Terörizm uluslararası bir olgu. Küreselleşmeye paralel olarak terörizmin de küreselleştiğini görüyoruz. O nedenle etkili bir uluslararası işbirliği olmadan terörizmle mücadele etmek çok güç.
11 Eylül’den sonra uluslararası alanda bu konuda önemli bir kıpırdanma oldu. Artık terörizmin bütün türleri, amaçları ne olursa olsun evrensel olarak kınanıyor. Pek çok uluslararası belgede, örneğin, 2005 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Terörizmle Mücadele Zirve Konferansı’nda kabul edilen belgede bu kınamayı buluyoruz.
Ayrıca, BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 (2001) sayılı kararında terörizm uluslararası barış ve güvenliğe karşı bir tehdit olarak görülüyor. Bu önemli, çünkü uluslararası barış ve güvenliğe yönelen tehditler BM yasasının 7. Bölümü gereğince, Güvenlik Konseyi sorumluluğuna giriyor. Güvenlik Konseyi tehdide karşı önlemler almakla, üye devletler de bu önlemlere uymakla yükümlü.
Terörizmin tanımı var
Terörizme karşı uluslararası işbirliğine istekli olmayan devletlerin ileri sürdüğü bahane, terörizmin tanımının yapılmamış olması. Bu doğru değil. Bir kere, birçok uluslararası belgede terörizm yasaklanıyor.
Örneğin, 1949 tarihli 4 no’lu Cenevre Sözleşmesi, 1997 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’ne 2 no’lu ekte terör eylemleri yasak.
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsü, terörist eylemleri yetki alanı içine alır.
Uluslararası belgelerde terörist eylemlere yapılan atıflar, terörizmin ne olduğu konusunda ortak bir anlayış bulunduğunu gösteriyor. Kaldı ki, 1999 Terörizmin Finansmanının Yasaklanması Sözleşmesi’nde açık bir tanım da var.
Terörist eylemin uluslararası suç sayılması için devletin sınırlarını aşması ve başka bir devletin desteği, hoşgörüsü ya da zımni onayının bulunması gerekir. BM Güvenlik Konseyi’nin 1368 (2001) sayılı kararında üye devletlerin terörist eylemleri yapanları, örgütleyenleri, destekleyenleri yargı önüne çıkarmak için işbirliği yapmaları öngörülmekte.
Mali kaynak ve iade
Bu da gösteriyor ki; günümüzde terörizm bir uluslararası suç olarak kabul edilmekte. Dolayısıyla, her devlet kendi ülkesi sınırları içinde yakaladığı teröristleri başka bir ülke vatandaşı olsa da kendi yargı organlarında yargılayabilir.
Terörizm konusundaki uluslararası işbirliği özellikle iki unsur üzerinde odaklanıyor:
Terörizmin mali kaynaklarının kurutulması ve teröristin iadesi. Birinci konuyla ilgili BM çerçevesinde yapılmış sözleşmeler, Güvenlik Konseyi kararları var. Bu konuda, uluslararası alanda özellikle 11 Eylül’den sonra belirli bir mesafe alındığı söylenebilir.
İade daha nazik bir konu. Devletlerin teröristi siyasal suçlu sayıp saymamak konusunda geniş takdir yetkileri bulunmakta. Siyasal suçlu sayarlarsa, iade yükümlülüğünden kurtuluyorlar. Bu konudaki uluslararası hatta bölgesel işbirliği bile etkili değil.
Avrupa Konseyi çerçevesinde, 1957 Suçluların İadesi Sözleşmesi var. Ancak, iadenin talep edildiği devlet, iade konusu suçu siyasal suç sayarsa, iade etmiyor. Bu sakıncayı ortadan kaldırmak için Avrupa Konseyi çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sözleşmesi yapıldı (1977). Bu sözleşme, terör suçlarının siyasal suç sayılmamasını öngörüyor. Taraf devletler bu suçları işleyenleri iade etmekle ya da iade etmiyorsa, yargılamakla yükümlü.
Ancak, bu Sözleşme de istenen sonucu vermedi. Çünkü, Belçika, Fransa, Hollanda, İsveç, İtalya, Yunanistan gibi bazı devletler Sözleşme’nin ilgili maddesine çekince koydular. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin çekincelerin kaldırılması yolundaki çağrıları ise sonuçsuz kaldı.
Eksik olan siyasi irade
Bu örnekler de gösteriyor ki, terörizm konusunda etkin bir uluslararası işbirliği için yeterli bir hukuki zemin bulunmakta. Eksik olan devletlerin siyasal iradesi ve birlikte hareket edebilmemeleri.
Siyasal iradenin eksikliği bir kaç nedenden kaynaklanıyor:
a. Ülkesinde bir terörist grubun mensuplarının bulunduğu bazı devletler, teröristlerin kendilerine de zarar vermemesi için, bu kişilere dokunmuyor, faaliyetlerine göz yumuyor. Örtülü ya da açık bir anlaşma yapıyor. “Sen bana dokunma, ben de sana dokunmam.”
b. Bir devlet için terörist olan, başka bir devlet için “kurtuluş savaşçısı” olabiliyor. Hele kamu oyunda o terörist gruplara sempati besleniyorsa, siyasal iktidarın bu yöndeki tutumu kendisine oy kazandırıyor.
c. Terörist gruplar, ilişkileri iyi olmayan devletler arasında, bir siyasal baskı unsuru olarak kullanılıyor. Diğer devlete karşı siyasal bir manivela elde etmek amacıyla, devlet terörist grupları kendi ülkesine kabul ediyor, koruyor, yardım ediyor.
Türkiye terörle mücadele stratejisini gözden geçirirken, sorunun uluslararası boyutuna daha çok önem vermek ve daha etkili bir rol oynamak zorunda. Uluslararası siyasal alanda başarılı olunmazsa dağdaki mücadeleyi kazanmak da güçleşir.