Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu

sebnem.burcuoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Para, şöhret, kariyer, evlilik, güzellik... Bazı insanlar çok şanslı, çünkü bunların hepsine birden aynı anda sahip olabiliyor. Ya da biz öyle sanıyoruz, belki o kız çok da şanslı değildir

Jessica Knoll’un aynı isimli romanından uyarlanan “Luckiest Girl Alive” isimli dijital platform filmi, özenerek izlediğimiz hayatlar uğruna ödenen bedellerle ilgili düşüncelere saldı beni. Başkarakter kariyerinde başarılı, güzel, sağlıklı, üstelik asil ve zengin bir ailenin bir tanecik oğluyla evlenmek üzere. Nişanlısıyla sokakta yürürken kolundaki Cartier saati parlıyor, yanlarından geçen kızlar onların aşklarına ağzının suyu akarak bakıyor. Camiada ünlü diyelim. Her detayın özene bezene çizildiği bir hayat varsa eğer, bu kesin o kadınınki derken... Geçmişte başına gelen cinsel saldırı olayının üzerini pasparlak bir gelecekle örtmeye çalışan bir kadınla tanışıyoruz aslında. Güneşe yaklaştıkça yanmak. Göz önünde idolleşirken kendinden uzaklaşmak diye bir şey var çünkü. “İşte şu, dünya üzerinde yaşayan en şanslı kız!” dediğimiz kız da etten kemikten doğma bir insandır. Zira kusursuz bir görünüm, ruhta açılan büyük yaraları saklamak için biçilmiş kılıftır.

Haberin Devamı

Yok o kadar şanslı bir kız

Diana Spencer gibi efsane bir prenses, Marilyn Monroe gibi efsane bir oyuncu, Jacquline Kennedy gibi efsane bir first lady... “Yaşayan en şanlı kız” denilmemiş miydi onlara zamanında? Ve sonra da “sözde” bu kadar şanslı kızlar olmanın bedelini ödememişler miydi? Ölümlerinin ardından tam anlamıyla anlaşılmaya çalışılan hayatlarının ardındaki sır perdesi, düzinelerce röportaj ve biyografinin karekökü alınarak, çarpılarak, bölünerek bir şekilde aralanmaya çalışıldı. Bugün “yaşayan en şanslı kızlar” ise kusursuz imajlarını bir noktaya kadar taşıyıp sabır taşı çatladığında birinci ağızdan bizlere konuşma cesareti gösterebiliyor. İşte bu yüzden “yaşayan en şanslı kız” diye bir şey olmadığının ayırdına varıp gerçekleri görüyoruz: Şöhret örneğin, bedeliyle birlikte gelen bir paket değil de nedir? “Mutlu olmam için her şeyim vardı, fakat ağır bir depresyondaydım” açıklamasıyla model Chrissy Teigen, bipolar bozuklukla mücadele eden şarkıcı Demi Lovato; endişe, obsesif-kompulsif bozukluklarla baş etmeye çalışan şarkıcılar Adele, Lady Gaga, Selena Gomez, Camila Cabello, model Bella Hadid ve daha niceleri; “Bize şanslı diyorsunuz ama kime göre, neye göre?” sorusunu sordurtuyor bizlere.

Haberin Devamı

Yaşayan en şanslı kız

“Şanslı kızlar”ın kabusu #Metoo

Bir döneme damga vuran yapımcı Harvey Weinstein’in altına imzasına attığı rezil skandal zincirine karşı başlatılan #metoo hareketi de, bazı en şanslı kızların yüzleşmek zorunda kaldıkları kâbusları gözler önüne sermişti. Henüz 22 yaşındayken Weinstein tarafından bir otel odasında tacize uğrayan Gwyneth Paltrow dâhil olmak üzere birçok ünlü oyuncu, yapımcı hakkında suçlamada bulunmuştu. Ve düşünün ki Paltrow, sanatın merkezinde bir aileden geliyor; vaftiz babası ünlü yönetmen Steven Spielberg, yani şanslı üstüne şanslı şeklinde tanımladığımız birisi. Veyahut Ashley Judd, kariyerinin tepe noktasında, “çok şanslı bir kız” diye anılırken bir anda yok oldu ve uzun yıllar sinema dünyasından uzak kaldı. Weinstein skandalından sonra ortaya çıktı ki, yapımcı, isteklerini yerine getirmediği için Judd’ı piyasadan tek kalemde silmiş. Bunu da yıllar sonra, “Yüzüklerin Efendisi”nin yönetmeninden öğrendik. Zira üçlemede Judd’ı oynatmak istemişler ve fakat oyuncunun set huzurunu bozacağı, aramalarına bile gerek olmadığı söylenmiş Weinstein ekibi tarafından. “Titanic” filmiyle Oscar alan oyuncu Kate Winslet’in, ödül konuşması sırasında herkese teşekkür edip Weinstein’i pas geçmesi de boşluğuna geldiğinden değilmiş. Bu skandal, yeteneğine verilen bir şans karşılığında zorla ödettirilmeye çalışılan bedellerin ayyuka çıkmasında mihenk taşı olmuştu.