Taha AKYOL

ALMAN Sosyal Demokrat Partisi SDP'nin eski lideri ve şimdiki Parlamento Grup Başkanı Rudolf Scharping, Deniz Baykal'ın eski dostudur. Baykal'ın davetlisi olarak dün Ankara'ya geldi, CHP Grubu'nda konuşma yaptı.
Sonra, Baykal ve arkadaşlarıyla özel bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Baykal Scharping'e diyor ki:
- Türkiye'nin AB kararına gösterdiği tepki haklıdır ve yerindedir!
Gerçi Erbakan Avrupa'ya hak verdi(!) ama soldan Baykal'ın bu sözleri, AB'a gösterilen tepkinin ulusal boyutlarda olduğunu göstermek bakımından önemlidir ve Baykal sorumlu, düzeyli bir siyaset adamı olarak davranmıştır.
Baykal devam ediyor:
- Fakat bu tepkimizin, insan hakları ve demokrasi gibi konularda AB'ın Türkiye'yi eleştirmesinden kaynaklandığını sanmayın. Tepkimizin sebebi, AB'ın Kıbrıs ve Türk - Yunan sorunlarında, ikili görüşmelerle çözüm aranmasını teşvik etmek yerine, Türkiye'nin karşısında, Atina'nın yanında yer almış olmasıdır!

SCHARPİNG,
iki yıl önce SDP'nin lideriydi, Kurultay'da Lafontaine karşısında kaybetti, şimdi "Grup Başkanı" olarak daha mütevazı bir görev yapıyor. Fransa'nın eski Cumhurbaşkanlarından sağcı Giscard d'Estaing de yıllarca Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olarak çalışmıştır.
Bizde böyle kaç örnek var? Hele sağda hiç yok!
İngiltere gibi Almanya'da da parti liderliği ile başbakanlık ayrı görevlerdir! SDP'nin lideri şimdi Lafontaine'dir ama 6 ay sonraki Kurultay'da delegeler bir "Başbakan adayı" seçeceklerdir!
Liderle başbakanın ayrı kişiler olması, parti içi demokrasiyi ve siyasi kan dolaşımını kolaylaştırıyor.
Bu mekanizmalarda ve Avrupa Parlamentosu'nun Sosyalist Grup'unda çok önemli bir şahsiyet olan Scharping, Baykal'a, AB kararında yanlışlar bulunduğunu, Türkiye'nin tepkisini "anladığını" belirtmiş ve eklemiş:
- Ama diyaloğu koparmayın. Çözümler diyalogla bulunacak ve Türkiye görünebilir bir gelecekte tam üye olacaktır!
Scharping'in iyimserliği...

ŞİMDİ Lüksemburg'a dönelim: 4 Mart toplantısında Türkiye ile "din ve kültür farklarından" dem vuran ve geçen hafta Türkiye'yi işkenceci ilan eden o unutulmaz Lüksemburg Başbakanı Junker'e gazeteciler soruyor:
- Slovakya nasıl tam üye adayı oldu?
Çünkü, Avrupa Komisyonu Raporu'na göre, Slovakya'da "demokrasi yok, seçilmiş bir Meclis yok, komünist bürokrasi devam ediyor, vs."
Dışişleri'ndeki metne göre, Junker'in cevabı:
- Biz hükümetleri değil, halkları değerlendiriyoruz! Bu, Slovak halkına AB'ın bir hediyesidir!
Peki Batı uğruna yıllardır fedakarlıklara katlanan 'Türk halkı'nın suçu ne?!
Maalesef o uğursuz "medeniyetler çatışması"nın teorisyeni Huntington haklıymış!
Orta çağ komplekslerini atamayan Avrupa muhafazakarlığı, liberal İngiliz ve Amerikan muhafazakarlığı gibi geniş görüşlü değildir!
Fakat Gümrük Birliği'nde de Avrupa sağı Türkiye'yi desteklemiş, sol itiraz etmişti!
Avrupa karmaşıktır. Geleceğimizi belirsizliklere emanet edemeyiz. Hükümet, onurlu ve rasyonel davranışını sürdürmelidir.
Ve bilmeliyiz ki: Anadolu jeopolitiğinde başı dik yaşamanın şartı, o çağın standartlarının gerisine düşmemektir!
İskender fırtınasından Bizans'a, Osmanlı'ya bu böyledir!



Yazara EmailT.Akyol@milliyet.com.tr