Haberin Devamı


SAMUEL Huntington'ın 350 sayfalık ünlü eseri... Ben bugün 1996 İngilizce baskısından alıntılar yaparak kitabı tanıtacağım.
Huntington, medeniyetler çatışması tezini, çağımızın bir gerçeğine oturtuyor:
"İki kutuplu dünya sona erdikten sonra, insanlar ve milletler son derece insani bir soruyu soruyorlar: Biz kimiz?.. Ve bu soruya, ecdatla, tarihle, dinle, dille, değerlerle, gelenek ve kurumlarla cevap veriyorlar. Kendilerini kabile, etnik grup, dini cemaat, millet ve daha geniş bir planda medeniyetleriyle özdeşleştiriyorlar. Siyaseti sadece çıkar için değil, bu kimliklerini yüceltmek için yapıyorlar." (Sf. 21)
Ve buna göre, 9 büyük medeniyet bloklaşması ortaya çıkıyor: Batı, Latin Amerika, Afrika, İslam, Çin, Hindu, Ortodoks, Budist ve Japon...
Dünyanın böyle bir fotoğrafını verince, her önemli çatışma ve rekabet, hele de savaşlar "medeniyetler çatışması"na oturuyor!
* * *
NÜFUS değişimleri, Huntington'a göre medeniyetlerin çatışmasını hızlandırıyor: 20. yüzyılın başında ve sonunda Batı Hıristiyanlığının dünya nüfusundaki oranı yüzde 26.9 olarak aynı kalmış. Ama Müslüman nüfusu yüzde 12.4'ten yüzde 19.2'ye çıkmış.
Diğer dinlerde önemsiz artışlar ve düşüşler görülürken, dinsizlerin oranı binde 2'den yüzde 14'e çıkmış. (Sf. 65)
Ekonomi de potansiyel çatışmayı besliyor: 1950 ile 92 arasında dünya ekonomisinde Batı'nın payı yüzde 64.1'den yüzde 48.9'a düşmüş. Afrikalılar ve Hindular yerinde sayıyor.
Müslümanların payı yüzde 2.9'dan yüzde 11'e çıkmış. Çin yüzde 3.3'ten yüzde 10'a, tek başına Japonya yüzde 3.3'ten yüzde 8'e çıkmış.
Ekonomik güçlenme, İslam ve Çin medeniyetlerine askeri kuvvet ve çatışma kudreti kazandırıyor. (Sf. 87 vd.)
Çatışma derinleşirken, Türkiye gibi "kültürel yırtılma" hatlarının üstünde yer alan ülkeler daha büyük sıkıntıya giriyor. Hıristiyan Avrupa'ya kabul edilmeyecek olan Müslüman Türkler, Kafkasya ve Orta Asya'ya yönelecekler! (Sf. 144 - 149)
* * *
İSLAM - BATI çatışmasına gelince:
"İslam İslam olarak, Batı Batı olarak kaldıkça, ki öyle olacak, bu iki medeniyet arasındaki köklü çatışma, gelecekte de birbirleriyle ilişkilerinde belirleyici olacaktır, geçen 14 asırda olduğu gibi!" (Sf. 212)
Bu tezi doğrulamak için yüzlerce, binlerce olay göstermek mümkün. Zaten Huntington'un büyük hatası da bu: Önce şablonu koymuş, sonra buna uyacak olayları alt alta yazmıştır, hatta bazen çarpıtarak.
Halbuki, Karl Popper'den esinlenerek belirtelim ki, sosyolojik metod, bir varsayımı "doğrulayacak" bulgular kadar, hatta daha özenli olarak "yanlışlayacak" bulgu ve süreçlerin dikkate alınmasını gerektirir.
Milletlerin ve medeniyet gruplarının birbirleriyle ekonomik ilişkilerinin yoğunlaşması, ortak ekonomik çıkarların gittikçe güçlenmesi, nüfus hareketleriyle kültürlerin iç içe geçmesi ve bunun gerektirdiği uluslararası hukuk ve kurumların güçlenmesi çatışmayı yumuşatan, hatta normal düzeye indiren çok köklü süreçlerdir.
İşte, Afganistan sorununda Batı ve İslam dünyaları çatışmaktan sakınıyor!
Hem Afganistan sorunu "medeniyetler çatışması" ise Bosna ve Kosova'da Müslümanların, Hıristiyan Sırplara karşı 'Hıristiyan' NATO tarafından kurtarılması neydi?!?