17.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Şahin Alpay
İstanbul Ümraniye 'de 13 - 17 yaşlarındaki dört "şehir zorbası" nın bir anneyle kızını kaçırıp tecavüz ettikten sonra hunharca öldürmeleri bütün Türkiye'yi derinden sarstı. Olay ender görülen bir vahşet öyküsüydü. Duygu Asena 'ya, "genelevlerdeki kadınları beğenmeyip, yoldan geçen bir bakireye el koymaya karar verdiklerini" söyleyebilen çocuk yaştaki canilerin (Milliyet, 11 - 12 Ekim) öyküsünün, üzerinde düşünülmesi gereken birçok sosyal yönü var. Neden, ailelerinden ve toplumdan hiç ilgi görmeyen, başıboş, sokakta yaşayan, tiner çeken ve inanılmaz bir vahşet gösterebilen çocuklar ve gençler üretebiliyoruz? Olayın yalnızca kişisel hunharlıklarla açıklanamayacağı; bu çocuklara konusunda toplum olarak birşeyler yapmamız gereği besbelli.
Geçenlerde başka bir vahşet olayı daha basına yansıdı. Hürriyet gazetesi, askeri tutukevinde işkenceyle öldürülen Halil Tüfekçioğlu adlı erin öyküsünü yazdı (6 Ekim). Medyamızdan pekaz ilgi gören bu vaka, en az Ümraniye olayı kadar üzerinde durulmaya değer. Olay özetle şu: Piyade er Halil Tüfekçioğlu, 1994 yılı Haziran ayında askerlik görevini yaptığı birlikten firar etti. Üç gün sonra yakalandı ve tutukevine kondu. Oradan da firar etti ve bir gün sonra yine yakalandı. Tabur komutanı binbaşı, Tüfekçioğlu'na 14 gün "oda hapsi" cezası verdi; ceza bir 14 gün daha uzatıldı. Bu arada 2 gardiyan er, Tüfekçioğlu'nun tutukevinden kaçmasından sorumlu tutularak 10'ar ay hapis cezasına çarptırıldılar. Bunun üzerine söz konusu erler, hesabını Tüfekçioğlu'ndan sordular; onu işkenceyle öldürdüler.
3. Kolordu Askeri Mahkemesi Savcılığı 'nca hazırlanan iddianamede ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, Tüfekçioğlu 14 gün boyunca çırılçıplak soyularak cop ve tekme ile dövüldü. Bayılınca üzerine su döküldü, cinsel organına defalarca elektrik verildi. Akan kanlarını diliyle temizlemek zorunda bırakıldı. Kömür sobasında kızdırılan demirle omuzları dağlandı, vücudunun her yerinde sigara söndürüldü, koltuk altı kılları yakıldı. Gardiyan erlerden biri bunlarla yetinmeyip Tüfekçioğlu'na tecavüz de etti. 20 yaşındaki Tüfekçioğlu 14 gün süren işkence sonunda komaya girdi; hastaneye götürülürken yolda öldü.
Dört yıl süren yargılama sonunda Askeri Mahkeme (burada utanılası adlarını tekrarlamaktan imtina ettiğim) gardiyan erlerden birine 36, ötekine 10 yıl; "olanlara göz yumarak görevlerini kötüye kullandıkları ve zaman zaman işkenceye katıldıkları için" tabur komutanı binbaşıya 20 yıl, bir astsubaya 10 yıl, bir kıdemli binbaşıya 3, bir kıdemli üsteğmene de 1 yıl hapis cezası verdi. Halil Tüfekçioğlu'nun annesi Halime ve babası Nazmi Tüfekçioğlu, oğullarının silah arkadaşları tarafından işkenceyle öldürülmesi konusunda "Şehit olsa bu kadar üzülmezdik" dediler...
Haberi okuduğumdan beri Tüfekçioğlu aklımda çıkmıyor... Derin nefes alıp, bu olaydan çıkarılması gereken dersleri düşünüyorum. O derslerin başlıcaları da sanıyorum şunlar:
* Türkiye'de yaygın olarak uygulandığı bilinen işkence, yalnızca "vatanı ve milleti bölmeye" çalışan yeraltı örgütleri mensuplarına veya sempatizanlarına uygulanmıyor. Vatani görevini yapan askerlerimiz bile işkenceyle öldürülebiliyor.
* İşkence yalnız polis nezarethanelerinde değil, askeri tutukevlerinde de uygulanabiliyor.
* İşkenceye yalnızca bazı gözü dönmüş güvenlik kuvvetleri mensupları başvurmuyor. Ankara 'nın veya en üst amirlerinin emriyle değil ama aşağı kademe amirlerin göz yumması veya bizzat katılımıyla işkence yapılabiliyor.
Tüfekçioğlu'nun başına gelenler, kökünün kazınabilmesi için işkenceye karşı devletçe ve milletçe savaş açılmasının ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gösteriyor. Eğer bir teselli ise, olayın memnunluk veren tek yönü, işkence sorumlularının ve buna göz yumanların hakettikleri cezaya çarptırılmış olmaları. Ancak, ne yazık ki işkence, çoğu zaman yapanların yanına kar kalıyor.
Yazara E-Posta: salpay@superonline.com