Al Pacino’nun meşhur filminden söz etmiyorum. Bugünkü konumuz, parfüm endüstrisindeki kadın/erkek parfümü ayrımının yok olmaya doğru gidişi...
“Hen” kelimesini daha önce duydunuz mu? İsveçlilerin 2012 yılında literatürüne giren bu kelime, cinsiyetler arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak için kullanılıyor. Yani bir kadından söz ederken “O kadın”, bir erkekten söz ederken “O erkek” demiyorsunuz da, “O kişi” diyorsunuz kısaca. İsveçlilerin anaokullarında bile “Uyuyan Güzel”, “Kül Kedisi” tadında masallar tedavülden kalktı. Bu tarz masalların yerine cinsiyet ayırmayan “Kivi ve Canavar Köpek” ya da bebek bir timsahı evlat edinen iki zürafanın hikâyeleri okutuluyor. Kız çocuklarının kendi isteklerine göre arabayla, erkek çocukların bebekle oynamalarına karışılmamaya başlanmışken, “Hen”, tam da nokta atışı bir buluş olmuş. Gerçek şu ki, cinsiyetler arası ayrım yapılmayan bir döneme doğru yelken açmış bulunuyoruz.
Bir kadını parfümünden tanı
Parfüm sektörü de aynı rüzgârda ilerliyor. Zaman içinde kadınlar, kadın gibi (gül, yasemin); erkekler de erkek gibi (tütün, sandal ağacı) kokmayacak; artık herkes kendisi gibi, nasıl isterse öyle kokacak. “Bir kadını el yazısından değil, parfümünden tanırsınız” diyen ünlü modacı Christian Dior’un bu sözleri de tarihe karışacak gibi görünüyor. Aslında, istatistikler de böyle söylüyor: 2010 yılında piyasaya sürülen cinsiyetsiz parfümlerin tercih edilme oranı yüzde on yedi iken, geçen yıl bu oran yüzde elli bire çıkmış, hatta Gucci, Celine gibi firmalar da yatırımlarını bunun üzerine yapmaya başlamışlar.
Gül gibi kokan erkek
İngiliz parfüm markası Ormondo Jayne’in kurucusu Linda Pilkington, konuyla ilgili bir anısını şöyle anlatıyor: “Bir gün mağazamıza gelen bir erkek müşteri, notalarında gül olan bir parfüm seçti. Ertesi gün ise tekrar bize gelip parfümü değiştirmek istediğini, arkadaşlarının bunun kadın kokusu gibi koktuğunu söylediklerini anlattı. Ben de şöyle cevap verdim: Israrcıysanız elbette değiştirelim. Ancak koku gerçekten hoşunuza gittiyse neden kullanmaya devam etmiyorsunuz?”
Bir kadın veya bir erkek olarak nasıl davranmamız, ne söylememiz, ne şekilde giyinmemiz veya kokmamız hakkında geçmişten gelen bir sessiz kurallar silsilesi var; ama bunun yanında pazarlama araçlarının da üzerimizde büyük etkisi söz konusu. Düşünün ki güzellik normlarımızı bile Instagram’daki genel havaya göre belirliyoruz: “Şöyle dudak, şöyle yanak moda” diyerek… Halbuki çağ, kendin gibi olma, kendin gibi görünme, kendin gibi kokma çağı artık.
Haftanın güzellikleri
THE MARMARA: Taksim’in kalbinde konuşlanan The Marmara’da, Sevgililer Günü’nde konakladım geçen hafta. Bu sayede bir günlüğüne Beyoğlu’nu doya doya içime çektim, oradan Galata’ya uzanıp ara sokaklara daldım. Çocukluğumdan beri gerçek bir Taksim sever olduğumdan nostalji dolu bir gün oldu benim için. Özlediğiniz yerlerle sakın açmayın aranızı, oralara vakit ayırın mutlaka. İyi gelecek.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025