Oscar ödüllü oyuncu Matthew McConaughey, bu sefer bir filmle değil, Penguin Random House yayınevinden çıkan otobiyografisiyle huzurlarımızda.
“Bütün edebi türler içerisinde otobiyografi, başarının en az olduğu tür olarak görünmektedir. Çünkü en tehlikelisi odur” demiş ünlü yazar Stefan Zweig “Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar” isimli kitabında. Doğru tespit, zira “Hayatımı yazsam bestseller olur” tadında söylemleri çok duydu bu kulaklar. Hatta otobiyografisini yazdırmak üzere hayalet yazarlarla (yazar, kendi ismini kullanmaz) anlaşan ünlülere bile şahit oldu. Otobiyografi, yani öz yaşam öyküsü denen olay, son derece bıçak sırtıdır. İlginç bir yaşamı, doğru tespitleri ve gerçekçi tavsiyeleri içermelidir.
Popüler otobiyografiler
Işıltılı dünyanın popüler isimlerine ait otobiyografiler denilince aklıma bir çırpıda gelenler şu isimler: Jessica Simpson, “Open Book”; Reese Witherspoon, “Whiskey in a Teacup”; Jennifer Lopez, “True Love”; Demi Moore, “Inside Out”; Lea Michele, “Brunette Ambition”; Tina Fey, “Bossypants”; Drew Barrymore, “Little Girl Lost”; Jaz-Z “Decoded”… Bugün ise Oscar ödüllü oyuncu Matthew McConaughey’in yeni çıkan otobiyografisi “Greenligths”ı (Yeşil Işıklar) konuşacağız.
Aydınlık hava
Bir Akrep erkeği olan Matthew’u, “Bir Erkek On Günde Nasıl Kaybedilir?” isimli kült romantik komedi filmiyle sevdim; “Güneşin Karanlığında”, “Öldürme Zamanı”, “Yıldızlararası” ve daha niceleriyle de sevgim pekişti. Ne kadar karanlık bir filmde oynarsa oynasın, hep aydınlık bir hava kattığını düşünürüm filmlere. Ve adeta ellinci yaşını taçlandırmak üzere yazdığı otobiyografisi de tam bu etkiyi yansıtıyor. Kitap tanıtımını sanal turlarla yapacak. Peki, hayranları tatmin olur mu? Pek sanmam. Nerde hayalindeki yıldızı kanlı canlı görüp gerçek bir imza alabilmek, yanak yanağa fotoğraf çektirebilmek, nerde bu!
Hayat şiire dönüşünce
Bakın Matthew nasıl anlatmış kitabın hikâyesini: “Yazmayı öğrendiğimden beri günlük tutuyorum. Beni heyecanlandıran, moralimi bozan, güldüren, ağlatan, gecenin bir yarısı ayakta tutan her neyse yazdım. Bundan iki yıl önce bu günlükleri ete kemiğe büründürmeye karar verdim. İsmi “Yeşil Işıklar” çünkü kırmızı ve sarı ışıkları sevmeyiz, vaktimizden çalarlar. Işık yeşile döndüğündeyse bir rahatlama hissederiz. İşte o an, hayatın bir şiire dönüştüğü, istediklerimizi ve ihtiyaçlarımızı karşıladığımız andır. 50 yıl boyunca gördüklerim, hislerim, keşiflerim, gurur ve utanç anlarımın hepsi bu kitapta.”
Haftanın güzellikleri
Cantinery at the Square: Konuk şef ağırlama mevzusu gerçekten içimi kıpır kıpır yapıyor. Sevdiğim bir mekânda başka bir yorumla tanışabilmek şahane bir olay. Tatlı ustası Evaggelos Chasiotis isimli Yunan şefi de bu vesileyle tanıdım. Emaar AVM’nin sempatik meydanında konuşlanan Cantinery’de, bu tarz sürprizler devam edecek gibi duruyor.