"Sir" oynadı, ama "nasıl?"

Oynadığı futbola, insana güven veren karakterini ekliyor. Üstün futbol yeteneğini, sportmenliği bütünlüyor. Zaten, o nedenle İngiltere'de "Sir" ünvanı alan tek futbolcu.
Gelmiş, geçmiş en iyi oyunculardan biri olan, İngiliz Sir Stanley Mathews'a soruyorlar:
"Sir, karşısında oynamak istemeyeceğiniz rakip ya da rakipleriniz var mı?.."
Futbol dehası yanıtlıyor:
"Var, oyunun nasıl oynandığını bilmeyenlere karşı oynamaktan nefret ederim."
Sir Mathews'ün sözleri, futbol sahalarını aşıyor, hayatın her yönünü kapsıyor.

En tehlikelisi bu
"Futbol oynuyorum" diyerek, deli danalar gibi önüne gelene toslamak. "Resim yapıyorum" diyerek, başkalarını taklit etmek. "Proje çiziyorum" diyerek, yıkılan binalar inşa etmek. "Tedavi ediyorum" diyerek, hastayı öldürmek. "Savunuyorum" diyerek, zanlıyı mahkum ettirmek. "İyi yazıyorum" diyerek, saçmalamak. "Saygı gösteriyorum" diyerek, her gelene yaltaklanmak.
Hepsinde, bilim, gelenek ya da insan ilişkileriyle doğrulanmış kuralları çiğnemek. Kazandığını sanarak, aslında kaybetmek.
Her insanda, özellikle kazanmak - kaybetmek gibi, kendini hemen belli eden sonuçlar karşısındaki tavır, "nasıl oynuyorum" sorusu.
Sir Mathews'ün vurgusu.

Picasso'dan Kennedy'e, Hemingway'den Einstein'a değişmeyen soru: "Nasıl ve hangi kuralla?.."
Eski Roma'dan Çin'e, eski Atina'dan Mısır'a. Taş devrinden atom çağına. Kutuplardan çöllere. Günün yirmidört saatinde. Hangi coğrafyada ya da tarihin herhangi bir anında, çok basit, çok sıradan bir soru: "Nasıl?.."
Yanıta göre, belki de hayatın akışını değiştirebilecek bir soru. "Oyunun nasıl oynandığını bilenlerle" boy ölçüşmek. Ya bilmeyenlerle?..
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde anketler düzenleniyor. "Nasıl" sorusu üzerine. Yanıtlar tek bir sonucu gösteriyor: "Bu, nasıl bir insan?.. Kimliği, kişiliği, karakteri nedir?.."
Siz de, kendinize böyle bir anket uygulamak ister misiniz?.. Belki yüzünüz kızarır, belki de, sonuçta siz de "Sir" ünvanını kazanırsınız!..