Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk iş dünyasının en önemli isimlerinden Mustafa Koç (56) ani bir şekilde aramızdan ayrıldı. Mustafa Bey’le birçok seyahatte birlikte olduk, pek çok toplantıda bir araya geldik, yemeklerde buluştuk. Dünden bu yana kimi görsem bana aynı soruyu soruyor: Mustafa Koç nasıl biriydi?

İş, sanat ve spor dünyasına katkılarını hepimiz biliyoruz. Ben insani yönüyle, tanıdığım Mustafa Bey’i anlatmak istiyorum. Bu yüzden şahitlik ettiğim üç hikayeyi paylaşıyorum...

KİRZAC

Yıl: 2006. Yer: Rusya. Konu: Koç grubunun fabrika yatırımı.

Haberin Devamı

Soğuk bir kış günü. Moskova’dan 3 saat uzaktayız. Etraf karla kaplı. Dışarıda bırakın yürümeyi, ayakta durmak bile imkansız. Arçelik şirketinin yaptığı fabrika için Rusya’dayız. Milyonlarca dolarlık yatırım, binlerce kişilik istihdam. Koç grubunun hedefi, büyüyeceğine inandığı Rusya pazarına erken adım atmak ve kârlı bir operasyonla topluluğun cirosunu yukarı taşımak. Rus resmi yetkililer, Koç grubu yönetimi, işçiler eşliğinde bahçede kurdela kesiliyor. Hızlı adımlarla lavaboya koşuyorum. Yanımda bir diğer hızlı isim daha var, Mustafa Koç.

Bir anda yüksek sesle haykırıyor, “Allah’a şükür bitti...”

Şaşırıyorum!

“Ne bitti Mustafa Bey, işiniz daha yeni başlamadı mı?”

O an Mustafa Bey’in ağzından şu sözlerin döküldüğünü hatırlıyorum.

“Burada fabrika açmak mı, Allah düşmanıma vermesin. Çok uzun ve bürokrasisi yoğun bir süreç. Kaç kez yatırımı bırakma noktasına geldik bir bilsen. Ama pes etmedik, fabrikayı açtık. Bundan sonrası artık kolay.”

O an anlıyorum ki, patron için iş bitmiş, sıra artık profesyonellere gelmişti.

Tanıdığım Mustafa Koç


NAKKAŞTEPE

Yıl: 2012. Yer: Nakkaştepe. Konu: Türkiye’nin ve iş aleminin genel durumu hakkında bir öğle yemeği buluşması.

“Rahmi Bey bugün yok, yurtdışında. Onun için bugünlük bu masa bizim.”

Mustafa Bey, Koç Holding’in Nakkaştepe’deki holding merkezinde bizi bu sözlere karşılıyor. Masanın etrafında dört kişiyiz. Oturduğum sandalyemin manzarası İstanbul Boğazı’na doğru bakıyor.

“Türkiye nereye gidiyor, gerginlikler bitecek mi, ekonomi ne olacak?”, konularımız malum...

Haberin Devamı

Sohbet bittiğinde anlıyorum ki, bugünü değil geleceği, kısa dönemi değil uzun dönemi düşünmek gerek. Çok çalışmak ise bu süreçte olmazsa olmaz demek.

JOHANNESBURG

Yıl: 2014. Yer: Güney Afrika. Konu: Koç grubunun Defy yatırımı.

“Beyaz eşya üreticisi Güney Afrikalı Defy’ı alan Koç grubu, siyahi işçilerin çalıştığı fabrikalarda adeta bir başarı hikayesi yazıyor... Bu öyküde sadece gelir ve üretim artışı değil, insanlık dersi de var.”

Bu not, Milliyet Gazetesi’nde o dönemdeki yazımdan bir alıntı.

Mustafa Bey ile çıktığımız Güney Afrika seyahatinde beni en çok etkileyen an, Defy fabrikasındaki yüzlerce siyahi işçinin belki de ilk kez gördüğü “beyaz” patronlarına gösterdiği sıcak ilgi ve duydukları sevinç oldu.

Bunun sebebi şuydu...

Fabrikaların bulunduğu bölgede Zulu kabilesi yaşıyor. Bu kabileden 3 bin siyahi işçi de fabrikalarda çalışıyor. Koç’un Defy’ı alımı sonrası Türkler işin başına geçince, grubun Türkiye’deki iş standartları ve çalışma ortamı hızla Afrika’ya taşınıyor. Maaşlarda ciddi artış yaşanıyor. Siyahi işçiler daha önceki yöneticilerinin aksine, Türklerin sıcaklığı, kendileriyle yemek yemesi, sohbet etmesine çok seviniyor. Bu yüzden olsa gerek biz Türklere “Siz Beyaz değilsiniz” diyorlar.

Haberin Devamı

Mustafa Bey’in fabrikayı ziyaretinde de, normal fabrika turlarında alışık olduğumuz sadece işinin başında kafası öne eğik çalışan işçiler değil, bizlere gülerek bakan, Mustafa Koç ile fotoğraf çektirme yarışına giren, sarılan, öpen sıcak işçilerle karşılaşıyoruz.

Sadece Koç için değil Türkler ve Türkiye için müthiş bir tablo...

Her ölüm erken.

Allah ailesine sabır versin.

Benim tanıdığım Mustafa Bey “iyi” bir insandı.