Alaçatı’da henüz yeni açılan Limonaia Hotel’in arka bahçesinde konuşlanan restoranındayız. Tatlı bir akşamüstü. Bahçenin ortasında bir limon ağacı, hemen yanında da bizim yuvarlak masa duruyor. İtalyan şef Roberto Galli’nin parmesanlı spagettisini hüpletirken bir yandan kendimden geçiyor bir yandan da masada yeni tanıştığım insanlara kulak kabartıyorum. Hem spagettiyi hem de yeni insanlarla tanışmayı pek severim.
Sol baştan sayacak olursam şöyle bir ekibiz: Televizyon programcısı, caz şarkıcısı, avukat, meditasyoncu, model, yazar (bendeniz) ve benim iki arkadaşım; biri mimar, kocasının işini de birazdan söyleyeceğim. Yani son derece eklektik bir masayız. Herkes ayrı telden çalıyor. Yan yana, karşılıklı ve çapraz olarak muhabbet ediyoruz. Kuvvetle muhtemel konuştuklarımızın sadece yarısını anlıyoruz fakat hepimiz çok mutluyuz.
İlk tanışma faslından sonra bireysel içerik kısmına geçtiğimizde her bir konuşana saygı göstererek sus pus oluyor ve anlattıklarını dinliyoruz. Hani “Ne iş yapıyorsun?” sorusuna insanlar nedense inceden bir gıcık olur ya. Hah, işte bu masada o insanlardan yok. Soru sormak serbest.
Girişimci derken?
Hepimiz işimizi anlattıktan sonra mimar arkadaşımın kocası söz alarak “Ben girişimciyim” diyor. Oturduğumuz çemberde hızlıca dönen bir “Aaaa”, “Hmmm”, “Yaaa” tepkisinden sonra soruyor millet: “Girişimci derken neyi kastediyorsun?” Ben sormuyorum. Çünkü bir girişimcinin tam olarak ne yaptığını anlayana kadar bundan önce belki elli soru sordum çocuğa. Fenalık geçirttim. İnternette Safari’ye giren “Ben girişimciyim” diye atıp tutuyor da girişimcilik meselesi sandığımdan daha derin bir konuymuş meğerse.
Girişimciliğin temeli üniversitede atılıyormuş. Mesela girişimciliği destekleyen bir üniversitede okuyacağınız bilgisayar mühendisliği bölümü başlangıç için şahaneymiş. Bilgisayarın yalnızlaştıran dünyasının aksine girişimcilik son derece sosyal olmanız gereken bir alanmış. İnternet, teknoloji, trendler, finans, şirket yönetimi, insan kaynakları, proje yönetimi hatta kod yazmak gibi birçok güzelliği bünyenizde barındırmanız hayrınıza olurmuş. Trendler konusunda sağlam bir öngörünüz olması büyük bir artıymış. Ve bir de ilişki fırsatları yani “networking” konusu varmış. Esinleneceğiniz, destek alacağınız insanlarla tanışmak ve onları yakınınızda tutmak oldukça önemliymiş. Kültürel, sosyal, siyasi, felsefi yönlerinizi geliştirebileceğiniz bir ortam seçmeliymişsiniz. Ve İngilizcenizi mükemmel hale getirmeniz gerekiyormuş.
Sabır arkadaşlar
Peki ya sonrasında? Her işte olduğu gibi sabır arkadaşlar, sabır. İnandığınız bir projeyi doğru zamanda doğru insanlarla hayata geçirmek için fırsat kollamak önemli. Eh, bütün şartlar sağlanınca da bingo!
Geleceğin mesleklerinin başında geliyor girişimcilik. Ve başarılı girişimciliğin yolu donanımlı, çok yönlü, açık fikirli ve öngörülü olmaktan geçiyor. Belki ofis hayatının yerine evden daha rahat koşullar altında çalışabileceğimiz mesleklerimiz olmasını hayal ediyoruz fakat girişimcilik gibi, bu mesleklerin de ciddi zorlukları var. İnsanın kendi kendini disipline etmesi meşakkatli bir iş. Fakat bu girişimcilik aslında ne kadar şahane, ne kadar geleceğe dönük bir seçenek değil mi?