Türkiye’de EPDK tarafından belirlenen serbest tüketici limitleri 2016 başında aylık 120 liralık faturaya denk gelen 3.600 kWh’a indirildi. Elektrikteki piyasa oyuncuları yıldan yıla düşürülen limitlerin 2017’den itibaren sıfırlanacağını öngörüp yatırımlarını hızlandırdı. Amaç limit sıfıra inip tam serbestlik sağlandığında geçmişte cep telefonları operatörlerinde olduğu gibi 38 milyon elektrik abonesinin çoğunun kendilerini tercih etmesini sağlamak. Sanayi şirketleri ağırlıklı kurumsal tarafta büyük çoğunluk, şimdiye kadar elektrik şirketini değiştirmiş. Bireysel tarafta 120 TL bariyerinden dolayı iş ağırdan yürüyor.
Bir sektör doğuyor
Piyasanın en büyük oyuncusu CLK Boğaziçi’nin, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda 4.2 milyon abonesi var. Yıllık geliri 6 milyar lira, nakit akışı 12 milyar lirayı aşıyor.
CLK Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü İbrahim Gümüşlü, EPDK’nın 21 dağıtım bölgesinin özelleştirilmesinin ardından elektrik dağıtım ve perakende şirketlerinin tamamen ayrılmasını zorunlu koşmasının yeni sektör yarattığı görüşünde.
Dünya ekonomisine bir kadın yön veriyor. Üstelik zengin bir aileden gelmiyor, annesi öğretmen, babası doktor. İsmi Janet Yellen. ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı olan Yellen’in ağzından çıkacak tek kelime dünyanın dört bir tarafında piyasaları etkiliyor. Hatta bu kelime birçok ülkenin kaderini belirliyor. Peki tüm dünya ekonomisinin en güçlü insanı bir kadınken genel olarak kadınlar ekonomide hak ettikleri yeri alabiliyorlar mı?
Maalesef hayır...
Sadece Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde değil en gelişmiş ekonomilerde bile kadınlar eşit işe eşit ücret alamıyor ve iş dünyasında kendine yer bulmakta zorlanıyor.
Milyarlarca doların döndüğü Hollywood’da bile kadın başrol oyuncularının ücreti her zaman erkek başrol oyuncusundan düşük oluyor. Aynı durum iş hayatının tüm kademeleri için geçerli. Erkek yöneticiler kadınlara göre daha çok kazanıyor.
Evin yükü çok ağır
Dünyada birçok ülke teknoloji geliştirip milyarlarca dolar kazanmayı sürdürürken, Türkiye hâlâ harcayacağı milyar dolarların hesabını yapıyor. Vodafone, 4.5G’de fiber altyapıda ortaklık çağrısını yineliyor
BARCELONA
Türkiye 1 Nisan’da mobil iletişimde 4.5G şebeke teknolojiyle tanışmaya hazırlanıyor. Bunun için cep telefonu operatörleri altyapı cephesinde hummalı bir çalışma içindeler. Operatörler, 4.5G şebeke sistemlerinin kurulumu için ağırlıklı olarak iki oyuncuyla anlaşma imzaladılar. Bunlar, İsveçli Ericsson ve Çinli Huawei.
1 Nisan’a sayılı günler kala, 4.5G teknolojisinde operatörlerin elini güçlendirecek “fiber altyapı” işinde operatörler arası atışmalar söz konusu. Fiberde hakim operatör elimdeki altyapıyı kullandırırım ancak “parası mukabilinde” derken, diğer oyuncular “mevcut altyapıyı hepimiz paylaşalım, hatta şirket kurup altyapıyı birlikte yönetelim, böylece tüm Türkiye’yi 4.5G ile erkenden buluşturalım” görüşünde...
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ise “Bu işi tartışmasız çözün, zaman kaybetmeyelim” diyerek, devletin bu işte henüz net bir duruş sergilemeyeceğini ortaya koymuş durumda.
