Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye çok sıcak gündem maddelerini tartışıyor. ODTÜ’deki protesto gösterisiyle başlayan ve boyutlanan tartışma, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışma mekanlarının böceklerle dinlenmesi, bugün yıldönümünü yaşadığımız Uludere olayı. Bütün bunların gölgesinde kalan terör sorununda geldiğimiz nokta.
Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı, Ankara Milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan ile bu konuları konuştuk. Kürt meselesine ilişkin değerlendirmelerini yarın yayınlayacağız. Akdoğan’ın, sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

‘Yargıya müdahale olmaz’
Uludere olayının üzerinden bir yıl geçmesine karşın hiç mesafe katedilmemiş görüntüsü var. Hükümet, Kürt meselesinde birçok adım atarken, bu durum handikap değil mi?
- Hükümetin yapabileceği ne var? Hükümet, bu olayın arkasından; Başbakan Yardımcısı, Hanımefendi, bir heyet oluşturmuş, bölgenin acısını paylaştığımızı en yüksek düzeyde ortaya koymuş. Tazminat 1 veriliyorsa 5 verilmiş. Tazminat çıkarılmış. Bu da bir nevi devletin üzüntüsünü ifade eder. Sayın Başbakanımızın konuşmalarında çok ciddi üzüntü beyanları var ve olayın acısını paylaşıyor. Hükümet bunun ötesinde ne yapabilir? Yargıya müdahale edemez. Bu süreçler işliyor. İnsan Hakları Komisyonu da bir fotoğraf ortaya koyacak. Bunun ötesinde hükümetten ne bekleniyor?
Başbakan’ın neden özür dilemediği de tartışma konusu.
- Netice bir çıksın ortaya bakalım, Başbakanımız söyledi. Netice ortaya çıkar, gerekirse özür de dilenir. Ama önce sonucu görelim.
Başbakan’ın, hayatını kaybedenlerden sözederken ortaya attığı bir “sivil “ kavramı var. Bunu açar mısınız?
- Kaçakçı da sivil. Asker, polis ve terörist dışındaki herkesi sivil olarak adlandırırsak, kaçakçılık yapan bir grup bu. O yüzden çok masumane bir durum varmış gibi adlandırmak doğru değil. Terör örgütünün kullandığı bir bölge kullanılıyor. Güvenlik güçlerinde çok ciddi duyarlılık oluşmuş. ‘Bu noktada aşırı bir normalleştirme yapmak doğru değil’ anlamında söylenmiş bir şey. O bölge sıradan bir bölge değil. Herkesin bunu hesaba katması lazım.
En yakınındaki isimlerden biri olarak bu Başbakan’daki değişimin otoriterleşmeye evrildiği değerlendirmelerine yanıtınız nedir?
- Birileri, kendisine oy vermeyen kitleye başarıyla hizmet eden, onların hayatını kolaylaştıracak reformlar yapan, yaşam kalitesini artıran bir Erdoğan profiline hayranlık duyuyor ama kendi kitlesinin taleplerini karşılamaya çalışan, muhafazakar kitlenin sorunlarını çözmeye çalışan bir Erdoğan’ı ‘otoriter’ olarak gösteriyor. Kendi kitlesine yabancılaşan bir Erdoğan profili oluşsa daha mutlu olacaklarÖ Vatandaşın günlük yaşamında iddia edilen otoriterliğin hangi izi var?
ODTÜ’deki olaylara verdiği tepkiler de bu anlamda tartışılıyor.
- ODTÜ’de daha önceki dönemlerde de Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantılarına gittiğimizde de birtakım eylemler oluyordu. Bu eylemler düşünce açıklama bağlamında değerlendirilecek eylemler değildi. Son derece saldırgandı. İllegal örgütlerin, onların uzantısı olan birtakım yapılanmaların, öğrenci hareketleri üzerinde daha etkili olduğu görülüyor ODTÜ’de. Ve yönetimin de adeta bu örgütlerle bağlantılı öğrencilerin esaretine girdiği ve gerekli otoriteyi tesis edemediği anlaşılıyor. Bir sürü ODTÜ’lü öğrenci var, bizi arıyor. Bu saldırgan grupların tamamen terörize ettiği ortamda haklarını savunamadıklarını söylüyorlar. Burada bir vandalizm var. Buna karşı tepki gösterilmesi lazım. Bizim ODTÜ’lü öğrencilere karşı bir tepkimiz yok. Bu vandalizme karşı tepkimiz var.

Siyasette tarafgirlik var
Hükümetin, muhalif dokusu olan başka üniversitelerin ve kesimlerin bu tip faaliyetlerini yoğunlaştıracağı yolunda tedirginliği var mı?
- Hükümete karşı böyle bir eylemlilik başlatılıyor gibi bir kanaata sahip değilim. Ama neticede bu daha önce kullanılmıştır. Oyuna gelenler de olmuştur. Duyarlı olmak gerekir.
Başbakan’la Cumhurbaşkanı’nın, kuvvetler ayrılığı meselesinde olduğu gibi temel meselelerde giderek daha farklı düşündüğü yorumlarına katılıyor musunuz?
- Katılmıyorum. Başbakan, bir siyasi partinin lideridir ve ona göre bir siyasi duruş ortaya koyuyor. Siyaset, doğal olarak bir tarafgirlik ve mücadele ekseninde dönüyor. Daha ortadan konuşması gereken Cumhurbaşkanını ise siyasi kutuplaşmanın içine çekmek doğru olmaz. Konuşmadaki bir kelime ve cümle üzerinden bu tür yorumlar yapılıyor ama cümlelerin devamı gelince işin mahiyeti daha iyi anlaşılıyor.

