Bugüne kadar elindeki kadroyu doğru kullanamadığı için eleştirdiğim Pereira’nın Beşiktaş karşısında Nani yerine Alper’e ilk on birde yer verdiğini görünce farklı bir gece yaşayacağımız belli olmuştu.
Gerçekten de Vitor Pereira, takımını Beşiktaş maçına müthiş hazırlamış. Fenerbahçe, çalışılmış bir duran top organizasyonu sonucunda maça resmen 1-0 önde başladı. Volkan Şen’in bu mükemmel golünden sonra da sarı- lacivertliler boğucu baskıdan vazgeçmediler.
Gerçekten de Fenerbahçe ilk yarıda müthiş bir tempoyla oynadı ve Beşiktaş’ı kendi sahasına resmen hapsetti. Ligin en iyi futbolunu oynadığını söylediğimiz siyah- beyazlı kramponlar, Fenerbahçeli futbolcuların baskısı sonucunda hiçbir varlık gösteremediler. Özellikle Volkan Şen ve Alper kanatlardan çok top getirdiler. Sarı- lacivertliler, Beşiktaş orta sahasını felç ettiler. Böyle olunca da siyah- beyazlılar oyun kurma şansı bulamadılar. Tek pozisyonları ise Kjaer’in Quaresma’ya kaptırdığı top sonrasında geldi.
İlk yarıda izlediğimiz Fenerbahçe, aynı Lokomotiv Moskova maçında izlediğimiz Fenerbahçe’ydi. Yani kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. İlk yarı sonundaki 1-0’lık skor kesinlikle oynanan futbolun karşılığı değildi.
Görünen köy kılavuz istemez. Galatasaray’da da işlerin bu noktaya varacağı aylar öncesinden belliydi. Nitekim yine aylar önce Mustafa Denizli’nin de, yönetimin de sezon sonunu göremeyeceğini yazmıştım. Büyük ihtimalle yarın siz bu yazıyı okurken Mustafa Denizli görevi bırakmış olacak.
Fakat Galatasaray’da bugün yaşanan başarısızlığın ve sıkıntıların tek nedeninin Mustafa Denizli olmadığını da belirtmek zorundayım. Aksini düşünmek insafsızlık olur. Galatasaray, bugün bir birikimin sonuçlarını yaşıyor.
Galatasaray’da bugün yaşanan sıkıntıların temel nedeni ekonomik sorunlara dayanıyor. Ünal Aysal dönemi, sportif olarak başarılı bir şekilde başladı. Fakat Ünal Aysal mali anlamda büyük hatalar yaptı ve işlerin çıkmaza girdiğini görünce de görevi bıraktı gitti.
Şimdiki yönetimin en büyük hatası ise Hamza Hamzaoğlu’nu göndermek oldu. Transfer yapamayacaklarını bildikleri halde Mustafa Denizli’ye devre arasında 7,8 futbolcu transfer edileceği sözünü verdiler. Fakat bunlar elbette ki gerçekleşemedi. Sadece Linnes ve Donk gibi basit transferleri yapabildiler. Hatta bırakın transfer yapmayı Burak Yılmaz’ı, hem de transfer dönemi bittikten sonra, yani yerine futbolcu
Geçen hafta doğrudan rakibi 1461 Trabzon’a 2-1 yenilip son sıraya demirleyen Karşıyaka, bu hafta da kendi sahasında Gaziantep B.B. ile 1-1 berabere kaldı ve yine üç puanla tanışamadı.
Oysa rakip takımda dört önemli eksik vardı. Fakat Karşıyaka bunu değerlendiremedi. Esasen yeşil- kırmızılılar kazanmak zorunda oldukları halde özellikle ilk yarıda hiçbir varlık gösteremediler. Konuk takım çok rahat oynadı ve açık bir şekilde üstündü. Her ne kadar bu yarıda iki takımın birer topu direkten dönse de, Karşıyaka’da göze batan takım oyunu değil, Tisdell’in kişisel çabalarıydı.
İkinci yarıdaki iki değişiklik Karşıyaka’yı biraz hareketlendirdi. Bu arada 51.dakikada yeşil- kırmızılıların net bir penaltısı verilmedi. Fakat 60.dakikada Tisdell, penaltıyı almasını bildi. İşte Kaf Kaf’ın ikinci yarıda daha çok pozisyon bulması da, bu penaltının golle sonuçlanıp Karşıyaka’nın 1-0 öne geçmesi ve bunun üzerine konuk takımın beraberlik golü için daha fazla ileri çıkması nedeniyle gerçekleşti.
