Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gezi Parkı dene-yiminin başlattığı, “Demokrasi sadece sandık mıdır, değil midir?” tartışmasının, pazar günü yapılacak yerel seçimin sonuçlarıyla birlikte yeniden alevleneceğini beklerken 17 Aralık patladı, ortalık toz duman oldu.
Öyle bir seçime gidiyoruz ki...
Adı yerel seçim ama yerel seçim değil.
Başbakan’a göre baştan ayağa genel seçim, muhalefete göre her şeyin oylanacağı bir referandum.
17 Aralık’tan bu yana yapılan her işlem, verilen her demeç, miting meydanlarında hançereden çıkan her iddia zavallı seçmenin omzuna ayrı bir yük bindirmiş durumda.
Sandık başına giderken kafalarda uçuşacakların listesi o kadar kabarık ki.
Ayakkabı kutusu içindeki para destelerinden, “bu ülkede yargı bağımsızlığı ölmüştür” açıklamasına kadar.
“Paralel yapı devlet sırlarımızı yabancılara sattı” iddiasından, 24 saatte boşalıveren Silivri Cezaevi’ne kadar.
Sorular da çok.
15 yaşındaki Berkin Elvan bakkala ekmek almaya mı gitti, patlayıcı almaya mı?
Twitter’ın da miwitter’ın da kökü kazınmalı mı?
Erdoğan giderse ne olur, gitmezse ne olur?
30 Mart’tan sonra ekonomi tepetaklak olur mu olmaz mı?
Bu CHP, devleti yönetebilir mi?
Kime oy versem ülke bölünmez?
Kafalar bu kadar meseleyle doldurulmuşken, değirmene başka sular da taşınıyor.
Son bombalar Ankara büyükşehir belediye başkan adayları Melih Gökçek ve Mansur Yavaş’tan.
Ne diyor Melih Başkan:
“Muhalefet partilerinin lider konumundaki şahıslarına suikast yapılmasından korkuyoruz. Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye, Mansur Yavaş’a veya İstanbul’da Mustafa Sarıgül’e olmasından korkuyorum. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Bir siyasiye suikast yapılacak, Türkiye’yi kaos ortamına sürüklemek isteyecekler.”
Bu iddianın dumanı tüterken, CHP’nin başkan adayı Mansur Yavaş’ın açıklaması tüyleri diken diken ediyor:
“Bana ve ekibime karşı suikast girişimi olacağına yönelik ciddi duyumlar aldık. Ankara dışından, 100’den fazla silahlı provokatörün Ankara’ya getirildiği, sandıkların açılması ve sayım aşamasında kargaşa yaratıp seçimlerin sabote edileceği bilgisine ulaşılmıştır.”
Üstelik bu son açıklamalar, sadece Ankara’da yarışın ne kadar kıran kırana geçtiğini göstermiyor.
Uzunca bir süredir dolaşımda olan, son bir haftada ayyuka çıkan seçime hile karıştırılacağı yolundaki iddiaları güçlendiriyor.
Ak Parti’ye karşı sandıkta sabotaj planı yapıldığı yolunda istihbarat birimlerine bilgiler ulaştığı, farklı il ve ilçelerde sandık görevlileri ve gözetmenlerine baskı yapılacağı, sandık başlarında olay çıkarılacağı, sandık sonuçlarının il ve ilçe kurullarına ulaştırılmasının engelleneceği, bunların Ak Parti oylarının yüksek çıkması beklenen bölgelerde yoğunlaştırılacağı öne sürülüyor.
Karşı cepheden gelen iddialar da çarpıcı.
Mükerrer oy, yığma seçmen, oy kullanmayanların yerine oy kullandırma, sayım sırasında ve sonrasında sonuçlarla oynama, pusulaları değiştirme yöntemleri havada uçuşuyor.
Velhasıl; bir kader seçimi için sandık başına giderken, hiç olmadığı kadar çok şeyi düşünmek sorumluluğuyla karşı karşıya olan seçmen, bir yandan da vereceği oyun yerini bulup bulmayacağı endişesini yaşayacak.
Daha iyi bir yaşam için elindeki tek imkan 5 yılda bir oy kullanmak olan milyonları, “Tuz kokmuştu ama bu kadar da olmamalı” diye isyan ettirecek bir endişeyle karşı karşıya bırakanlar büyük vebal altında.
Ve tablo böyle olunca, “Demokrasi sadece sandık mıdır, değil midir?” tartışması bir numara büyük kalıyor.