Türkiye padişahlık değil
Başbakan’ın, ‘derin devlet bitmemiştir’ mesajını nasıl açmak gerekiyor? 10 yıldır iktidardasınız. İstenilen sonuç alınamadı mı?
- Siyasi iktidar neticede sınırlandırılmış bir alanda yetki kullanıyor. Türkiye padişahlık değil. Her anlamda hüküm sürmüyor. AK Parti iktidarı, birtakım odakların taarruzlarıyla karşılaşmadı mı? Vesayetçi anlayış engellemeler yapmadı mı? AK Parti’nin siyasi varlığı ortadan kaldırmak için hukuki anlamda bir çok girişim olmadı mı? 10 yıldır, bunlarla mücadele edilerek bu noktaya gelindi. Bu sürekli devam edecek bir mücadele. Yani ortada bir iktidar varsa, bir güç mücadelesi varsa, siyasi iktidarlar tarihi birilerinin bir şekilde bunu gaspetmeye çalıştığını görüyoruz. Bu tamamen biter mi? Bitmeyebilir.

Asalaklarla mücadele ediliyor
Başbakan ‘dinleme’ konusunda da derin devleti adres gösterdi ve virüsten bahsetti.
- Derin devlet, reenkarnasyon gibi farklı vücutlarda yeniden diriliyor. Siz bitirdim sanıyorsunuz, bakıyorsunuz ki, bu virüs yeni uzuvlar üzerinden hayatiyetini sürdürüyor. Bir, legal siyasi alanda iktidar mücadelesi var; bir de illegal alanda devletin gücünü kullanmak isteyen odakların verdiği bir iktidar kapışması yaşanabiliyor. AK Parti hem siyasi alanda iktidarın gücünü ve varlığını korumaya çalışıyor, hem de diğer alanlardaki asalak organizmaları temizlemeye uğraşıyor. Bu mücadele sona ermiş değil ve anlaşılan güç ve iktidar olgusu olduğu sürece buna ortak olmaya çalışan parazitler de olmaya devam edecek.
Yani Türkiye’ye yeni Ergenekonlar riski var mı hala?
- Bu farklı kademelerde, dozajlarda yaşanabilen bir durum. Derin devlet yapılanlamalarının gücü önemli ölçüde zayıflatılmıştır ama bu tamamen bitmiştir ve bundan sonra olmayacaktır demenin garantisi yok.

Kimi dinledi de bunu hak etti?
Başbakan Erdoğan’ın yasadışı dinlenmesinin bazıları tarafından “eden bulur” mantığıyla tartışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Muhalefetin samimiyetsizliğinin göstergesi. Başbakan kimi dinletmiştir de bunu hak etmektedir? Baykal’ın olayında da, MHP’lilerle ilgili konuda da en sert tepkiyi Başbakanımız göstermiştir.
Oh olsun yorumları acımasız yorumlar size göre.
- Bu Başbakan kimi dinlettirmiştir de, bugün O dinlendiği zaman ‘oh olsun’ diyorlar. Başbakan kime karşı böyle illegal bir şeyin içinde olmuştur? Bu tamamen iftira. Yani, Baykal olayında da MHP ile ilgili kaset skandalı olayında da en sert tepkiyi bu hükümet ortaya koydu. Yani sen kaset skandalının arkasından geleceksin, buna karşı da bir laf etmeyeceksin. Ondan sonra da Başbakan’a buradan gönderme yapacaksın. Bu şık değil doğrusu.

Böcek möcek geri teknoloji
Çok yakınındaki bir isim olarak Başbakan’ın böyle kolay dinlenmesi sizi şaşırttı mı?
- Teknoloji öyle bir noktaya geldi ki, bu dinlemeyi engellemenin artık kolay bir yolu yok. Hatta böcek, möcek koymak bunlar geri teknolojiler. Böcek koymak vs. çok anlamlı şeyler değil açıkçası. Başbakan’ın dinlenmesi her zaman çok büyük bir hadisedir ve buna cüret edilebilmesi başlı başına vahim bir durumdur. Sıradanlaştırmak için söylemiyorum ama neticede teknoloji öyle bir noktaya geldi ki herkesi dinlemenin mümkün olduğu anlaşılıyor.

Erdoğan hiç çekinmiyor
Başbakan, bu konuda çok tedirgin biri midir?
- Başbakan çok açık birisi. Kapalı kapılar ardında farklı konuşan biri değil. İnandığını zaten her ortamda söylüyor. Yani çekineceği, endişe edeceği bir şey yok. Ama neticede devletin birtakım konuları vardır. Burada sadece ülke içi diye düşünmeyelim. Başka ülkeler, başka istihbarat örgütleri sizin ne düşündüğünüzü, ne yapacağınızı merak eder. Bunu kendi lehine kullanmak için değerlendirebilir. Çok yönlü bir soruşturma yürütülüyor. Sonunda her şey belli olur.

Haberin Devamı

Derin devlet bitmeyebilir

Siz Başbakan’ın en yakınındaki isimlerden biri olarak dinlendiğiniz kuşkusu taşıyor musunuz?
- Yasadışı dinleme, mahremiyete kasteden insanlık dışı bir eylemdir, mahremiyeti ihlal eden ise hukuktan kaçsa bile hesabını çok ağır bir şekilde Allah’a verir. Ayrıca yanlış iş yapan korkar. Allah korkusu olan bir mümin zaten her hareketinde hesap verme duygusuyla hareket eder. Asıl, bu işin paranoyaya dönüşmesi zarar verir.
Fotoğraf: YAVUZ ÖZDEN