Haberin Devamı

Demirel, telefonda, "Bütün sözlerimin arkasındayım" diyerek şunları söylüyor:- 1960'lar, ihtilal sonrası ortam... İrtica diye dindarlar rencide ediliyor; insanlar çekingen. Ben çıktım 1965'te Sakarya'da 'Herkes göğsünü gere gere Müslümanım diyebilir' dedim...Demirel, bu tür bütün konuşmalarını Cumhuriyet'i savunmak için yaptığını söylüyor:- Niye öyle konuştum? Geçmişe özlem olsun diye değil. Dindarları Cumhuriyet'e karşı göstermenin yanlış olduğunu göstermek için; Cumhuriyet'i onlara da sevdirmek için... 28 Şubat Deklarasyonu'na mütedeyyin halkın inançlarına saygıyı koyduran da benim.Bugün ise, Vahdettin'in hain olmadığını söylemek başka şeydir; "Saltanatı aklamak olur, Atatürk, Cumhuriyet'i haksız yere mi ilan etti!? Şüphe uyandırmayın! Benim davam bu. Ben Cumhuriyet'e inanmayı savunuyorum."* * *DEMİREL, alıntıladığım sözlerinden birini şöyle izah ediyor:- 1924 Anayasası'nda devletin dini İslamdır yazar. O vakit laiklik yok. 1928'de bu ifade Anayasa'dan çıkarıldı. Laiklik 1931'de CHP programına, 1937'de Anayasa'ya girdi. Bunu söylemek gerçeğin ifadesidir. Bunun neresinde geriye özlem var?..Demirel, geçmişte söylediği sözlerin arkasında olduğunu vurgularken, ben de bir gün o zamanki sözlerinden geniş alıntılar yapsam mı diye düşünmedim değil; neyse...Demirel telefonda devam ediyor:- 1930'larda laikliğin uygulanması fevkalade haşindir. Halka nasıl baskı yapıldığını çocukluğumdan bilirim. Ben elli yıldır bu gibi bazı aşırılıkları törpüleyerek, Cumhuriyet devrimini halka sevdirmek için mücadele ediyorum.Peki, bugün de böyle aşırılıklar var mı?- Olabilir. Ben o tartışmaya girmem. Bugün Vahdettin hain değildi demek, Atatürk haksızdı demek olur. Saltanatı aklamak Cumhuriyet'e zarar verir. Ecevit'in karşı karşıya olduğu ben değilim, Atatürk'tür, resmi tarihçilerdir, halktır. Hem Vahdettin'i aklamanın Türkiye'ye ne faydası var?Sayın Demirel'in söyledikleri bunlar...* * *ÖNEMLİ olan, Vahdettin değildir, önemli olan, tarihe nasıl bakacağımızdır. Tarihçiliğin en büyük isimlerinden Marc Bloch diyor ki:"Tarihçinin görevi yargıçlık yapmak değildir. Tarihçi yargılamaz, araştırır. İlam (kesin hüküm) vermez, bulguları ortaya koyar ve yorumlar..."Üstelik, Cumhuriyet meşruiyetini Vahdettin'in fahiş hatalarından almıyor. Cumhuriyet felsefesi ile ve Milli Mücadele'yi seçilmiş, evet seçilmiş bir Meclis yaptığı için meşrudur.Öte yandan, artık 21. yüzyılda tarihe 'tarih' olarak bakabilmeliyiz. "İlam" tebliğ etmeden, bulgulara göre yorum yapabilmeliyiz.Vahdettin'in ağır eleştirileri hak eden fahiş hataları vardır.Ama onun dışındaki konularda yeterince 'araştırmacı' mıyız? Atatürk 1927'de parti kurultayında okuduğu "Nutuk"ta, mesela, Felah-ı Vatan grubu, Kâzım Karabekir'in Terakkiperver Fırkası, Musul ve Ali İhsan Paşa gibi konularda dile getirdiği ağır hakaretlere bir bakın... Sonra da 1934'te kendi zamanında basılmış "Tarih-V" ders kitabında yumuşamaya başlayan üsluba, İnönü zamanında değişen ifadelere bir bakın...Bugün en Kemalist bir tarihçi bile Kâzım Karabekir'in "genç Cumhuriyet'i yıkmak isteyen... en hain dimağlar"dan biri olduğunu söyleyebilir mi?Kaldı ki tarihçilik gelişiyor, yeni bulgular ve yeni yorumlar ortaya çıkıyor. Gelişme ister istemez anlayışlarda çeşitlenmeyi de getiriyor. Bu, Cumhuriyet'e zarar vermez, aksine, analitik düşünceyi geliştirir ki, Cumhuriyet'in amaçlarından biri bu değil midir?Atatürk'ün tarihsel konumu hakkında da vehme gerek yok, hiçbir yeni yorum onun önderliğini ve dehasını küçümsemiyor zaten. t.akyol@milliyet.com.tr TELEFONDA 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Konu, pazartesi günü çıkan "Ecevit, Demirel ve Vahdettin" başlıklı yazım. O yazımda Demirel'in 1980'lerde Cumhuriyet'in Kemalist yorumunu eleştirdiğini hatırlatarak sözlerinden örnekler vermiştim.