26 milyar liralık hesap
Türkiye teknolojide bu gündemle
Taksim Meydanı, Nazmi Ziya
Türkiye’nin en ünlü antika ve müzayede evlerinden Portakal Sanat ve Kültür Evi 100. yılını kutluyor. Bir çırpıda yazılıveren bu cümle aslında dört kuşağın emeğini ve Türkiye’nin 100 yıllık zorlu tarihinde ayakta kalabilmeyi başaran bir sanat kurumunun zor erişilir başarısını anlatıyor.
Raffi Portakal, bu zor elde edilen başarıyı sanat ve müzayede dünyasıyla ilgili dört kitap çıkararak kutluyor. Edhem Eldem’in hazırladığı “Osman Hamdi Bey-İzlenimler 1869-1885’, ünlü antikacı Duveen’in hayatını anlatan “Antikacıların Piri” ve Vollard’ın “Bir Tablo Satıcısının Anıları”.
Yeni zenginleşen Türkiye
Bir de Raffi Portakal’ın Enis Batur tarafından hazırlanan “Portakal’ın Yüzyılı” nehir söyleşi var ki sadece sanat ve antika meraklılarının değil, ekonomi dünyasının da ilgisini çekecek nitelikte.
30’u aşkın ülkede, 4.200 avukatla, yıllık 2.5 milyar doların üzerinde ciro yapan İngiltere merkezli hukuk ofisi DLA Piper, altına imza attığı işlerle alanında dünyanın en büyük firmaları liginde ilk üçte. Milyar dolarlık anlaşmaların arkasındaki gizli güç DLA Piper’ın CEO’su Simon Levine, bundan beş yıl önce adım attıkları Türkiye’nin kendileri için yükselen yıldız olduğunu söylüyor. Levine, şirket alımları ve evliliklerinde uluslararası yatırımcıların gözünün Türkiye’de olmaya devam etmesini beklediklerini ifade ediyor.
DLA Piper için Türkiye ile birlikte 2016 ve sonrasında öne çıkacak pazarlar liginde Şanghay ve Güney Afrika’nın geldiğini anlatan Levine, bununla birlikte ABD, İngiltere, Almanya ve İspanya’daki oturmuş pazarların da güçlü konumunu sürdüreceğinin bilgisini veriyor.
En başarılı ofis: İstanbul
Simon Levine, İstanbul’a gelerek DLA Piper’ın Türkiye’deki ortağı YükselKarkınKüçük (YKK) Avukatlık grubuyla yeni stratejileri ve hedefleri belirledi. Levine ile önceki hafta YKK grubunun Astoria’nın en üst katındaki, İstanbul Boğazı ve tarihi yarımadaya yüksekten bakan ofisinde bir araya geldik.
Gerek ofiste, gerekse ardından gittiğimiz restoranda yaptığımız sohbette, Levine,
Türkiye’de teknoloji geliştirme ve yenilik adına birçok farklı projenin peşinde koşuluyor. Sektörde yer alan pek çok şirketin yanı sıra üniversiteler de bu konuda ciddi mesai harcıyor. Bu noktada da teknoparklar önemli bir rol üstleniyor.
Teknopark denildiğinde Türkiye’de akla gelen ilk üniversitelerden biri hiç şüphesiz İstanbul Teknik Üniversitesi, namı değer İTÜ. 2000’den bu yana birçok teknoloji oluşumuna ev sahipliği yapıyor.
İTÜ, bu alanda yakın zamanda önemli bir projeye daha hayat vermiş olacak: “Türk-Alman Bilişim Merkezi.” İngilizce adıyla, German Turkish Advanced Research Centre for ICT, kısa ismi ise GT-ARC.
Yüksek teknolojili araştırma ve deneyim üssüne karşılık gelen bu merkez şubat sonu açılıyor.
