemleri görüşecek.
Uluslararası siyaset sahnesinde aktif bir rol üstlenmek isteyen Türkiye‘ye de yeni roller düşebilir.