Sina Koloğlu

‘Paramparça’ dizisinin son bölümündeki bir sahnede:
‘Rahmi’, ‘Gülseren’le buluşuyor ve ona bir teklif yapıyor. Bunu kaydediyor sonra ‘montajcı kardeş’e gidiyor. ‘Rahmi’nin “Kadının sesine benzer birini bulmak lazım” lafına montajcı abi gülüyor; “Ben yaparım. Bir dolu kadın sesi var. Keserim birleştiririm” diyor. Kimse anlamazmış bu değişikliği. “Kaç senedir bu işin içindeyim” diye ekliyor.
Acaba ‘Ergenekon ve Balyoz’un ses kayıtları’ da bu abiden mi geçti diye düşünmeden edemedim!

SENEYE BİTER...

ATV’de ‘eski diziler’ yavaş yavaş yerini yenilere bırakıyor. ‘Kaçak’ bitiyor. “Adam dövmekten bıktım bitir artık” diyordu zaten.
Bir de ‘Kara Para Aşk’ bitecek gibi geliyor. Kaçıp kovalamaktan onlar da sıkıldı gibi.

Dizi sektöründe, “Kadromuzu kurduk” diyerek ortaya çıkan iki önemli hareket oluştu.
Kanal D’de bunlardan biri başlayacak Ay Yapım, ‘Beş Kardeş’ ekibi, diğeri ise bu perşembe yine yeniden “Selam” diyecek ‘Kardeş Payı’ ekibi.

‘Leyla ile Mecnun’ ekibi başrolde
Onur Ünlü, “Her şeyi benim” dediği bir diziye başlayacak Kanal D’de. Başrol ekibi ‘Leyla ile Mecnun’ ve ‘Şubat’ dizisi kadrosundan oluşuyor.
Mesaj: “Her türlü diziyi bizim ekip çeker.” Dizimizin adı ‘Beş Kardeş’.
Dizide; ‘Sait’ (Serkan Keskin), ‘Nazım’ (Nadir Sarıbacak), ‘Turgut’ (Tansu Biçer), ‘Orhan’ (Osman Sonant) ve ‘Aziz’ (Fatih Artman) beş kardeştir. ‘Sait’, kardeşlerin depremde anne ve babalarını kaybettiğinden beri ailenin babası gibidir. Bir gün evlenmeye karar verir ama diğer kardeşler buna karşı çıkar. Gelin adayı ‘Canan’dır (Nihal Yalçın ya da ‘Açılay’!).

Bir sunucu canlı yayında çıkıp “İsterseniz başka kanalları gezebilirsiniz sizin beklediğiniz yayın şu saatte” diyorsa, ben buna “Helal olsun” derim. TRT Spor’daki ‘Teknik Analiz’ programında Erdoğan Arıkan bunu söyledi.
‘Teknik Analiz’de Konya - Bursa ve Trabzon - Sivas maçlarının özet görüntülerini yayınlayacaklar. İki enteresan maç.
Arıkan, “Elimize ulaşınca paylaşacağız” dedi ve sürelerini verdi. “Bu maçı bekliyorsanız, başka kanalları tercih edebilme olasılığınız varsa biz size bir saat verelim o saatte buluşalım” diye ekranda hiç alışık olmadığımız bir daveti izleyiciye yaptı.
Arıkan, iki ya da üç saat, izleyiciyi iki maç için ekranda tutmanın kolay olmadığını biliyordu. Kendisi de söyledi.

İşine son diyebilirlerdi
Bu lafı ‘özel kanalda’ söylese, belki de “Sen ne halt ettin, işine son” diyebilirlerdi.

ATV’nin sloganı; ‘Dizi ATV’de izlenir’. Zamanında akıllı davranıp kapmış bu sloganı.
Değişti şimdi; ‘ATV’de karalı diziler izlenir’ oldu. ‘Karadayı’, ‘Kara Para Aşk’ ve şimdi ‘Kara Ekmek...’ Uğura inanıyorlar sanırım. ‘Kara’yla başlayan iki dizisinin de izlenme oranları oldukça yüksek. ‘Kara Ekmek’de sarmadı diyemem. Oturduk ev ahalisiyle izledik. Bittikten sonra; “Ne bağırdılar yaa” diye sıkıntımızı dile getirdik.

Dramatik ironi
Özetle bir hikayede karakterlerden önce bazı olaylar seyirci tarafından biliniyor. ‘Kara Ekmek’de ‘Asiye’ yani Özlem Yılmaz sevgilisini bıçaklamıştır. Biz gördük ahali bilmiyor. Yolda kardeşi ‘Mine’ Elifcan Ongurlar’la arabasına bindiği genç, bir cinayete ortak oldu (ben cinayet diyorum kazada olsa!) ilk biz öğrendik... Sanırım bu, yani dizinin karakter röntgenlerini bizlere sunması ekrana bağlayan bir etken oldu.
Derdini hemen anlattı dizi. Oyuncularda, senaryonun bu isteğini geri çevirmeyen bir performans sergiledi.
Alıştığı diziler var izleyicinin. Mesela bu dizinin gününde ‘Medcezir’ mevcut.

