Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çarşamba günü, memleketi Konya’da sohbet ederken 17 Aralık operasyonunun ardından tapelerle ortaya çıkan kaotik ortamın kendisini nasıl etkilediğini şu sözlerle anlatmıştı:
“Bizi ilgilendiren mesele şu; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın telefonu dinlendi mi? Eğer cevap evetse bu bir ulusal güvenlik meselesidir. Ve bunun doğurabileceği olumsuz sonuçlar. Uçağımız düştüğü zaman ben Sayın Başbakanımız ile defalarca telefonda konuştum. Genelkurmay Başkanımızla defaatle telefonda konuştum. Şimdi benim telefonum dinlenmişse, Başbakanımızın telefonu dinlenmişse ikinci bir ülkenin tarafına verilmişse bundan daha ağır bir suç olabilir mi? Hiçbir ülke, bir ülkenin bu denli önemli mevkilerinde bulunanların telefonlarının dinlenmesini mazur göremez. Yolsuzluklarla ilgili her türlü tedbir alınır. Kendinizin bile unutmak istediği şeyler oluyor ülke güvenliği açısından. Ama üçüncü bir kulak bunu dinliyor. Bu üçüncü kulak sıradan bir iletişim memuru da olabiliyor, başkası da olabiliyor. Nereye gittiğini bilmiyorsunuz. Bakın ben bu sabah Konya’dan Sayın Başbakanımız ile konuştum. Ve şimdi artık biz kriptolu telefonla da konuşamıyoruz, normal telefonla konuşuyoruz. Güvenlikli bir sistem kurana kadar. Daha dikkatli ve mümkün olduğunda bazen sırf bunun için Başbakanımız Ankara’da iken Ankara’ya gidip yüz yüze konuşuyorum. Sonra işime bakıyorum.”
Davutoğlu, normal koşullarda alınabilecek bütün önlemleri aldığını vurgulamıştı. Ancak Suriye konusunda gündeme bomba gibi düşen toplantı kaydı gösteriyor ki bu önlemler yeterli olmadı. Derin kulak, hem de çok kritik bir konuda Dışişleri Bakanı’nın makamını da dinledi.
Davutoğlu, söyleşimizde, “Bazen ağzımdan çıktığında kulağımdan esirgediğim konuşmaları yapıyorum. Kendimin bile unutmak istediği şeyler oluyor, ülke güvenliği açısından” ifadesini de kullanmıştı.
Genelkurmay İkinci Başkanı, MİT Müsteşarı ve Dışişleri Müsteşarı ile yaptığı toplantıda dörtlü arasında geçen konuşmalar, bu kategoriye ne kadar giriyor, onu bilemiyoruz. Ancak zamanlaması manidar bu ses kaydının bir böcek marifetiyle dinlenmesi konusunda enteresan bilgiler yansıyor.
Örneğin, söz konusu toplantı, 13 Mart günü gerçekleşiyor. Davutoğlu, 13’ünden önce de Ankara’da değil, 13’ünden sonraki gün de. Yurtdışından bu toplantı öncesinde dönen Dışişleri Bakanı, 14 Mart’ta da Van’da yapılan Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü zirvesine katılıyor.
Kuşkular, odada böcek tabir edilen cihaz marifetiyle ortam dinlemesi yapıldığı yönünde? Araştırmalar sürüyor. Eğer bu kuşku doğru çıkarsa şu soruya yanıt aranacak; cihaz ne zamandan beri orada?
Dün temas ettiğim kaynaklar, geride bıraktığımız 1,5 yıl içinde Dışişleri Bakanı’nın makam odasında yapılan rutin kontrollerde daha önce de böcek bulunduğu yolundaki iddiaları yalanladı. Bu durumda akla dinlemenin yapıldığı cihazın toplantıdan bir süre önce ya da birkaç gün önce yerleştirilmesi ihtimali geliyor.
Kaynaklar, “Makamda her gün düzenli kontrol yapılıyorsa ve bir cihaz varsa bu nasıl tespit edilmedi” soruma, “Tespit edilemeyecek bir nitelikte olabilir. Cihazı koyan geri almış olabilir” yanıtını verdi.
Dışişleri Bakanlığı’nın ses kaydının internete düşmesinden sonra yaptığı açıklamada, konuşmalarda tahribat yapıldığı yolunda bir ifade de yer alıyordu. Bundan neyin kastedildiğini sorduğumda da, şu yanıtı aldım:
“Bahsi geçen toplantıdaki konuşmaların süresi yaklaşık 50 dakika. Dışarıya servis edilen tapeler ise 15 dakikalık kısmını içeriyor. Bazı kritik cümlelerde, ‘kırpma’ yapılmış. Bunlar öyle cümlelerle yapılmış ki, belli bir algı güçlendirilmeye çalışılmış.”
Dünden beri tartışılan iki mesele var. Birincisi, konuşmaların içeriğiyle ilgili. Bu, Suriye topraklarına dönük bir müdahalenin iç politikada malzeme yapılması bağlamında tartışılıyor. İkinci konu ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, MİT Müsteşarı ve Dışişleri Müsteşarı’nın ülke güvenliği ile ilgili çok kritik bir toplantısının cümle alemin duyabileceği şekilde sızdırılması.
Ve her ikisi de öylesine önemli ki, meseleleri farklı açılardan tartışanlar, ne kadar tek yönüyle bakmak isteseler de bu bakış konunun diğer boyutunun üzerini örtmeye yetmiyor.