Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Erdoğan’ın, 9’u BDP’li 1’i bağımsız 10 vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılacağı yolundaki açıklamasının ardından, başlangıçtaki söylem sertliğine pek de paralel olmayan bir süreç işliyor.
Ele alınacak dokunulmazlık dosyalarında kapsam mümkün olduğunca genişledi. AK Parti ve Meclis cephesinden yapılan açıklamalar da sürecin epey uzun süreceğini gösteriyor.
Konu, Karma Komisyon’un Başkanı Burhan Kuzu’nun yargıya gidecek dosyaları ayıklamaya çalıştığı bir aşamada.
Önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde, bu konuda kırıp dökecek bir dil kullanılacak mı hep beraber göreceğiz.
BDP cephesinde de dalgalı bir seyir var.
Dün olağanüstü toplanmasına karar verilen, yeni yol haritasının şekilleneceği BDP grubu, son dakikada ertelendi. Bunun yerine yarın için Diyarbakır’da bir MYK toplantısı öngörülüyor.
BDP, dokunulmazlıkların kaldırılması halinde siyaset zeminini tamamen “bölgeye” taşıyacak bir planlama içinde.
Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) bu bağlamda aktifleştirilmesi ve Diyarbakır merkezli, Kürtlerin tüm kesimlerinin temsil edileceği “yerel bir meclis” oluşturulması seçeneği üzerinde duruluyor.
Yapılacak toplantılarda parlamentodan tamamen çekilmekten, “alternatif meclis”e uzanan seçeneklerin ele alınacağı kaydediliyor.

“Zana karşılık bulamadı”
1994 deneyiminin yarattığı tahribat odağında bir tartışma sürerken, Başbakan Erdoğan, “Şartlar farklı” diyor.
O dönem dokunulmazlığı kaldırılan eski DEP’lilerden biri de BDP Muş milletvekili Sırrı Sakık’tı. Sakık 1 yılı aşkın süre hapis yatmıştı.
Oğlunun vefatının ardından, kendisini arayan Başbakan Erdoğan’a, “Evlat acısı çok ağır. Akan kanı ancak siz durdurabilirsiniz” demişti.
Sakık’la Meclis’te sohbet ederken, Leyla Zana’nın da benzer açıklamalarını hatırlattım. Şöyle dedi:
“Başbakan’a, ‘Ne olursunuz, siz bu ülkenin azizi olun, bu sorunu çözün’ dedim. Başbakan’ın da Sayın Cumhurbaşkanı’nın da halen o şansları var. Yeni bir tarih yazabilirler.
Ama Leyla hanım bunu söylediğinde bir karşılığı mı oldu? Hergün onlarca Sedar’lar toprağa gömülüyor. Bunların ölümünü durdurabilecek güç siyasi iktidardır.
Başbakan ‘Kürtler ne istiyor’ diyor. Kürtler bu ülkede sizinle eşit olmak istiyor. Asıl siz Kürtler’den ne istiyorsunuz? ‘Parlamento had bildirecek’ diyor ama bu parlamento haddini aşarak Türkiye’nin toplumsal dokularıyla oynuyorsa ya da 3. yargı paketinde katilleri kollayan bir yasa çıkarıyorsa asıl bu parlamento haddini bilmelidir.”

“Yargı arka bahçe oldu”
İktidarın, BDP’yi terbiye etmeye çalıştığını savunan Sakık, “Başbakan ‘94’den farklı koşullar var’ diyor.
Dokunulmazlık zırhı için CHP’nin, ‘bir bütün olarak kaldıralım’ teklifi gündemdeyken, Başbakan ‘Ben yargıya güvenmem’ diyordu. Yargıyı arka bahçeye dönüştürdükten sonra bunlara başvurdu.
94’ten bugüne ne değişti? O zaman da düşüncelerimizden dönemin iktidarı, Genelkurmay’ı rahatsızdı, bugün de aynı. İki de bir ‘dillerini düzeltsinler’ diyorlar. Biz bu yolculuklara çıktığımızda arkamıza bakmayız, çetele de tutmayız. Bedel ödemeden özgürlük sağlamanın zor olduğunu biliriz” dedi.
Sakık, dokunulmazlıkların kaldırılması gerekçesinin, PKK’lılarla kucaklaşma görüntüsüne dayandırılmasına da tepkili:
“Birçok arkadaşımızı KCK’dan aldılar örgüt üyesi olarak. Belediye başkanı, milletvekili. ‘Dağda kucaklaştılar’ diyorlar. Biz her gün cezaevlerine gidiyoruz, aynı insanlarla kucaklaşıyoruz. Hani Başbakan ‘Bunlar bizim çocuklarımız’ diyordu. Siz yıllardır ‘terörist’ diyorsunuz ama 1994’ün tahribatını da hala toparlayamadınız. O tahribatı bu iktidar gidermeye çalışmıştı. AİHM’den sonra alelacele bana da AKP’den önemli şahsiyetler geldi, ‘biz böyle bir şey düzenliyoruz, arkadaşlar bir an önce özgürlüklerine kavuşacak’ dediler.”

“Meclis’te siyaset yapmak”
Dokunulmazlıkların kaldırılması halinde Türkiye’nin bir kaosa doğru gideceğini söyleyen Sakık,
“Bu bizim tercihimiz değil. Biz burada siyaset yapmak istiyoruz. Çözüm yerinin TBMM olduğunu söylüyoruz. Bütçe görüşmelerinde çıkıp Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, TBMM’yi göreve davet edeceğiz. Gelin siz bunu çözün.
Ama Cumhurbaşkanı masumane bir laf ettiğinde buna laf yetiştirmeye çalışırsanız çözülmez. İktidar milletvekilleri korkudan ne yapacağını bilmiyor. Başbakan rahatlıkla, ‘Yargıyla görüştük’ diyebiliyor. Tansu Çiller de aynı şeyi söylemişti. 1994’le 2012 arasında değişmeyen Sayın Başbakan’la Çiller’dir” dedi.

“Emin olun yine olur”
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ihtimal vermek istemediklerini söyleyen Sakık, “Zaten bir kopuş yaşanıyor. Tek tahammülünüz Kürt milletvekillerine de kalmazsa bunun adına nasıl kardeşlik hukuku diyeceksiniz?
Ama Kürtler artık 1990’ların, 2000’lerin Kürt’ü değil. Olup bitenleri bir bütün olarak değerlendiriyor. Eğer insanların umut adresini demokratik zeminden koparırsanız, farklı alanların prim yapacağını görebilmelisiniz.
1994’te bizi aldıklarında binlerce genç gitti PKK’ya katıldı. ‘Başka çaremiz yok’ dediler. Emin olun ki yine olur. Birilerini tetiklemek için söylemiyorum. Bunları bu ülkeyi yönetenler de görebilmeli” görüşünde.

“Yüzde 58’i heba ediyor”
Sakık, “İmralı’da ne konuşuluyor bilmiyoruz. Biz diyoruz ki, ‘Müzakerenin yeri parlamentodur.’ Gizli saklı şeylere de gerek yok. Zaten toplum ‘Niye görüştünüz’ diye AKP’yi yargılamıyor, destek veriyor.
AKP Habur’dan, Oslo’dan sonra yüzde 58, yüzde 50 oy aldı. Bu heba ediliyor. Yoksa kime, neyin haddini bildireceksiniz? Vekillik mi; alın sizin olsun. Bizim yakamızdan artık düşün. Türkiye’deki milliyetçi damara oynamayın. Biz hep seçim kurbanı olduk. Bu sefer bizi seçimler adına heba etmemelisiniz” dedi.