Kuzeyin sımsıcak parlayan yıldızı Dublin

3 Ağustos 2015

Uzun yıllar görülecek yerler listemin başında yer almasına rağmen bir türlü fırsat bulup

gidemediğim İrlanda’ya sonunda bu yaz gitmeyi başardım. Yemyeşil doğası, şatoları ve

ünlü yazarları dışında ne beklediğimi çok da fazla bilmiyordum aslında. Yaz ve sıcak

sevmeyen ama yeşile ve doğaya hasret kalmış bir İstanbullu olarak haziran sonunda serin

bir İrlanda gezisi çok cazip geldi.

İlk gidenler için birinci konu “hangi İrlanda?” karışıklığını çözmek. İrlanda Cumhuriyeti

adanın büyük bir bölümünü kaplayan Avrupa Birliği üyesi, Euro kullanan, İngilizce konuşan

bağımsız bir ülke. Başkent Dublin de burada. Kuzey İrlanda ise adanın kuzeyinde yer alan

Yazının Devamı

Londra'da Yaz

28 Temmuz 2015

Londra’da eğer birkaç günden fazla kalacaksanız ve de turist gibi değil Londralı gibi yaşamak isterseniz hele bir de iki kişiden fazla sayıdaysanız kısa süreli bir ev kiralamanızı öneririm. Şehirde son derece yaygın olan Serviced Apartments kiralamak hem kolay hem de ekonomik. www.element-apartments şehrin hemen her yerinde resepsiyonlu, otel servisinde daireler kiralıyor. Ama daha orjinal daha gerçek İngiliz ruhlu ev kiralamak istiyorsanız www.onefinestay çok iyi bir alternatif. Gerçek İngiliz evlerini otel standardında bir servisle kiralıyorlar. Otelden vazgeçmem diyenlerdenseniz Marble Arch civarındaki butik otel The Arch ve hip bölge Liverpool Street civarındaki South Place Hotel hoş tercihler olabilir.

Yaz ayında Londra’da sanat hayatı hız kesmiyor. Çeşit çeşit tiyatro oyunu, müzikal ve konserler şehri canlı ve heyecanlı tutmaya devam ediyor. Bu yazın öne çıkanlarına gelince, müzikal sevenler için ünlü yönetmen Sam Mendes’in yönettiği Charlie and The Chocholate Factory görkemli prodüksüyonu ile çok konuşuluyor. Oyunlardan ise Daniel Radcliff’in başrolunü oynadığı The Cripple of Inishmaan ve The Sweet Bird of Youth öne çıkıyor. Old Vic'te sahnelenen ve başrolünü Kim Catrall ile

Yazının Devamı

Alaçatı ve Amalfi kıyılarının farkı nerede saklı?

21 Temmuz 2015

Geçenlerde bir haber dikkatimi çekti, Wall Street Journal gazetesinin araştırmasına göre “İstanbul’da yemek içmek Londra ve New York’tan daha pahalı” diyordu. Arkasından Fransa’dan gelen bir arkadaşım Bodrum’daki restoranların pahalılığından ve kötü servisten bahsetti. Hemen birkaç hafta sonra Amerika’da yaşayan bir başka Türk tanıdık “eskiden burası bize çok ucuz gelirdi şimdiki fiyatlara bakınca Amerika ucuz kaldı, Çeşme’de plajlara gitmek bir servet” şeklinde konuştu. Aslında bu kıyaslamayı çok da dile dökmeden devamlı çıktığım seyahatlerde sık sık yapıyordum ama sadece fiyat bazında değil, servis, orjinallik, yaratıcılık, kalıcılık gibi cok daha geniş bir perspektiften olaya yaklaşmıştım. 2014ten beri İtalya’da Amalfi kıyılarına ve Fransa’da ise İle de Re adasına yaptığım gezilerin ardından Türkiye’de de Bodrum ve Alaçatı’ ya yaptığım kısa ziyaretlerim beni ister istemez bu farklı tatil bölgelerini kıyaslayıp bazı çıkarımlar yapmaya yöneltti.

