Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi açılışında, İnan Kıraç, dostlarının tebriklerini kabul etti davet boyunca. Heyecanlıydı. Kıraç çifti İstanbul'a "üçleme" hediye ediyordu, bu ilkiydi."Buradan 100 metre ileride 'İstanbul Araştırmaları Enstitüsü' kuruyoruz. Bizans, Osmanlı ve Atatürk dönemlerine ait belge ve eserler bulunacak. 100 bin kitap olacak. Öğrenciler, araştırmacılar yararlanacak" diyen Kıraç, 100 milyon dolarlık "kültür ve sanat" projesinin ikinci ayağını anlatıyordu. Projenin üçüncü ayağını ise, opera ve filarmoni orkestralarının da çalabileceği bir kültür merkezi oluşturacak. Kıraç, kültür merkezi yapmak üzere TRT'nin Beyoğlu'ndaki binasına talip. TRT'nin bölgeye verdiği "görsel kirlilikten" kurtulmak mümkün olacak mı, buna İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş karar verecek.Kıraç'ın "Bizans tohumu laflarıyla büyüdük; bu topraklarda bin yıldan fazla yaşanmış bir devre sahip çıkmamız gerekir" sözleri, bende Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini destekleyen "Hepimiz Bizans'ın çocuklarıyız" sözlerini anımsattı. Kıraç'ın da bu arada Fransız okulu Galatasaray'dan mezun olduğunu hatırlatmalıyım. Koleksiyon kataloglarında asılı duran sanat, hayata karışıyor; bu, yeterince etkileyici bir durum. Kıraç, "sanat ve kültürün ihmal edildiğini" vurguluyor. Kıraç'ın 2003 yılında TÜSİAD'ın "ulusal çıkarları temsil yeteneğini" sorgulayan açıklamasından sonra kurumdan istifa etmesini dile getiriyorum.Kıraç, "30 saat toplantı yaparsın ama sonuçta bir karar açıklarsın, o yok. Böyle patronlar kulübü olmaz, çok kalabalık. TÜSİAD, parası olmadığı için, herkesi üye yaptı, etkinliğini kaybetti. Toplantıya giriyorlar, konuşuyorlar; dışarı çıkıyorlar, ortada bir karar yok. Fonksiyonlarını yitirmiş bir kulüp" açıklamasını yapıyor.Kıraç'a "Sizi destekleyen bir gelişme oldu mu?" diye sorduğumda aldığım "Hayır" yanıtı da bunun göstergesi.TÜSİAD, 1971 yılında komünizm tehlikesine karşı kurulmuş, ancak Soğuk Savaş döneminin bitmesi ile işlevi tartışılır bir kurum halini almıştı. 543 üyesi bulunan TÜSİAD'a giriş bedeli 16 bin, yıllı küyelik aiadatı ise 14 bin 500 YTL. Yine de düzenli olarak toplanamayan aidatlar, kurum zora sokuyor.Kıraç'ın "TÜSİAD'ın parası yok" tezini kuvvetlendirir bir başka gelişme de, aylık yayın organı "Görüş" dergisinin ekonomik gerekçelerle 2005 yılı başından beri yayından kalkması. TÜSİAD, Brüksel, Washington, Berlin ve Paris'te bürolar açtı. Buralarda nitelikli işgücü istihdam ediyor. Dış harcamaları artan TÜSİAD'ın gelir artırıcı bir yol olarak "yeni üye" kaydı yaptığını bilmiyorduk. Destek çıkmadı Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, Koç Ailesi'nin koleksiyonlarını halka sunuyor. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) geçen Tepebaşı'ndaki Esbank binasını 4 milyon dolara satın alan Kıraç çifti, bina için 6 milyon dolar daha harcadı. Kıraç ailesinin "Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu" ve "Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu" ile, Sevgi ve Doğan Gönül'ün "Oryantalist Resim Koleksiyonlarını" bünyesinde barındıran Pera Müzesi'nin aile içinde açılışı, Suna Kıraç'ın doğum günü 3 Haziran'da 250 kişilik özel bir davetle gerçekleşmişti. Önceki gün de resmi davet verildi. Osman Hamdi Bey'in koleksiyonun olduğu bölüm, Sevgi ve Erdoğan Gönül galerisindeydi ve bu bir rastlantı değildi. İnan Kıraç, Fon'a devredilen İktisat Bankası koleksiyonundan Osman Hamdi'nin "Kaplumbağa Terbiyecisi" tablosunu, İstanbul Modern Müzesi ile yarışarak 5 trilyon liraya almıştı. Kıraç bu tablo için, eşinin rahmetli ablasını anarak, "Sevgi kaplumbağaları çok severdi, bu tabloya özel ilgisi vardı. O nedenle bu tabloyu almalıydık" demişti. Pera Müzesi için iki açılış Ünlü spekülatör ve Açık Toplum Enstitüsü kurucusu George Soros'un, "ABD'nin Dünyada Nasıl Daha İyi Bir Rolü Olabilir?" konulu konuşmasını dinlemek üzere, Çırağan Sarayı'ndayım.Kapının önünde, Doğu Perinçek'in genel başkanı olduğu "İşçi Partisi" üyeleri ellerinde pankartlarla gösteri yapıyorlar. Çok kalabalık bir grup değil. Soros'u izlemeye gelenlerin sayısı da beklenenin altında. Salona 300 kişi davet edilmesine karşılık, gelenlerin sayısı 80'de kalmış.Peki bu ilgisizliğin nedeni, Soros'un Batı Avrupa'dan başlayıp, Orta Asya'ya yayılan etkisinin bizi ilgilendirmemesi olabilir mi?Soros üzerinden yapılan "yükselen milliyetçilik" tartışmaları ülkemizde güncel değil mi?İşte bir örnek:AKP Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, Soros'u Türkiye'de STK çalışmalarına katılması yönünde ikna eden işadamı İshak Alaton ile birlikte sohbetimizde, emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın "Ben vatan hainiyim" sözleri, son günlerde popülaritesi artan Nâzım Hikmet dizesi değildi.Atilla Kıyat, 2002 yılında "yayın yoluyla kişilik haklarına ağır saldırılarda bulunduğu" iddiası ile Perinçek aleyhine, 50 milyar lira manevi tazminat davası açmıştı. 'Emekli Koramiral Atilla Kıyat vatan haini!' Kıyat davayı kaybetmiş, temyiz için Yargıtay'a gitmiş. Kıyat, mahkemenin, "Siyasi parti genel başkanı görüşlerini açıklar" gerekçesi ile tazminat talebini reddettiğini söylüyor. Bu durumda Kıyat için bir tek çıkış yolu kalıyor, o da parti kurup, "dilediğini söyleme" özgürlüğü elde etmek. Niyetli de...Dava konusu şöyle gelişmişti:Bir televizyon kanalı 13 Şubat 2002 tarihli haber bülteninde, AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg'un elektronik posta yoluyla yaptığı haberleşmeye ait olduğu iddia edilen birtakım belgeler yayımlanmıştı. Bu belgelerin kaynağı ise Perinçek'in dergisi Aydınlık'tı. Bunun üzerine Perinçek kendisiyle yapılan röportajda "AB'nin amacı Türkiye'yi bölüp parçalamak, Türk milletinin egemenlik haklarını ortadan kaldırmak" türünden açıklamalar yaptı. Bu söyleşide, Kıyat'ın adını, "Kıbrıs'ın Yunanistan'a verilmesi yönünde açıklamalarda bulunuyor" iddiası ile "vatan haini şebekenin bir üyesi" olarak geçirmişti. syilmaz@milliyet.com.tr Parti kuracağım!