Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu

sebnem.burcuoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta size inanılmaz bir yazı yazmak niyetindeydim. Aklıma acayip bir fikir gelmişti. Var ya, onu yazsam muazzam olacaktı. Fakat olmadı.

Önümde, arkamda, sağımda, solumda inşaat çalışması olduğundan bitmek bilmeyen bir gürültü bulutu içerisindeyim. Beynim sütlü bebek bisküvisi kıvamını aldı. Ne yazacağımı unuttum. Adımı sorsalar uzun uzun düşünüp “Mehtap” diyeceğim. Geçen hafta bozuk attığım bir arkadaşım az önce arayınca, “Kuşuum” diye açtım telefonu. Neye bozulmuştum acaba?

Neyse ne. Durum vahim.

Haberin Devamı

Sabah sekizden akşam sekize kadar sürüyor inşaatlar. Bir ara durup dinleyeyim, belki alışırım diyorum ama ıh ıh, olmuyor. En sonunda pencereden iş makinelerini seyrederken “Ne güzel çimento döküyorlar”, “Anaa, dozere bak” diye kendi kendime konuştuğumda dedim ki “Kızım kendine gel. İşine sahip çık. Sakin bir kafe bul. Kır dizini, yaz yazını.”

Yapacak başka bir şey olmadığından ben de koltuğumun altına bilgisayarımı aldım, vurdum kendimi yollara.

Seviyorum sanıyor

Sessiz bir kafe ararken girip çıktığım sekiz kafenin sekizinde de müzik son ses açıktı. Sabahın bu saatinde masa örtüsünü belimize bağlayıp ellerimizde yeşil çaylarla ayağa kalkıp göbek atsak garip kaçmazdı, o derece. Garsonlar beni duyamadığından el kol işaretiyle anlaşmaya çalıştık fakat ilerleyemedik. Girdiğim dokuzuncu mekanda birkaç desibel daha alçak müzik duyunca hemen kendime bir masa seçip oturdum. Tam hoparlörün altındaydım ama olsundu, müşteri umduğunu değil, bulduğunu yerdi.

Size bu satırları “Cevapsız Çınlama” isimli şarkı eşliğinde yazıyorum. “Kulağımda sayısız, cevapsız çınlama. Biri beni mi arıyor? Seviyorum sanıyor...” Günlerin gürültüsüyle hakikaten de çınlıyor kulaklarım. Biri beni mi arıyor, seviyorum mu sanıyor? Sevmiyor olsam bile şu an arasa “Seviyorum” diyebilirim. Çok rica edeceğim beni aramasın, adımı anmasın. Sağlıklı düşünemiyorum.

Dillerim utansın

Şehirden uzaklaşıp bağlarda bahçelerde bir yaşam tarzı seçenlere gün be gün daha çok hak vermekteyim. “Zekeriyaköy mü? Ay hayatta yaşamam, bir kere yolu viraj”, “Göktürk mü? Tam nereye denk geliyordu orası?” diyen dillerim utansın. Köşemi yazarken emlak sitelerinde bahçeli ev aramakta olduğumu itiraf ediyorum. Şöyle çıt çıkmayan, huzur dolu bir sessizlik için birçok şeyi feda edebilirdim.

Haberin Devamı

Yazı yazmayı geçtim, arkadaşlarla bir araya geldiğimizde bile hiçbir kafede veya restoranda rahat edemiyoruz. Belki de başımızda gümbür gümbür müzik çalarken ne dediğimizi tam olarak anlamadığımızdan bu dostluklar yıllardır sürüp gidiyor. Kim bilir?

Hadi dışarısı gürültülü, peki ya evin? E orda da alt komşunun kızı, üst komşunun oğlu derken tam bir sessizlik yakalayamıyorsun. Akşamın bir vakti terlik-pijama kapı çalıp “Çok pardon, müziğin sesini biraz kısabilir misiniz?” diye rica etmekten boğazım kurudu. Bir bardak su verenim yok.

Diyeceksiniz ki “Sen de çek git o zaman!” Demesi kolay da seviyorum ben bu şehri. Başımı dinleyecek, çalışacak sakin alanlar da olsa tadından yenmez. Varsa bildiğiniz bir yerler ses edin, güvercin yollayın lütfen.

Yazıma devam etmenin vakti geldi. Ne yazıyordum ya ben? Ha, evet. İki yüz torba çimento, yirmi kamyon çakıl...