Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, çözüm sürecinde yine zor dönemeçlerden birinde.
Kobani protestolarıyla bulanıklaştırılan ortam, ölü toprağını eteklerinde bugüne kadar taşıdı.
Gözlerimizin dolduğu, boğazımızın düğümlendiği cenaze törenlerini geri getirdi.
Sadece yöntemler değil kullanılan dil de çok sertleşti.
İtidale, sabıra ve akla en çok ihtiyaç duyulan günlerden geçiyoruz.
Üç merkezdeki manzaraya kabaca bakalım.
Ankara’nın Kobani olaylarından bu yana öncelediği, “devlet olmanın gereği” penceresinden bakıldığında bir ölçüde doğal karşılanması gereken güvenlikçi politikalar pekiştiriliyor.
Tartışmalı kimi düzenlemeler içeren güvenlik eksenli yasal planlamalar, Kürt mahallesinde sert tepkiyle karşılanıyor.
HDP kanadından İmralı sekreteryasının kurulduğuna dair yapılan açıklamalar, “bu ortamda sekreterya mekreterya olmaz” kabilinden yanıt buluyor.
Ankara’nın, Abdullah Öcalan’ın konumunu ve sürecin müzakereciliğini domine eden yaklaşımı da öne çıkmış durumda. PKK’nın Öcalan’ın PKK’sı, Kandil’in de Öcalan’ın Kandil’i olduğu gerçeğinin halının altına süpürülmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz diyebiliriz.
İçeride ve sınırda güvenlik güçlerinin elini rahatlatmaya karar veren hükümetin temel yaklaşımını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ağzından önceki gece duyduk:
“Şiddet varsa yüzlerine bakmayız ama bitiren taraf da biz olmayız.”

Örgüt cephesine gelince...
Kobani’nin itici gücüyle, Türkiye içinde bildiği işe daha çok dönen Kandil açısından, “savaşa biz, barışa Öcalan karar verir” mantığı devrede.
IŞİD denkleminde, kendisine biçilen elbiseyi giymemeye çalışan Ankara’nın sıkışmışlığından güç alan örgüt, dış destekçilerinin de elvermesiyle iş başında.
Bu tip puslu dönemlerde masaya sürülen, “derin PKK” kartını da açmış görünüyorlar.
Dün yaptıkları açıklamada, Yüksekova’da 3 askerin şehit edilmesinin örgütün kararıyla olmadığını, bu konuda bir soruşturma başlatıldığını duyurdular.
40’ı aşkın insanımızın yaşamını yitirdiği Kobani olaylarının durulması aşamasında, “Son kertede Öcalan’ın mesajını bekliyoruz” diyen Kandil, o mesajın dumanı tüterken ikinci bir atağa geçti.

Ve üçüncü cephe: HDP
“Sokağa çıkın” çağrısıyla elindeki bütün bonusları kaybetmekle suçlanan HDP’de, bir yandan hükümetle İmralı ve Kandil arasında mekik dokuyan heyetin temas trafiği sürüyor.
Sürecin gelişen şiddet ortamından mümkün olduğunca az zarar görmesi için devlet tarafından da bu diyalog zorunlu görülüyor. Ancak, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş-hükümet ilişkilerinin tamiri epey zaman istiyor.
HDP açısından da, başını iki elinin arasına koyarak, uzun uzun düşünmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.
Çünkü çözüm süreci bir hayalmiş gibi gerilla-asker sayısıyla ölü yarıştıracak kadar savrulabilmek Kandil hegemonyasıyla bile izah edilebilecek bir şey değil.
HDP yönetiminin, devletin en üst noktalarında kurulan cümlelere, “PKK da onun siyasi uzantısı da” ifadesinin yeniden neden girdiğini özeleştiri yaparak düşünmesi gerekiyor.
Manzara böyle.
Bu manzarada, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 91. yıl dönümünü kutlayacağız.
Savaşarak kurulan 91 yıllık cumhuriyette barışmak için uğraştığımız zamanlardan geçiyoruz.
Bu fırsatı kaçırmamak için itidale, akla, sabıra ve diyaloğa çok ihtiyacımız var.