ATV’nin yeni yarışması “En Sevdiğim 3 Şarkı” ekranda... Edibe Tanınmış Şanlıurfa’da 6 yıldır pavyonda şarkı söylemiş. Şehirdeki tek kadın solist. Birini sevmiş, evlenmişler, aile karşı çıkmış ayrılmışlar. Hande Ataizi: “Eşin dese ki artık bu mesleği yapma istemiyorum...” diyerek yarışmacıya “Çalışmasan olmaz mı?” gibisinden bir soru yöneltti.
Bilmem Hande Ataizi’ne eşi “Böyle yarışmalarda jüri olmanı istemiyorum” dese tepkisi ne olurdu?
Şöhreti bırakır mıydı?

Film adı gibi isim

ATV’nin iki yarışmacısının ad ve soyadları Türk filmlerinden fırlamış gibi...

‘Poyraz Karayel’in yayınlanan son bölümünde artık dizilerde rastlamanın pek mümkün olmadığı ‘ideolojik bir muhabbet’ vardı.
‘Taşkafa’, ‘Zülfikar’, ‘Sefer’ ve ‘Poyraz’ kırmızı ışıkta durdular. ‘Sefer’, “Bu ne kardeşim bu kaçıncı kırmızı ışık” dedi. Zülfikar atladı: “Küresel sermaye”.
Kırmızı ışıkla küresel sermayenin hikayesi ondan sonra başladı.

Kırmızı ışıktan para kazanılır
“İstanbul’da kaç tane trafik lambası var? 1500 tane. Yuvarlak hesap 78 bin araç var. En az bir dakika ışıklarda beklese 4.5 milyon saniye yapıyor. O da 1300 saat yapar. Şimdi geldik asıl meseleye. 1300 saat kırmızı ışıkta bekliyoruz. En çok benzin kalkarken yakılır. Ortalama 10 kuruş yaksın. 78 bin araç var ortalama eder sana 8 bin lira.”
Türkiye’de 10 milyon araç var (traktörü ve motoru çıkarınca!). Sefer hesabı yapıyor: “80 bin araç 8 bin lira ediyorsa, 10 milyon araç 1 milyar eder.”

Homeland, ABD yapımı politik bir gerilim dizisi. İsrail dizisi Hatufim (Savaş Mahkumları) temel alınarak geliştirilmiş.
Konusu kısaca şöyle; bipolar bozukluğu olan CIA ajanı ‘Carrie Mathison’, El Kaide tarafından esir alınan ABD askeri ‘Nicholas Brody’nin düşman saflarına katıldığını düşünmektedir. Senaryo, ‘gelişen yeni durumlara’ göre ajanımızı farklı görevlerle yükümlü kılmıştır.
Homeland dizisi bir ‘politik gerilim’ olsa da, bu gerilimin ülkeleri gerdiği bir gerçek. Bugün ‘İslam’ adına yaşananlar ve CIA ilişkileri üzerine çeşitlemeler kendi ‘gerçek senaryosunda’ ilerlerken bir de bunun dizisi olunca, durum karışıyor.

Pakistan’ı kötü gösteriyor
Ajan Mathison 4. sezonda İslamabad’da, Taliban liderinin peşindedir. Taliban’a Pakistan’daki istihbarat servisleri de yardım etmektedir. Senaryo böyle diyor.
Film burada kopuyor. Fransız L’Express dergisi ‘Pakistanlılar Homeland Dizisine Öfkeli’ başlığıyla New York Post gazetesinin konu ile ilgili haberine atıfta bulunmuş.

Canan Ergüder’i şimdi “Güllerin Savaşı’nda ‘Gülfem’ olarak izliyoruz. Ergüder, her rolün altından kalkıyor, fazla konuşmuyor, işini iyi yapıyor. Dışarıdan verdiği görüntü böyle...
Güneri Cıvaoğlu’nun ‘Şeffaf Odası’na konuk olmuştu.
Kendisini ‘Bıçak Sırtı’ dizisinde ‘Serra’ rolüyle tanıdık.
Piyano öğretmeniydi ve öğrencisinin babasına aşık oluyordu.
Bunları anlatırken yayında Güneri Cıvaoğlu küçük bir hikaye anlattı: “Annen de hocasına aşık olmuştu gerçek hayatta... Boğaziçi Üniversitesi rektörüydü Üstün Ergüder (Canan Ergüder’in babası) Öğrencisiyle evlendi, tabii mezun olduktan sonra.”

BİR YARIŞMA BİR GERÇEK

Ekran iki yüzlüdür, kendi dünyası vardır.