Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

10 Aralık İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin Birleşmiş Milletler’de kabulünden bu yana 60 yıl geçti. Bu süre içinde insan hakları alanında büyük değişiklikler oldu. Bunlardan bazılarını şöyle özetleyebiliriz:
1. İnsan Haklarının Genişlemesi: Savaş sonrasında kurulan insan hakları sisteminde ağırlık temel hak ve özgürlüklerde oldu. (yaşam hakkı, işkenceye maruz kalmama hakkı, düşünce, toplantı, din ve vicdan özgürlüğü, özel yaşamın gizliliği, adil yargılanma hakkı vb.) Oysa görüldü ki, temel haklar ekonomik ve sosyal haklarla tamamlanmadığı sürece fazla bir anlam taşımıyor.
Örneğin; evi olmayan bir insan için özel yaşamın gizliliği anlamsız. Yoksulluk da bir insan hakkı ihlali olarak görülmeye başlandı. Bu nedenlerle, 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı’nda temel haklarla ekonomik ve sosyal hakların bir bütün oluşturduğu ve insan haklarının bölünmezliği ilkesi kabul edildi.
Bunun yanında, kadın ve çocuk hakları alanlarında önemli gelişmeler oldu. BM çerçevesinde bu iki konuya ilişkin iki sözleşme yapıldı. Ayrıca, insanın temiz bir ortamda yaşama hakkını düzenleyen çevre hakları ortaya çıktı. Bunlardan da anlaşılacağı gibi, insan hakları dinamik bir kavram. Sınırları sürekli olarak genişliyor.

Olumlu ve olumsuz etki
2. Küreselleşme: Küreselleşmenin insan hakları üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri var. Küreselleşme ülkeler arasındaki zengin, yoksul uçurumunu derinleştirirken, ülke içinde de yoksulluğun, marjinilasyonun artmasına, toplum içindeki bağların zayıflamasına yol açtı. Bütün bunlar özellikle, ekonomik ve sosyal haklar bakımından olumsuz sonuçlar doğurdu.
Öte yandan, küreselleşme, küresel bir sivil toplum ve küresel bir kamuoyu yarattı. Bir ülkedeki insan hakları ihlallerinin anında bütün dünyada duyulmasına, o devlet üzerinde baskı uygulanmasına yol açtı.
Uluslararası kamuoyunun baskısı ABD, Rusya, Çin gibi büyük devletler üzerinde kısa vadede bir sonuç vermese bile, “insan haklarına saygısız devlet” görüntüsü günümüzde taşıması güç bir etiket olduğundan uzun vadede devletleri bu görüntülerini değiştirmeye zorluyor.
Küreselleşme olgusu, hukukun küreselleşmesine de yol açtı. Devletlerin egemenlikleri dışında ve üstünde yeni hukuk sistemleri ortaya çıktı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi bunun örnekleri. Ulusal yargıçlar, aynı zamanda uluslararası hukukun uygulayıcısı haline geldi.

Yeni anlayış gerekli
3. İnsan Haklarının Özelleşmesi: Geleneksel olarak insan hakları devlete karşı ileri sürülen haklar. Örneğin; AİHM’de davalı taraf her zaman devlet. Ancak, günümüzde sağlık, eğitim, iletişim, su, cezaevleri, güvenlik güçleri hatta silahlı kuvvetlerin özelleştirilmesi söz konusu. Bunun sonucu, insan hakları giderek artan biçimde devlet dışındaki kurumlar ve kişiler tarafından ihlal ediliyor.
Örneğin, 1998’de ABD, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) çerçevesinde Kosova’da kurulacak silahsız denetim misyonu için, özel güvenlik şirketleri arasında ihale açtı...
Sierra Leone ve Afrika’nın diğer bazı bölgelerindeki çatışmalarda çok kere özel şirketler kullanılıyor.
Güney Afrika’da Sandline adlı büyük bir güvenlik şirketinin güçleri resmi makamların güvenliğinin sağlanması dışında, iç silahlı çatışmalarda kullanılıyor. Bu durumlardaki insan hakları ihlallerinden kim sorumlu olacak? Bu soruya yanıt bulmak için insan hakları alanında yeni bir anlayışın ortaya çıkması gerekli.

Sadece hukuk değil
II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan sözleşmeler, insan haklarını hukuksallaştırdı. Bireyi bir uluslararası hukuk öznesi yaptı. Aynı zamanda, insan haklarını ulusal hukuk sistemlerinin bir parçası haline getirdi. Bütün bunların olumlu gelişmeler olduğu kuşkusuz. Ancak, insan hakları sadece bir hukuk tekniği değil. Bunun ötesinde, bir duruş, insana ve topluma bir bakış açısı.
İnsan hakları aynı zamanda bir düşünme ve yaşama biçimi, başka insanlara karşı bir yükümlülük, bir dayanışma ve bu amaçlarla yürütülen bir mücadele. O nedenle, insan hakları hukukunu uygularken, hukuk normlarının arkasında yatan etik değerlerin unutulmaması gerekir.