İrtica ve takiye

İLHAN Selçuk'a göre, İncil'de takiye ayeti yoktur, Hıristiyanlar takiye yapmaz. Onun için aslanlar tarafından parçalanırken bile inançlarını inkar etmediler.
Kuran'da ise Nahl Suresi'nin 106. ayetinde takiye vardır. Onun için 'irtica' takiye yapıyor, değiştiğine sakın inanmayın!
Selçuk medrese metoduyla düşünüyor: Nass'lara bakarak hayatın olgularını anladığını sanıyor!
Evvela, İncil'i okumamış... "İncil - i Şerif"in "1. Korintoslular" bölümünün 9. Bab'ının 20 - 22. ayetleri, özetle, şöyledir:
"Ve Yahudileri kazanayım diye Yahudilere Yahudi gibi davrandım... Mesih'in şeriatı altında olarak şeriatı olmayanları kazanayım diye, şeriatı olmayanlara şeriatı olmayan gibi davrandım... Zayıfları kazanayım diye zayıflara zayıf oldum; her surette bazılarını kurtarayım diye herkese her şey oldum."
***
KURAN, Nahl Suresi'nin 106. ayetinde ölüm, işkence gibi tehlikelerden kurtulmak için Müslüman olmadığını söyleme izni vermektedir. Bu, hayatı üstün tutan bir ayettir.
Bununla birlikte, bütün dinlerde inançları uğruna ölenler, işkencelere katlananlar, şehitler az değildir.
Selçuk "dogmatik" düşündüğü için, hem mukayeseli bakamıyor hem tarihin olgusal gerçeklerini görmüyor: Hıristiyanlar ölüm ve işkencelere katlandılar da Müslümanlar katlanmadılar mı?! İşte tarih ortada...
Selçuk'un alıntı yaptığı İslam Ansiklopedisi, "takiye"nin "Sünni kütlesinde o kadar ehemmiyetli olmadığını... Şiilik bakımından ise bilhassa ehemmiyetli ve hemen hemen bu fırkanın ayırt edici bir özelliğinin olduğunu" yazıyor. Selçuk o kadar önyargılı ki, bunu görmezlikten geliyor!
Çünkü Selçuk'a Türkiye'de "irtica" ve "takiye" lazımdır!
Bugünkü Türkiye'de Jakoben fikirler başka türlü nasıl pazarlanabilir ki?..
Uzanlar'ın avukatlığını üstlenmekten zordur, irticasız Jakobenizm satışı!
***
Şİİ akademisyen Moojan Momen de "Shi'i Islam" adlı akademik eserinde, "Şiiliğe özgü" 7 doktrin ve pratikten biri olarak "takiye"yi anlatır. (Sf. 181. vd.)
Öyledir, çünkü Şiiler tarihte çok baskı gördüğü için Şii olduğunu gizleme gibi insani bir ihtiyaç hissedilmiş, 'doktrin' de bunu kabul etmiştir.
Ama Şiilikte de işkencelerle can vermiş çok şehit vardır! En yakın tanık Saddam'ın zindanlarıdır.
Demek ki, "nass"lara bakarak tarihteki veya günümüzdeki reel hayatın karmaşık olgularını keşfettiğini sanmak, yanlıştır.
Her dinden ve her ideolojiden bireyler ve gruplar görüşlerini belirli şartlar altında gizliyor, erteliyor, yumuşatıyor veya savaşını veriyor olabilir. Üstelik dinlerin ve ideolojilerin algılanma tarzları sosyolojik şartlara göre değişir! Bunu araştırmanın yolu, "nass" veya dogmalar değil, sosyal bilimler ve psikolojidir. Selçuk'un anlayamadığı, işte bu metot meselesidir. Onun için dogmatik bakıyor, değişimi göremiyor.
***
DOGMATİZMİN dinden gelmesiyle, Raymond Aron'un "seküler dinler" dediği "ideolojik itikatlar"dan, "izm"lerden gelmesi ne fark eder?
Selçuk da kendi ideolojisini böyle "itikat" gibi algılıyor:
"Eskiden solcu olup da din değiştiren dönekler..."
Mesleğimizin ağabeyi İlhan Selçuk "kendi ideolojisinin mümini" olduğu için, çağımızın büyük bilim felsefecisi Karl Popper'i "karşı devrimci" diye 'aforoz' veya 'tekfir' etmiştir! Bilim felsefesinin terminolojisiyle eleştirmemiş, tartışmamış, 'itikat' sorgulaması yapmıştır!
İlericilik zannıyla dogmatizm!
Türkiye'de laik ve dini eğilimler nasıl bir değişim sürecinde? Ticarileşme, kentleşme, eğitim, dışa açılma köklü sosyal dinamiklerin inanışları, hayat tarzlarını, bu arada İslami kesimleri nasıl etkiliyor?
Tarihimizin bu en büyük sosyal değişimiyle sekülerleşmenin ilişkisi nedir?!
Bu karmaşık konular, Selçuk'un yaptığı gibi, dinin "nass"larına bakarak da, "izm"lerin dogmalarına başvurarak da anlaşılamaz.
Bunları anlamanın yolu sosyal bilimsel araştırmalardır.
Türkiye irticaya gitmiyor, aksine sivil modernleşme sürecini yaşıyor.
Gerisi laf...
Onun içindir ki, eskiden demokrasiyi ortadan kaldırtan, idam sehpaları kurdurtan "irtica, takiye, genç subaylar, zinde kuvvetler" gibi laflar artık 'sökmüyor.'