“Türkiye’de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı araştırmanın ortaya çıkardığı gerçek, özellikle Anadolu’da yaşayan ve laik bir yaşam biçimini seçmiş insanların, üzerlerinde dinsel-muhafazakâr çevrelerin baskısını hissetmeleri, ayrımcılığa maruz kalmaları. Araştırmayı yapanların izlenimi, “farklı kimlikte olanlara karşı uygulanan baskı ve ayrımcılığın, Anadolu kentlerinde AKP tarafından atanmış kadroların icraatları ve cemaatlerin faaliyetleriyle birleşip Türkiye’nin geleceği hakkında kaygı veren bir ortam yarattığıdır.”
Öte yandan, Türkiye’de, özellikle büyük kentlerde, İslamcı-muhafazakâr yaşam biçimini seçmiş olup da kendini baskı altında hissedenler olduğu da bir gerçek.
Sorun ayrı kimliklere sahip, ayrı dünyalara ait bu insanların, birlikte nasıl yaşayabilecekleri.
Anlamadan yaşamak
Bir dönem Türkiye’de, Alman düşünür Habermas’in ortaya attığı ”anayasal yurttaşlık” kavramı, birlikte yaşamanın sihirli formülü olarak görüldü. Buna göre, demokratik bir anayasada yazılı temel ilkelerin bütün yurttaşlar tarafından kabul edilmesi, o ülkedeki farklı kimliklere sahip insanların birlikte yaşamalarını sağlayacaktır. Böyle bir anayasal mutabakat gerekli bir önkoşul ama yeterli değil. Anayasal yurttaşlık birlikte var olmayı sağlayabilir ancak bireyler arasında iletişim kurmak bakımından yetersiz. Farklı kimliklere sahip bireyler, karşı karşıya durarak birbirlerine bakacaklar ancak aralarında hiçbir iletişim olmayacak. Birbirlerini anlamadan nasıl birlikte yaşayacaklar?
Temel, birey ve özne
Birlikte yaşamanın temel ekseni Türk insanının bağımsız, özgür birey, özne olmasından geçiyor. Yani Türk insanı cemaatsel bağlardan bağımsız olarak kendi yaşam öyküsünü belirleme yeteneğine sahip olmalı. Bunun gerçekleşmesi bireyin cemaatsel yaşamın dışına çıkmasına bağlı. Bu aynı zamanda Türk toplumunun modernleşmesi sorunu. Demokrasinin gelişmesi de bununla yakından ilgili. Türkiye’de insanlar dinsel ya da seküler cemaatler içinde yaşıyor. Her cemaatin kendi kodları var. Kendi cemaatinden olmayan “öteki” ile iletişimi yok. Bu tip toplumsal bir yapı, ister istemez bir kutuplaşmaya, sürekli bir gerginliğe yol açıyor. Bireyselleşen insan dinsel bir yaşam biçimi seçmekte özgür. Modern toplumlarda kamusal alan, farklı yaşam biçimlerinin bir arada bulunmasına olanak sağlıyor.
İnsanı sevmek
Sonraki aşama olarak, bireyin, “öteki”ni de birey olarak kabul etmesi, tanıması, onunla iletişim kurması gerekli. Fransız düşünür Levinas’a göre, etik düşünce, kendini “öteki”ne karşı tanımlamakla, kendi varlığını aşarak “öteki”nin bilincinde olmakla başlar. “Öteki”ni belirleyen şey, yüzü. Ancak yüzünü gördüğü “Öteki” ile iletişim kurmak olanağı var. İletişim bireyler arasındaki farklılığı ortadan kaldırmaz. Tersine, farklılığı korur. “Öteki”ni tanımak, kabul etmek, kendini aşarak “Öteki”ne ulaşmak demek. Bir karşılık beklemeden “Öteki”ne karşı kendini sorumlu görmek demek. Levinas’ın düşüncesi, bireyselliğin getirdiği bencilliği önlemek açısından da önem taşıyor. Yüzünü gördüğünüz insanı, sadece insan olduğu için sevmeyi, ona karşı sorumluluk duymayı öngörüyor.
Nasıl bir Türkiye?
Ekonomik gelişmenin, kentleşmenin, bireyselleşmeyi de birlikte getireceğini düşünüyorum. Ancak bu konuda devlete düşen görevler de var. Cemaatselleşmeyi değil, bireyselleşmeyi teşvik edici politikalar izlemek, bireyselleşme ve bireyler arasındaki iletişime kurumsal destek vermek gibi. Bütün bunlar, bireyin özgürlüğünü temel alan ve kültürel farklılığa yer açan bir demokrasi anlayışını gerektiriyor.
“Öteki”ni kabul eden ve onunla iletişim kuran bir kültürün yerleşmesi büyük ölçüde eğitim sistemine bağlı. İlkokuldan başlayarak eğitime yepyeni bir bakış açısı, ve buna göre eğitilmiş öğretmenlere ihtiyaç var.
Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz? “Öteki”ne saygılı bir Türkiye’de mi, yoksa “Öteki”ni zorla “biz”leştirmeye çalışan, olmazsa onları ortadan kaldırmak isteyen bir Türkiye de mi?
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025