2014 Haziran ayında Amalfi kıyılarında Positano’nun iki yan koyunda salaş, küçük bir plajı da olan, garsonların çıplak ayakla servis yaptığı “Da Adolfo” isimli restoranda şahane bir öğlen yemeği yedik. Napoli’ye yaklaşık bir saat uzaklıkta

Yazının Devamı

Toulouse'da gezilecek yerler...

13 Temmuz 2015

Arkadaşlarım arasında Fransa hayranı olarak bilinirim. Birkaç kelimenin dışında pek Fransızca bilmememe rağmen her tatil fırsatını Fransa’da ve eğer mümkünse küçük köy ve kasabalarında geçirmeye çalışırım. Açık pazarlardan yiyecek alışverişi yapmaya, bisikletimin önüne “baguette”imi koyup Fransızmışcasına dolaşmaya, akşam üzeri mahalle cafelerinde şarabımı yudumlamaya bayılırım. Herhalde geçmiş yaşamımda küçük bir Fransız kasabasında bir fırıncının kızı ya da karısıydım diye düşünüyorum.

Neyse lafı uzatmayayım, her yıl Jabiroo olarak katıldığımız Rendez Vous En France fuarı bu hayranlığım nedeniyle benim için ayrı bir özellik taşır. Bu fuar sayesinde her yıl Jabiroo için çok hoş otellerle görüşmenin yanı sıra Fransa’nın bilmediğim yeni köşelerini keşfetme fırsatı da bulurum.

Her yıl Fransa’nın başka bir şehrinde yapılan bu fuar bu sene Toulouse’da idi. “Pink city”, “La ville en rose” yani pembe şehir olarak bilenen Tolouse, güney-doğu Fransa’nın en büyük ve köklü şehirlerinden biri. Nedense Toulouse la ilgili beklentilerim soğuk sevimsiz sanayileşmiş bir Fransız şehri olacağı şeklindeydi. Oysa birbirinden güzel kiremit tonlarındaki tarihi binaları, ılıman iklimi, büyük meydanları ve

Yazının Devamı

Kalbim Puglia'da Kaldı...

6 Temmuz 2015

Puglia adını ilk olarak Fransız bir arkadaşımdan duydum “nerde bu şehir” diye sorunca bilgisizliğimi hafiften küçümseyerek “şehir değil bölge ve İtalya’da” dedi. Ayrıca uyarmayı da unutmadı “Puglia yazılır ama Pulia okunur” Cahilliğimden utanarak ilk fırsatta haritada Puglia’nın yerine baktım ve çizmenin tam topuk bölgesi olduğunu anladım. Arkasından magazin dergilerinden birinde Justin Timbarlake ile Jessica Biel’in düğünlerini Puglia daki Borgo Egnazia isimli çok hoş bir otelde yaptıklarını okudum. Aradan aylar geçti, İtalya’daki Turizm organizasyonlarından birinden Puglia’yı tanıtıcı bir geziye davet alınca “Puglia beni çağırıyor, artık gitmek ve keşfetmek zamanıdır” diyerek güzel bir ekim sabahında yola çıktım.

Puglia bölgesine gitmek için öncelikle Roma ya da Milano’ya uçup oradan da Bari ya da Brindisi’ye giden bir başka uçağa binmeniz gerekiyor. (Geçtiğimiz aydan itibaren Bari'ye THY ile direkt uçuşlar başladı) Roma, Milano iki saat 15 dakika oradan bu sehirlere uçuş da 1 saat kadar sürüyor. Ben seyahate önce Roma’ya uçup oradan da bir saat daha uçup Bari’ye geçerek başladım. İstanbul-Roma Alitalia uçağım sabah 6.15 de kalktığı için daha öğlen olmadan Bari’ye varmıştım. Tabi

Yazının Devamı