Fakat Gökhan Ünal’ın kaçırdığı net pozisyonlar Karşıyaka adına maçın kırılma noktaları oldu ve Gaziantep B.B. 86.dakikada penaltıdan bulduğu golle maçı 1-1 bitirmeyi başardı.
İlginçtir ki, Karşıyaka
Aslında gerek ilk maçtaki skor, gerekse de Galatasaray’ın oyun anlayışı ve Mustafa Denizli’nin inadı nedeniyle turdan pek de ümitli değildim. Bununla birlikte Galatasaray, ilk maça nispeten daha ofansif bir kadroyla sahaya çıkınca ve bir de skor 2-1 olduktan sonra biraz umutlandım. Gelgelelim umutlar kısa sürdü ve Galatasaray, Türkiye Ligi’nden sonra UEFA Avrupa Ligi’ne de veda etti.
Mustafa Denizli, rövanş maçına daha ofansif bir kadroyla çıktı çıkmasına ama o meşhur inadından da vaz geçmemişti. Verim alamadığını gördüğü halde yine Denayer’i sağ bekte, Podolski’yi de santraforda görevlendirmişti. Denayer, bu karşılaşmada en iyi maçlarından birini çıkardı, ama yine de yanlış bir tercihti. Çünkü Sabri’nin sağ kanada kattığı hareketliliği, o katamıyor. İşte bu nedenle sağ bekte Sabri, onun önünde Podolski, santraforda ise Umut’la başlamak kanımca daha doğru olurdu.
Nitekim Galatasaray ilk yarıdaki kontrollü oyunu ile rakibine pozisyon vermedi ama kendisi de pozisyon bulamadı. Sneijder’in şutu dışında rakip kaleyi tehdit edemedi. Zaten bu oyun tarzı Lazio’nun da işine geliyordu.
Fakat sarı- kırmızılılar ikinci yarıda biraz öne çıkıp atak oynamaya çalışınca kalelerinde arka
Fenerbahçe’nin puan kaybetmesi Beşiktaş- Gençlerbirliği maçını çok daha önemli bir hale getirmişti. Çünkü siyah- beyazlılar kazandıkları takdirde haftaya Fenerbahçe derbisine bir maç eksiğine rağmen bir puan önde lider olarak çıkacaklardı. Bununla birlikte Kara Kartal karşısında sert bir rakip buldu.
Gençlerbirliği’ne İbrahim Üzülmez’in elinin değdiği çok net bir şekilde belliydi. Bir takım böylesine kısa sürede bu kadar mı değişir? İbrahim Üzülmez, kendi karakterini takımına aşılamış. Gençlerbirliği takımı, aynı İbrahim Üzülmez’in futbolculuğunda olduğu gibi inatçı, hırslı, mücadeleci ve sert bir yapıya bürünmüş.
Gerçekten de Beşiktaş, maç başladıktan sonra karşısında önde basan, agresif ve sert oynayan bir rakip buldu. Siyah- beyazlılar bu nedenle istedikleri oyunu sahaya yansıtmakta zorlandılar ve ancak 15.dakikadan sonra karşı kalede daha çok görülmeye başladılar. Buna rağmen yine de Olcay Şahan’ın direkte patlayan kafa vuruşu dışında arzuladıkları pozisyonları bulamadılar.
Bu arada hakem Halis Özkahya’nın hızlı oyun akışını sağlamak adına Gençlerbirliği’nin sert futboluna göz yumması maçı iyice sertleştirdi. Çünkü fauller verilmeyince Beşiktaşlı futbolcular da
Ben Galatasaray- Trabzonspor maçını izlerken, maçtan sonraki yazımda Mustafa Denizli’nin Sneijder’i dinlendirmek için Trabzonspor maçını seçmesinin yanlışlığını, hala Chedjou’yu ön liberoda oynatma ısrarında devam etmesini, sahaya sürdüğü kadroyu, ligdeki konumuna rağmen hala önceliği gol yememeye verme yanlışlığını ve bütün bunlara rağmen Galatasaray’ın Trabzonspor’u sahasına hapsedip tek kale oynadığını yazmayı düşünürken sahneye hakem Deniz Ateş Bitnel çıktı ve bir daha da inmedi. Bu nedenle kafamda maç ile ilgili yazmayı planladığım her şey allak bullak oldu.
