Ana muhalefet açısından son yıllarda kaybettiği her seçim sonrasında bildik soru, tartışma neydi? Yüzde 25 bandında sıkışan CHP oylarını neden artıramıyor? Evet, 2019’daki son yerel seçimlerde bir başarı hikâyesi var, ülke geneline baktığımızda yüzde 30’u yakaladı ama sonrasında görüntü yine aynıydı. Sandıktan CHP’nin birinci parti olarak çıktığı 31 Mart seçimlerinden sonra ise bu tartışma artan oyların menşei ama daha çok da kalıcılığına evrilmiş durumda. Bu bağlamda da en büyük etkenin ekonomik krize, hayat pahalılığına endeksli özellikle de emekli kesimin iktidara tepkilerinden kaynaklı dip dalga olduğu herkesçe malum. Bunun etki katsayısı da kamuoyu araştırmacılarına göre şöyle:
AKP’nin gençlerde oyu kendi oy ortalamasının yüzde 10 altında yani yüzde 40 oy aldığında gençlerde oy yüzde 35 oluyor. 55 ve üstüne, yani emekliler grubuna gelince AKP kendi oy ortalamasının yüzde 10 üstünde oy alıyordu. Bir bakıma AKP’nin birçok hamlesinde iç kalede bulunan bu kitle destek
Hatay’da resmi olmayan sonuçlara göre; AKP yarışı kazandı. Az bir farkla seçimi kaybeden CHP’li Lütfü Savaş’ın sonuca itiraz süreci ise devam ediyor… CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görevlendirmesiyle gelişmeleri yerinde izlemek üzere bir heyet Hatay’da. CHP’den peş peşe tepki açıklamaları geliyor. Kıran kırana geçen yarışla ilgili Savaş, “Hatay halkının sandık iradesi tam olarak tecelli edene kadar mücadelemiz sürecek. Bir tek oyun bile takipçisi olacağız” dedi. Genel Başkan Özel, “Hatay halkının iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız” sözleriyle tepkisini dile getirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Hatay’da hakkın hukukun hâkim olmasını bekliyoruz” görüşünü paylaştı. CHP’nin Genel Başkan Yardımcıları başta hemen her kademesinden de tepki açıklamaları var. Yani seçim öncesinde, özellikle de adaylaşma sürecinde Lütfü Savaş’ın
Her ne kadar resmen yerel olsa da özellikle muhalefet tarafından genel havasına sokulan bu seçimin iki nirengi noktası var… Biri başa güreşen adaylar, partilerin ülke genelinde aldıkları oy oranı ve büyükşehirlerdeki performansları. Böyle bakıldığında da son derece enteresan sonuçlar ve AKP’nin daha önce alışık olmadığı bir tablo ortaya çıktı. CHP ise gerçekte sahip olduğundan daha fazla oy oranına ulaştı. Ama bunun nasıl okunması konusunda görece bir durum söz konusu. Bu muhalefetin doğru politikasının sonucu mu yoksa iktidar mı kaybetti?..
Çünkü bu seçim hem CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyeri hem de CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının başarısı veya başarısızlığı doğrultusunda bir sınavdı aynı zamanda. Ancak, alınan sonuçta o hassasiyetlerden ziyade özellikle İstanbul Ankara ve İzmir başta muhalif seçmene odaklı kurgulanan AKP karşıtlığı siyasetin etkisi daha ön planda. Muhalif cephede partiler birbirlerinden ayrılsalar da bu ayrışma seçmende aynı
Yarın sandık... Siyasi kısır polemikler ya da koltuk kapma hesapları, manevralarıyla özellikle muhalefet cenahında oldukça hareketli bir seçim süreci yaşadık. Ayrılıklar, beklentiler, kırgınlıklar, küskünlükler, istifalarla birlikte türbülansa giren siyaset dünyasında kullanılan kaba dil ve üslubun dozajı da epey yüksekti. Nezaket kayboldu, gerilim arttı. An itibarıyla da her parti, ya da adaya “mavi boncuk veren” kamuoyu araştırmalarıyla da herkes şimdiden kazanmış havasında. Elbette siyaset iddia işidir, her politikacı “Ben kazanacağım” der, diyebilir ama itidalli olmak herkesin, özellikle de ülkenin yararına. Keskin, kışkırtıcı açıklamalar, özellikle sosyal medya üzerinden bazı provokatif, manipülatif paylaşımlarla siyasi atmosferde basıncı artırmanın, seçmen nezdinde beklenti yükseltmenin anlamı yok. Hele de 2023 seçimlerinde bu gibi hamlelerin nasıl hüsranla sonladığı gerçekliği ortadayken. Dolayısıyla söz de karar da vatandaşın artık! Bu bağlamda da, yarın herkesin sandığa gitmesi kaçınılmaz
