Yargı üzerindeki baskılar sadece telefonların dinlenmesiyle sınırlı değil. Bir süre önce Adalet Bakanlığı, müfettişleri aracılığıyla Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve YARSAV Başkanı Ömer Eminağaoğlu hakkında soruşturma başlattı. Tıpkı, Sayın Başbakan’ı, 3 kuruş manevi tazminata mahkûm eden Kartal 2. Sulh Hukuk Hâkimi Sevgi Övüç hakkında soruşturma açılması gibi. Müfettişlerin hazırladığı raporda Kaçmaz ve Eminağaoğlu’nun meslekten ihraçları isteniyor. Bu konuda kararı HSYK verecek. Müfettişler ayrıca her ikisi hakkında ceza davası açılmasını istiyorlar. Kuvvetler ayrılığı sisteminde yargı ile yürütme ve yasama arasında gerginlik olması işin doğası gereği. Yargının görevi diğer erkleri denetlemek ve hukuka uygun davranıp davranmadıklarını saptamak. Yargının denetimi siyasal iktidarın hoşuna gitmeyebilir. Amaçlarını gerçekleştirmesine engel olduğu için siyasal iktidar yargıya karşı öfke duyabilir. Siyasal iktidar ile yargı arasındaki bu gerginlik demokrasinin sınırları içinde kaldığı sürece, hukuk devletinin işlerliği bakımından, olumlu bir gösterge.
Yargı ile demokrasi bağı
Yargının kararlarının her zaman siyasal iktidarı memnun edici nitelikte olması, yargının görevini gereği gibi yapmadığı, demokrasinin iyi işlemediği yolunda kuşkulara yol açabilir. Bu nedenle yargıya karşı siyasal iktidarın yönelttiği eleştiriler, yargının işini iyi yaptığını gösterir. Ancak, siyasal iktidarın demokrasinin sınırlarını aşarak yargının üzerinde baskı, sindirme, gözdağı verme yöntemlerine başvurması, yargının bağımsızlığını olumsuz etkilemeye çalışması durumunda demokrasi temelinden sarsılır.
Yargı bağımsızlığı ile demokrasi arasında çok sıkı bir bağ var. Yargının bir görevi adaleti sağlamak ise, diğer görevi demokrasinin değerlerini korumak. Bağımsız bir yargı olmadan demokrasinin değerleri korunamaz.
Yargının bağımsızlığını sağlamak siyasal iktidarın görevi. Yargının kararlarından hoşlanmasa bile, demokrasinin değerlerini içselleştirmiş bir siyasal iktidar yargının bağımsızlığını sağlayacak yasal önlemleri alır. Demokrasilerde hükümetler yargıçların, meslekten ihraç, yerlerinin değiştirilmesi gibi yaptırımlarla bağımsızlıklarının tehdit edilmesini önleyecek güvenceleri sağlamakla yükümlü. Yargıçlar da görevlerini yasalara uygun bir biçimde yapmakla yükümlü.
Yargıçların görevden ihracı, bütün yargının bağımsızlığı ile ilgili çok önemli bir olay. O nedenle somut ve çok güçlü kanıtlara dayandırılması gerekir. Böyle bir sürecin başlaması bile, bütün yargı üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak yargının bağımsızlığını etkileyecek niteliktedir.
Sayın Kaçmaz ile Eminağaoğlu hakkında Adalet Bakanlığı müfettişlerince başlatılan ihraç sürecinin ve açılması istenen ceza davalarının böyle somut kanıtlara dayanıp dayanmadığı hakkında bir değerlendirme yapmak yanlış olur. Ancak, ortada bir gerçek var: İhraç ve ceza davaları sürecini başlatan müfettişler Adalet Bakanlığı’na bağlı. Bağımsız değil. O nedenle, başlatılan süreç, siyasal iktidarın yargıya gözdağı vermek istediği şeklinde değerlendiriliyor. Türkiye’de yargı ile siyasal iktidar arasındaki gerginlik ve hükümetin bu konuda pek parlak olmayan sicili de böyle bir değerlendirmeyi büsbütün haklı gösteriyor.
Bakan gölge düşürür
Öte yandan, HSYK’daki sürecin bağımsızlığı açısından şöyle bir sorun var: Soruşturmayı yapan müfettişler Adalet Bakanlığı’na bağlı. HSYK’nın başkanı ise, Adalet Bakanı. Müsteşarı da HSYK üyesi. Bu durumda, iki yargı üyesinin ihracı görüşülürken, Bakan’ın HSYK’ya başkanlık etmesi HSYK’nın bağımsızlığına gölge düşürecek. O nedenle, bu konunun ele alındığı toplantıya Bakan’ın katılmaması doğru olur. Öte yandan, HSYK’da Adalet Bakanlığı’nın istediği kararın kabul edilmemesi durumunda, müsteşarın toplantıdan çıkarak kararı bloke edip etmeyeceği önem taşıyacak. Böyle bir davranış, hükümetin siyasal amaçlarla hareket ettiğini ortaya koyacak.
İki yargı üyesi ile ilgili olarak başlatılan süreç, siyasal iktidarın yargı bağımsızlığı konusundaki tutumu hakkında derin kaygılar doğurdu. Yargının telefonlarının dinlenmesi olayıyla bu kaygılar Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletine karşı ciddi bir tehdide dönüştü. Demokratik meşruiyetini korumak isteyen iktidar, yargıya yönelen bu tehditleri önlemek zorundadır.