Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Paris Match dergisinin 17.12.2008 tarihli sayısında Fransa’nın insan haklarından sorumlu Devlet Bakanı Rama Yade ile bir söyleşi var. Bakan’a sorulan ilk soru, “Türkiye geçenlerde Delacroix’nın tablosunu ders kitaplarından çıkardı. İfade özgürlüğü geriye mi gidiyor?” Fransız Bakan, yanıtında, ifade özgürlüğünün önemini belirtiyor, kültürel rölativizme, kadın haklarına değiniyor.
Fransız ressam Delacroix’nın 1830’da yaptığı ünlü “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosu 1830 Temmuz devriminden hemen sonra yapıldığından “temmuz devrimi”nden esinlendiği söylenebilir. Ancak, tablonun temel figürü olan kadının başındaki Frik şapkası 1789 devriminin simgesi. O nedenle, tablonun iki devrim arasında bir bağ kurduğunu düşünmek olanağı var. Tabloda halka yol gösteren temel figür, sağlam yapılı, çıplak ayaklı, bir elinde bayrak bir elinde tüfek taşıyan yarı çıplak bir kadın. Kadının duruşu, bir davayı kazanma kararlığını, özgürlük için verilen mücadeleyi, özgürlük için başkaldırmayı simgeliyor. Bütün tablo kadının çevresinde dönüyor.
Fransız Bakan’a göre, Delacroix’nın özgürlüğün simgesi olarak kadını seçmesi bir rastlantı değil. Kadınlar kriz halindeki bir toplumun ilk kurbanları olduğu gibi yeniden yapılanan bir toplumun da en önde gelen aktrisleri.

Kültürel rölativizm
Milli Eğitim Bakanlığı, özgürlüğü simgeleyen bu tabloyu ders kitaplarından neden çıkarır? Çocuklara özgürlüğü, özgürlük için otoriteye karşı başkaldırmayı öğretmeyi tehlikeli gördüğü için mi? Yoksa, kadın göğsünü göstermenin tehlikeli olduğunu düşündüğü için mi? Resimdeki kadın başörtülü ya da peçeli olsaydı okul kitaplarında kalır mıydı? Yoksa, erkek mi olması gerekirdi?
Bu sorular bizi kültürel rölativizme götürüyor. Kültürel rölativizm, bir toplumdaki kültürel geleneklerin bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlarını çizmesi olarak tanımlanabilir. Bu görüşü kabul etmek, bireysel hak ve özgürlüklerin, hukusal ya da etik standartların evrenselliğini reddetmek anlamını taşır. Bir ülkede insan hakkı ihlali olarak görülen başka bir ülkede görülmeyebilir.
Örneğin; “Bizim geleneklerimizde kuvvet kullanmak vardır. O nedenle polisin dayak atması bir insan hakları ihlali değildir.” Ya da, “geleneklerimizde aile namusu her şeyden önemlidir. Aile namusunu korumak için kadınları öldürmek insan haklarına aykırı değildir.” Ya da, “geleneksel kültürümüz çıplak insan vücuduna bakmaya izin vermez. Onun için ressamlar çıplak insan resmi yapmamalı. Çıplak insan vücudunu gösteren resimler ve heykeller kaldırılmalı. Bu, ifade özgürlüğüne aykırı değildir” diyebilirsiniz.

İnsan hakları değişmez
Bireysel hak ve özgürlükleri, moral değerleri, kültürel ve geleneksel gerekçelerle göreceli kılmak insan haklarının temel ilkeleriyle bağdaşmaz. İnsan hakları, her insanın insan olduğu için doğuştan sahip olduğu haklar. O nedenle, birey hangi toplumda yaşarsa yaşasın insan hakları değişmez. Her insan aynı haklara eşit bir biçimde sahip olmalı. İnsan haysiyetine uygun bir yaşam sürdürme her insanın aynı derecede hakkı. Bir toplumda daha az insan, başka bir toplumda daha çok insan olunamaz. O nedenle Fransız Bakan’ın Türkiye’de Delacroix’nın tablosunun ders kitaplarından çıkarılması sorusunu, düşünce özgürlüğünü kültürel rölativizme karşı korumak gerektiği şeklinde yanıtlamasına hak vermemek olanaksız.
İnsan haklarınin evrenselliği demokrasiyle de yakından ilişkili. İnsan haklarının kültürel, geleneksel değerlere bağlanması, otoriter rejimlerin muhaliflerini susturmak için aldığı önlemlere dolayısıyla rejime meşruiyet kazandırır.
Delacroix’nın resminin okul kitaplarından çıkarılmasının altında yatan sorun, kültürel rölativizmin düşünce özgürlüğünü tehdit etmesi kadar, Türkiye’de giderek laik eğitimin yerini dinci-muhafazakâr içerikli bir eğitimin alması. Laik, aydınlanmacı düşüncenin okullardan yavaş yavaş kovulması. Delacroix’nın tablosunu görmeyen ya da Mona Lisa’yı peçeli gören kuşakların yetişmesi. Asıl üzerinde durulması gereken sorun bu.