Sandığa giden en kritik virajdayız. Siyasi partiler açısından hem kararlı seçmene dönük olası son dakika “kafa karışıklığına” geçit vermeme hem de hala var olan kararsızları son ana dek ikna etme anlamında oldukça hareketli ve hararetli bir süreç söz konusu..Hatta bu anlamda partiye özel seçmen dinamiği, denge hesapları da devrede. Olağanüstü dönemler ya da gerekçeler dışında seçim denildiğinde olmazsa olmazlardan, bildik, rutin propaganda faaliyetlerinden vazgeçme durumları da dahil olmak üzere.. Mesela CHP, İstanbul, Ankara’da büyük mitingler yapmıyor. Bunun niyesini de Genel Başkan Özgür Özel, hem maliyetli, hem de örgütleri bir kaç gün oyalayan bir faaliyet diye açıkladı. Yani olumsuz etkileri oluyor anlamında. Gerçekten de bu siyasette zaman zaman tartışılan bir durum. Bazı kamuoyu araştırmacılarına göre, mitinge gelenlerin, katılanların zaten kararlı, partili seçmenlerden oluşması nedeniyle sandığa etkisi çok fazla değil. Siyaset bilimcileri ise mitinglerdeki, lider
Moskova’daki aşağılık, alçak terör saldırısından sonra dünya Putin’in tavrını merak ediyor. Hem yakalanan teröristler ve arkalarındaki bağlantılar konusunda kimde karar kılacağı hem de onlara karşı göstereceği tavır açısından. Evet terör örgütü DAEŞ’in Horasan yapılanması olayı üstlendi, Rusya’nın açıklamasına göre de katiller Ukrayna’ya kaçarken yakalandılar, dolayısıyla durum netleşiyor gibi duruyor. Ama tam bir profesyonel işi olması ve olağan şüpheliler diye bakıldığında ABD başta olmak üzere bunlar dahil akla gelen bir sürü alternatif söz konusu. Hiçbiri de kabul etmiyor doğal olarak. DAEŞ konusunu da Moskova yalanladı, bir karartma, yanıltma olduğu görüşünde zaten… Rusya’dan gelen açıklamalara bakıldığında daha çok Ukrayna’yı suçlar nitelikte... Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna üzerinden ya da Ukrayna menşeli bir saldırı olabileceğini düşünmesi veya ABD’nin, batının bir şekilde Rusya’yı istikrarsızlaştırmak için bir eylem yaptırabileceği olasılık
Türkiye tam 40 yıldır bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele ediyor. Sınır ötesi harekâtlar, özellikle 1990’lardan itibaren artarak devam etti. Sıcak takip, küçük, orta veya büyük çaplı operasyon olarak... Binlerce terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerin güvenli sandıkları inlerine girildi. Mağaralarının bulunduğu dağlara, tepelere Türk bayrakları dikildi...O sahnelerin çoğuna da gazeteci olarak bizzat tanıklık ettim. Kuzey Irak’taki teröristlerin Haftanin kampına ve diğer terör yuvalarına da defalarca gitmişliğim var... Ama hepsinde de belirli bir süre sonra arama, tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal ediyordu. Şimdilerde ise durum çok farklı. Tek tek inlerine girildi, yapılan terörist temizliğiyle birlikte kontrol altına alınan yerlerde üs bölgeleri oluşturuldu ve Silahlı Kuvvetler unsurları oralarda konuşlandırıldı. Yani 2019’dan bu yana atılan “Pençe”lerle coğrafyanın konumuna
Sandığa geri sayım başladı. Kamuoyu araştırmacılarına göre seçmenin büyük çoğunluğu kararını vermiş durumda. Hala kararsız ya da kararını gizleyen yüzde 8-9 oranındaki seçmen kitlesini iknaya dönük vaatler ise havada uçuşuyor, bu bağlamda abartılı sonuçlar öngören anketlerle algı siyaseti de tam gaz. Bir yanda da geçen yılki seçimden farklı olarak toplama çarpma değil, çıkarma bölme hesapları daha ön planda. Kim, kimden daha fazla oy koparır, seçmen devşirir hesabı yani. Özellikle de muhalefet cenahında CHP açısından. Evet YRP’nin de AKP oylarını az da olsa etkileyeceğine dönük öngörüler de söz konusu ama CHP denildiğinde denklem çok daha çetrefilli. Millet İttifakı yok, büyük ortak İYİ Parti hür ve bağımsız olarak yoluna devam ediyor. Eski yol arkadaşına da çok sert muhalefet yapıyor. CHP’nin diğer eski ortaklarıyla da arası limoni… DEM partisiyle tartışmalı temasın CHP’ye olası getiri ya da götürüsü ise soru işareti... Ankara’da