Deniz Ateş Bitnel, önce Sabri’nin Marini ceza sahasında ittiği pozisyonda net penaltıyı vermedi. Fakat aklı o pozisyonda kaldı. Büyük ihtimalle o nedenle 25.dakikada Koray Günter ile Erkan’ın mücadelesinde hiçbir gayri nizami bir hareket yokken penaltı uydurdu ve Trabzonspor 1-0 öne geçti.
Ardından Trabzonsporlu Sefa’nın ceza sahasında yerden yaptığı ortada Hakan Balta’nın topu eli açık bir şekilde vücudu ile kolu arasına alıp yerde sürmesinde ikinci penaltıyı veremedi.
İkinci yarıda Özer Hurmacı’nın topu omuzla kontrolüne elle oynama kararı verdi. O pozisyonda Özer Hurmacı gerçekten de itirazı fazla uzattı ve
Bursaspor’un cezasından dolayı seyircisiz oynanan Bursaspor- Fenerbahçe karşılaşmasında gol sesi de çıkmadı ve maç 0-0 beraberlikle sonuçlandı.
Aslında skor oynanan futbola karşılık gelmedi. Çünkü Fenerbahçe özellikle ilk yarıda rakibini resmen kendi yarı sahasına hapsetti. Adeta tek kale maça dönen bu yarıda skor Fenerbahçe lehine rahatlıkla 3 veya 4- 0 olabilirdi. Fakat Volkan Şen en az üç, Fernandao ise bir net pozisyondan yararlanamadılar. Elbette Bursaspor kalecisi Harun’un da hakkını teslim etmek gerekiyor.
Sulama skandalından sonra başlayan ikinci yarıda da değişen bir şey yoktu. Hamza Hamzaoğlu’nun 60.dakikada Bekir ve Necid’in yerine Dzsudzsak ile Jorquera’yı sahaya sürüp taktiksel değişikliğe gitmesi üzerine Vitor Pereira da 65.dakikada Souza ve Volkan Şen’i çıkartıp Van Persie ile Alper Potuk’u oyuna aldı. Pereira böylece Fenerbahçe’nin santraforunu ikiye çıkartarak gol bulma şansını arttırmak istedi. Ardından da 70.dakikada Diego’nun yerine Ozan Tufan’ı alarak son kozunu oynadı. Ama öte yandan 70.dakikada değişiklik haklarını bitirerek büyük bir risk de aldı.
Gelgelelim bu değişiklikler Fenerbahçe’nin oyununa katkı sağlamadı ve hatta gerilemesine neden oldu.
Mustafa Denizli Türk futbolunda devrim yapan insandır. Adnan Süvari yönetimindeki Göztepe’den yıllar sonra önceliği yine Avrupa Kupaları’na veren, Avrupa maçlarında tamamen defansa kapanma taktiğini terk eden, dahası Türkiye’ye hücum futbolunu getiren insandır.
Yaptığı zihniyet devrimiyle Galatasaray’ı o zamanki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale taşıyıp Avrupa’nın en iyi dört takımı arasına sokan da Mustafa Denizli’dir.
Yani Türk futbolunun Avrupa’ya açılmasını sağlamıştır. Türk insanını gerek kulüp, gerekse de Milli Takım bazında her Avrupa maçında ‘’ Acaba en az kaç gol yiyerek yenileceğiz ‘’ düşüncesinden, rakip kim olursa olsun ‘’ Şansımız % 51 ‘’ düşüncesine o taşımıştır.
Ancak o Mustafa Denizli, Lazio karşısına çıkardığı kadro ile kendi kendisini inkar etmiştir. Sahaya çıkan kadroda Podolski, Sneijder ve biraz da Selçuk dışında hücum oyuncusu var mıydı? Belki bir de yılların sağ beki Sabri’yi hücum gücü yüksek futbolcular arasında sayabiliriz. Zaten Galatasaray’ın golünü de o attı.
Lazio karşısına, hem de kendi sahanda kaleci dahil yedi buçuk savunma oyuncusuyla çıkmak nasıl bir mantıktır?( Bu arada yedi buçuk dememin nedeni Sabri’nin yarısını