Haberin Devamı

Yalanım yok! Kıskancım...

Çocukluğumda iki şarkı vardı. Ciddiyetle uğraşır ama ne dediklerini bir türlü çözemezdim. Bir kadın (Sezen Aksu imiş) "Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler" der; sonra da "Tek bir söz bile söylemeye hakkı olmadığını" beyan ederdi. Nasıl yaniydi? Madem böyleydi, niye son beş yıldır annem 36 yaşındaydı? "Hangi çılgın" kaybolan yıllarını istemezdi? Diyelim istemezdi. O zaman "hayır" derdi, niye bir şey söylemeye hakkı olmasındı? Ama beni en zorlayan şarkı bu değildi. Bir de "Kıskanırım seni ben" vardı. Bir yerlerde seni saran kemerden mi, belini saran kemerden mi ne, ondan da kıskandığını söylüyordu.
O yıllarda da hayatımda kıskançlık yok değil; var! Niye ben uyumak zorundayım da abim değil? Beni uyutup çok mu eğleniyorlar acaba? Bezelye meselesi var bir de: Ben bezelyeden tiksinirim, abim en çok bezelye sever. Bezelye piştiği günler yastayım: Abimi benden çok seviyorlar!
Yine de şarkıyı dinliyorum, alıyorum elime abimin kemerini; mümkün değil, yok içimde bir "kıskanırım seni ben" hali. Niye kıskanayım ben şimdi bu kemeri?
Aşk durumları hayatımda hasıl olunca; kemer, koltuk vs. kıskanma durumuna da hakim oldum. En çok da diğer kadınları. Hatta sen git, tak bir kadına çok fena, kıskançlıktan hem kendini hem sevgilini hem ilişkiyi telef et. Ettim!
Eski sevgilim de az değil ama. İnsan nezaketen gidip benim kıskandığım kadınla beraber olur di mi? Yok, o gitti başka birini buldu. Bunlar gayet mutlular falan. Bir gün bir baktım benim eski sevgili, bir zamanlar kıskandığım o kadınla beraber oturuyor kafede. Elim ayağıma dolandı yine. Ben ısrarla, hâlâ eski kadını kıskanıyorum. Lezbiyen miyim, neyim?
Kadınlar kıskançlık yüzünden bir ilişkiyi bitirebilir. Kadınlar kıskançlık yüzünden, eğer ilişkiyi bitiremezlerse, erkeklere bütün bir ömrü zehir edebilir. Ama kıskançlık yüzünden ömrü bitirenler genellikle erkeklerdir. Kıskançlık cinayetleri, büyük çoğunlukla onların ihtisas alanına girer. Kadınlar taksit taksit, erkekler nakit nakit ödetir kıskançlığın bedelini.
Geçenlerde okudum. Kıskançlık ve öfke, testosteronun, yani erkek cinsiyet hormonunun marifetiymiş. Beynimizde bir yer varmış, bu hisler oradan, bu yer de testosterondan besleniyormuş. Kıskanç olduğum için çok mesut oldum aniden. Varsın, vücudumdaki erkeklik hormonu beni kıskanç biri yapsın. Boşta kalıp sakal, bıyık büyütse daha mı iyi olacak yani?
Kıskançlık için kötü derler. Hatta Roland Barthes "Kıskançlık duyduğumda dört kez acı çektim: Kıskanç olduğum için, kıskançlığım nedeniyle kendimi kınadığım için, kıskançlığımın kıskandığım insanı etkilemeyeceğini bildiğim için, bir klişeye kapıldığım için" diyor. Bir nebze abartıyor. Kimseyi kıskanmaya tenezzül etmeyecek kadar şişkin bir egoya sahip olmak daha mı iyi sanki?
"Yalanım yok, çok kıskancım..."






CUMARTESİ