Binali Yıldırım etkisi
Temeli Binali Yıldırım’ın bir önceki Ulaştırma Bakanlığı dönemine dayanan projeyle ilgili olarak, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ve Berlin Teknik Üniversitesi hocalarından DAI-Labor’un Direktörü Prof. Dr. Şahin Albayrak büyük çaba gösteriyor.
İsmini BTK’dan hatırladığımız Tayfun Acarer projede önemli konuma sahip. Bu üçlü ile geçen hafta Ayazağa’daki kampüste bir araya gelerek, projeyi yerinde görme imkanı buldum.
Türk iş dünyasının en önemli isimlerinden Mustafa Koç (56) ani bir şekilde aramızdan ayrıldı. Mustafa Bey’le birçok seyahatte birlikte olduk, pek çok toplantıda bir araya geldik, yemeklerde buluştuk. Dünden bu yana kimi görsem bana aynı soruyu soruyor: Mustafa Koç nasıl biriydi?
İş, sanat ve spor dünyasına katkılarını hepimiz biliyoruz. Ben insani yönüyle, tanıdığım Mustafa Bey’i anlatmak istiyorum. Bu yüzden şahitlik ettiğim üç hikayeyi paylaşıyorum...
KİRZAC
Yıl: 2006. Yer: Rusya. Konu: Koç grubunun fabrika yatırımı.
Soğuk bir kış günü. Moskova’dan 3 saat uzaktayız. Etraf karla kaplı. Dışarıda bırakın yürümeyi, ayakta durmak bile imkansız. Arçelik şirketinin yaptığı fabrika için Rusya’dayız. Milyonlarca dolarlık yatırım, binlerce kişilik istihdam. Koç grubunun hedefi, büyüyeceğine inandığı Rusya pazarına erken adım atmak ve kârlı bir operasyonla topluluğun cirosunu yukarı taşımak. Rus resmi yetkililer, Koç grubu yönetimi, işçiler eşliğinde bahçede kurdela kesiliyor. Hızlı adımlarla lavaboya koşuyorum. Yanımda bir diğer hızlı isim daha var, Mustafa Koç.
Bir anda yüksek sesle haykırıyor, “Allah’a şükür bitti...”
Şaşırıyorum!
“Ne bitti Mustafa Bey, işiniz daha yeni
Teknolojinin son yıllarda hızlı gelişmesi, bilginin anlık paylaşımının önünün açılması, coğrafyalar arasındaki sınırların, bariyerlerin internet, bilgisayar ve cep telefonu gibi yollarla ortadan kalkıyor olması, dünyada gerçekten de dengeleri değiştirmeye başladı.
Bugüne kadar, doğduğu, büyüdüğü ülkenin şartlarında hayatını bir noktadan yukarıya taşımaya uğraşanlar, Batı’daki zenginliğin teknoloji yoluyla gözlerine sokulmasının ardından şu soruları sıklıkla sorar oldu: “Neden ben burada açlık çekiyorum da onlar orada keyif içinde?”
Hatırlayalım, ülkelerindeki savaştan kaçan Suriyeliler ile açlıkla boğuşan Afrikalıların çoluk çocuk demeden, hayatları pahasına, el ele vererek çıktıkları büyük Avrupa yürüyüşünün üzerinden çok zaman geçmedi. Bu ölümüne seferin sonu hâlâ da gelmiş değil.
Kavimler Göçü mü?
Yürüyüşün başlangıç günlerinde şunu düşünmüştüm... Bu yeni nesil bir Kavimler Göçü olabilir mi?
Bu olaylar, ABD’nin birkaç yıl öncesinde bastırdığı ‘yüzde 1’e karşı, yüzde 99’un isyanı’nın Avrupa’ya sıçrayan bir yansıması mıydı?
Ülkemize çok yakın yaşanan Arap Baharı olaylarında, mevcut adaletsiz gelir paylaşımının etkisi hiç mi yoktu?
Dün Antalya’daki G20 zirvesinde a