Rahmi Koç Müzesi'ndeki restoranda açıklama yapan Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, "Türkiye'nin önde gelen akaryakıt şirketleri liginde ilk üç arasında yer alıyoruz" diyor. İkinci markaları Supet'i de kuran Opet'in, Bulgaristan'da Aygaz ile ortaklığı bulunuyor. Yurtdışına açılmayı sürdürmeyi hedefliyorlar. Ya yurtiçi, ya köyler? Küçük bir aile şirketiydi Opet, 1992 yılında kurulmuştu, her an uluslararası akaryakıt dağıtım tekellerinin rekabetine yenik düşebilirdi. Öztürk çiftinin kurduğu bu şirket, küçük küçük ilerledi. Yüzde 100 yerli kalmayı başardı, kuruluşundan 10 yıl sonra Koç ile eşit bir "evlilik" yaptı. Öztürk ile bu müzede ikinci buluşmam. Birincisinde kocasıyla kurdukları şirketi "kurumsal" bir ortaklığa kaptırmış, "oyalanmaya çalışan" bir kadın ile mi tanışıyorum endişesi taşıyordum.Halka temizliğin nasıl olması gerektiğinin anlatıldığı ve 2000 yılında başlatılan "Temiz Tuvalet" kampanyasını sürdürüyordu.Ardından istasyonların çevresinde 260 bin ağacın dikildiği "Yeşil Yol", sonra da Mardin, Gaziantep ve Bolu'nun köylerinde süren "Örnek Köy" gibi diğer sosyal sorumluluk projeleri geldi. Dün de Çanakkale-Gelibolu Yarımadası'ndaki 12 köyü kapsayan "Tarihe Saygı Projesi" sunuldu.Nihayet sorumun yanıtını buldum: Öztürk, 1984 yılında okul kapısında bıraktığı öğretmenliği, "Opet Bilinçli Toplum Projeleri" çatısı altında sürdürüyor aslında. Her bir projenin yıllık bütçesi 1.5 milyon dolar ile 500 bin dolar arasında değişiyor. Önümüzdeki 3 yılda tamamlanması öngörülen ve Çanakkale'yi odaklayan "Tarihe Saygı Projesi" için 5 milyon dolarlık bütçe öngörülüyor. 5 milyon dolar 18 Mart 1915, tarihin kanlı bir sayfasıydı. Çanakkale-Gelibolu Yarımadası'nda 500 bin asker yaşamını yitirmişti. Yabancılar "uzak topraklarda" can veren çocuklarının anıtını aynı yıl inşa ettiler. Türkiye ise Çanakkale'ye ilk anıtı 1960 yılında dikebildi!2001 yılında bu yarımadayı 250 bin kişi ziyaret etti, geçen yıl ise sayı 3 milyona yaklaştı. Çanakkale her yıl artan ziyaretçi sayısıyla barışa duyulan özlemin yankılandığı bir arenaya dönüşüyor...Bu ziyaretçiler, aç mı gezecekler? Tuvalete gitmeyecekler mi? Bir bankta oturup su içmeyecekler mi? Başlarını temiz bir yastığa koyamayacaklar mı?Nurten Hanım, bu sorunların yaşandığı ve içinde 5 bin kişinin yaşadığı 12 köyde yürütülecek, "tarih turizmini" anlatıyor.Yöre halkında "farkındalık" yaratacak eğitimler yapacaklar; evleri boyayıp köy meydanlarını düzenleyecekler; pansiyonculuğu geliştirecekler ve eski yapıları restore edip tarihi gün yüzüne çıkaracaklar. Tarih turizmi Okuma çağına gelmiş çocuklarının yüzde 12.6'sı okumuyor bu köylerde. Projenin sürdüğü 12 köyden, 3'ünde okul var. Her köyde bir cami bulunuyor, dua edip geleceklerini kurtarmaya çalışıyorlar...Alçıtepe, Kilitbahir, Bigalı köyünde örnekler oluşuyor. Köyün sevilen 5 kadını ve 5 erkeği ile muhtarlar ve ihtiyar heyetinden seçilen "yönetim biriminin" kontrolünde, "özel idare fonu" oluşuyor. Halk da katılırsa, güzel anılar kalacak gelecek kuşaklara..."5 erkek ve 5 kadın" formülüne de dikkatinizi çekerim. Köylerin idaresinde kadın kotası uygulanıyor! syilmaz@milliyet.com.tr Köyde kadın kotası
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025