Tunca BENGİN
DYP'de sular durulmuyor. Önce
liderlik tartışmaları, şimdi de 18 Nisan seçimlerinde harcandığı öne sürülen
6 trilyon liranın hesabı. Çünkü
Çiller muhalifleri seçim döneminde hiçbir örgüte genel merkezden maddi destek sağlanmadığını iddia ediyor.
Hafta sonu, DYP'nin ağır toplarından
Köksal Toptan'la sohbet ettik. O da paranın akıbetini merak ettiğini söylüyor. Bir süre önce medyaya yansıyan olayın, parti içinde de sıkıntı yarattığını belirterek, "Örgütler harcamaları kendi olanaklarıyla karşıladılar. Birçoğu
borçlandı, hala ödüyor. Genel merkezden gönderilen sadece afiş, poster" diyor.
O halde bu para nerede? Kimin ya da kimlerin
cebine hortumlandı...
Önümüzdeki günlerde ve 20 Kasım'daki kongrede
Tansu Çiller seçimde alınan yenilginin yanı sıra paranının hesabını vermekte de zorlanacağa benziyor.
Tabii; Toptan'la
liderlik tartışmalarına da değindik. DYP'ye genel başkan olmayı arzuluyor. Ancak, tabanın istemesiyle bu göreve gelebileceğine de inanıyor. Ona göre; seçim kaybeden
lider koltuğu terk etmeli.
Hoş ama; inandırıcılıktan uzak bir düşünce. Sizce Türkiye'de böyle bir lider ya da politikacı var mı?
Yine doktor hatası
Anne adayı
Öznur Karakaya nisan ayının 23'ünde
doğum için Gaziantep'teki özel bir hastaneye yattı, ancak
bebeğinin yüzünü göremeden hayata veda etti.
Neden mi anlatıyorum; çünkü
Öznur Hanım'ın ablaları
Aynur ve
Işık Kara acı olayın doktor hatasından kaynaklandığını iddia ediyorlar. Bu konuda Gaziantep Tabip Odası'na ve Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunmuşlar. Doktorları "Bilgisizlik, acemilik, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekle" suçlayarak, şöyle diyorlar:
"Hasta, doğum salonunda kan kaybına bağlı olarak tansiyon düşüklüğü nedeniyle
şok'a girmiştir. İnsan hayatı için saniyelerin çok kıymetli olduğu zaman kaybedilmiş, ancak, kanamaya bağlı olarak karın şişkinliği gelişip kaçınılmaz ölüm aşamasına gelindikten sonra ameliyata alınmıştır.
Bebek anne karnındayken, kafasının normalden büyük olduğu tespit edilmesine rağmen normal doğum yerine
sezaryenle dünyaya getirilmesi gerektiğinin atlanması da başlı başına bilgisizlik ve acemilik göstergesidir.
Anne Öznur'un hekim hatası sonucu öldüğü, geride yeni doğmuş bir bebeği ile 11 ve 12 yaşlarında iki çocuğun da anne sevgisine çok ihtiyaç duyacakları bir dönemde öksüz kaldığı hususları göz önüne alındığında olayın vahameti kolaylıkla anlaşılacaktır."
Aynur Hanım "Kardeşimi
geri getiremem ama; bunu toplumsal bir sorumluluk olarak kabul ediyorum" sözleriyle duygularını dile getiriyor. Haklı da...
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr