“Little Fires Everywhere”: Son günlerde herkes Reese Witherspoon’un son bombası olan bu diziyi konuşuyor.
Konuya girmeden önce aktris Reese Witherspoon’u kısaca bir öveyim: Kendisi gerçek bir kadın hakları savunucusu! Bir de üzerine öyle kitaplar buluyor, öyle bir ekip kuruyor ki yapımcılığını üstlendiği her dizi ödülden ödüle koşuyor. Hollywood’un rol dağıtımındaki cinsiyet eşitsizliğine dur demek için kolları sıvayıp ilkin Liane Moriarty’nin 2014’de çıkardığı “Big Little Lies” isimli kitabını diziye uyarlıyor. Nicole Kidman, Meryl Streep gibi dev isimler oynamıştı hatırlarsanız. Hemen ardından Brian Stelter’ın 2013’de yayınladığı “Top of the Morning” isimli kitabını Jennifer Aniston’la el ele verip “The Morning Show” ismiyle enfes bir diziye dönüştürüyor. Ve son olarak da Celeste Ng’nin 2017 çıkışlı “Little Fires Everywhere” isimli romanına bir dokunuş yaptı, izlerken tadı damağımızda kaldı. Spoiler’a OK iseniz, devam ediyorum.
Hayaller felaketler
“Gerçekleştiremediğimiz hayaller felaketler getirir.” Bu, benim sözüm. Başlığa taşıdığım sekiz bölümlük diziyi izledikten sonra aynen böyle düşündüm. Doğarız, büyürüz, hayallere dalarız, sonra bir noktada etrafımızda fısıldaşmalar başlar: “Şöyle bir hayat kurmalısın”, “Şöyle biriyle evlenmelisin”, “Şöyle bir işin olmalı…” Bu liste uzar gider. Kalbimizden geçenlerle kulağımıza söylenenler bir türlü örtüşmez. Biraz rahat davransak, kuralların dışına çıksak, sürüden ayrılsak olay çıkar. Hep bir yol ayrımı vardır ve seçtiğimiz her yol, bize diğer yolu kaybettirir. Bizi en çok yaralayan şeyler keşkelerimizdir! O keşkeler yüzünden bazen anne-babamıza, bazen sevgilimize, bazen de evladımıza bileyleniriz. Sıkça anlayamazlar nedenini; çünkü neleri kaybettiğimizi yüksek sesle söylemek çok zordur. Bazı şeyleri kendimize bile itiraf edemezken onlara nasıl edebiliriz ki?
Ah Paris!
Reese’in HBO dizisinde canlandırdığı karakter de aynen böyle bir yol ayrımı yaşıyor. Çok sevdiği o adamla Paris’te romantik bir tatil geçirirken adam ansızın yaşadıkları şehre geri dönmek istemediğini; Paris’te kalıp gazetecilik kariyerinde ilerlemek istediğini, yeni dünyaları keşfe çıkmaya merakı olduğunu, bunu da sevdiği kadınla yapmayı arzuladığını söylüyor. Reese’in karakterinin ise hedefi belli; doğup büyüdüğü şehirde evlenmek, çocuk yapmak, ailesinin ona hediye ettiği evde yaşamak. O da gazeteciliğe hevesli, lakin tüm bu maddelere birer tik koyabilirse! Ve ayrılıyor yollar. Adam kariyer basamaklarını hızla çıkarken, kadın, ailesinin onayladığı biriyle evlenip bir, iki, üç, tam dört çocuk yapıyor. Tabii kariyer falan yalan oluyor.
Alev alev
Şimdi düşünün o kadının kalbindeki keşkenin büyüklüğünü. Mış gibi geçen hayatı dışarıdan mükemmel görünse de içi alev alev yanıyor! Diyeceğim o ki, siz siz olun risk almaktan korkmayın. Riskin her zaman telafisi vardır. Telafisi olmayan tek şey, hiç alınmayan aksiyondur.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025