ABD ve batı ülkelerinin tam desteğiyle İsrail, Hamas’ı cezalandırma adına çocuk, kadın, gözetmeden Gazze’nin her santimetre karesine bomba yağdırıyor... 2.3 milyon insanın sıkıştığı bir avuç toprakta elektrik, su, gaz, yaralılar için hastane, ilaç yok, muhtemelen gıda stokları da bitmek üzere. İnsanlık adına utanç veren görüntüler daha da artabilir yani… Evet Hamas’ın İsrailli sivillere yönelik saldırısı asla kabul edilemez ama bu misilleme gerekçesiyle tüm Filistinlileri hedef alma, yok etme hakkını da kimseye vermez. Hem de hiç bir uluslararası hak, hukuk tanımaksızın… Bu durumda da olması gereken ne? Diplomasinin devreye girmesi. Ancak o noktada da aklını, insanlığı yitiren siyasiler devrede maalesef. Mesela ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail’e ayak basar basmaz ne dedi? “Ben bir Yahudi olarak buradayım. “Bu bir diplomatın söylemesi gereken sözler mi? Neysen, nesin. İster Yahudi, ister Müslüman, ister Hristiyan ya da Budist ol ne fark eder, asıl olan insanlık ve hakkaniyet… “Siviller ölmesin ama İsrail
Dünyanın gözü Filistin ve İsrail’de yaşananlarda… Çocuklar, kadınlar acımasızca katlediliyor. İçler acısı bir manzara var. Birleşmiş Milletler de her zamanki bildik cılız çıkışlarıyla daha çok yine seyirci konumunda… Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesinden ABD İngiltere ve Fransa ile AB üyeleri ise İsrail’den yana taraf pozisyonunda!.. Oysa 24 Ekim 1945’te, yani bundan 78 yıl önce dünya barışını, güvenliğini korumak için kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye olan ülkelerin altına imza koydukları BM Antlaşması’nın girişinde ne deniliyor?
Biz Birleşmiş Milletler halkları;
Bir insan yaşamı içinde iki kez insanlığa tarif olunmaz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların ve büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inancımızı yeniden ilan etmeye, adaletin korunması ve antlaşmadan doğan yükümlülüklere saygı gösterilmesi için gerekli koşulları yaratmaya
Hamas’ın İsrail’e son yıllarda başlattığı en büyük saldırıda binlerce roketle İsrail’in pek çok bölgesi hedef alındı, yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Bu şok ve travma yaratıcı durumun ardından da İsrail savaş durumuna geçti...Bu olay üzerine en çok konuşulan tartışılan da malum:
Hamas’ın Gazze Şeridi’nden başlattığı bu saldırıyı İsrail nasıl önleyemedi? Hamas militanları, İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki sınırı geçmeyi, karadan, havadan, denizden sızmayı nasıl başardı? İsrail’in iç istihbarat kurumu Shin Bet (Şabak), dış istihbarattan sorumlu MOSSAD ve askeri istihbarat birimi AMAN’ın bölgedeki etkisi ve çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda hiçbirinin bunu öngörememesi, atlaması mümkün olabilir mi? Yoksa Hamas’ın saldırısına dair bir bilgi aldılarsa bile, analizde ya da harekete geçmede başarısız mı oldular?..
Bunlar olması zor, hatta gerçekçi gelmeyen olasılıklar. Dolayısıyla ağırlıklı görüşler öngörüler “İsrail’e yapılan operasyon başarılı bir
Başkent Ankara’daki terör saldırısından sonra Türkiye çok net bir şekilde tavrını ve hedefini ortaya koydu. PKK/YPG’ye ait bütün altyapı, üstyapı, enerji tesisleri bundan sonra topyekün meşru hedef. Bu kapsamda PKK/YPG tesisleri silah ve mühimmat depoları da vuruldu, vurulmaya da devam edecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları da 3. taraflara, dost ve müttefik ülkelere açık açık uyarıda, hatta tavsiyede bulundu. Özellikle de ABD’ye:
“Teröristlerin yakınlarında olmayın...”
Aynı mevzide, siperde durmayın, teröristlere canlı kalkanlık sevdasından vazgeçin yani.
Malum ABD ile terör örgütü YPG/PKK’nın kirli ilişkisi, iç içe geçmiş faaliyetleri sır değil, aleni... Pervasızca silahlandırdıkları teröristlerle ABD’li generaller, komutanların, terör örgütü karargâhında, mevzilerde kol kola, yanak yanağa fotoğrafları var. Münbiç’te YPG/PKK’lı teröristlerle birlikte şov yapan bir ABD’li general “Türkiye bizi
MİT terör örgütü ele başlarının sınır ötesinde temizliğine kesintisiz devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinden peş peşe nokta operasyon haberleri geldi. İki gün önce Kamışlı- Amude karayolunda Ekim 2007’de Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyündeki komando taburuna ağır silahlarla düzenlenen ve 12 askerimizin şehit olduğu alçak saldırının planlayıcısı terörist Müzdelif Taşkın susturuldu. Dün de geçen yıl 6 kişinin hayatını kaybettiği İstiklal Caddesi’ndeki terör saldırısının planlayıcılarından PKK/KCK’lı Nabo Kele Hayri, Haseke’de etkisiz hale getirildi. MİT iki yıl önce de 2012’de 8 askerin şehit olduğu Dağlıca saldırısına katıldığı belirlenen ‘Doktor Rodi’ kod adlı PKK’lı terörist Özcan Yıldız’ı, Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde bulup gereğini yapmıştı. Diğer birçok örnekte olduğu gibi... Türkiye’ye karşı eylem yapan, Türk askerine saldıran, silah yöneltenlerin, masum sivilleri katledenlerin hesabı görülüyor yani...Arkalarında kim ya da kimler
Ana muhalefet partisi CHP Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin ertesi günü, 29 Mayıs sabahından bu yana değişim muhabbetine odaklanmış durumda... Aslında bu Kılıçdaroğlu CHP’sinin uzunca bir süredir sıkça yinelenen bildik ritüeli ama bu kez partiyi sağa çekip, değiştirmekle eleştirilen Genel Başkanın bizzat kendisi de doğrudan hedefte... Hatta sadece Kılıçdaroğlu bile denilebilir... O gitsin koltuğa ben geleyim durumu yani... Bu anlamda da değişimin öncülüğünü İmamoğlu yapıyor... Ama o da yekten varım değil, hissettirme üzerine kurgulu, dolayısıyla parti içinden pek güven havası yok. Özellikle de CHP’nin kodlarına bakışı anlamında... Duruma göre pozisyon alması nedeniyle de parti teşkilatı içinde ciddi ‘gel-git’lere neden oluyor... Bunlar da doğrudan CHP seçmenini olumsuz etkileyen bir durum elbette... Hele de son seçim öncesinde gerek CHP kurmaylarının iddialı söylemleri gerek sosyal medyadaki tetikleyici paylaşımlarla mutlak kazanmaya şartlandırılan parti teşkilatı, seçmenin sandıkta alınan sonuçla
Önce İstanbul il kongresi, ardından da kurultaya gün sayan CHP’de kurumsal kimlik, duruştan ziyade kişilerin ikbal ve geleceği daha ön plana çıktı anlamında bir eksen kayması var… İdeoloji, fikir, program falan değil, koltuğa kim oturacak ya da otursun muhabbeti revaçta yani... Evet, Genel Başkan adaylığını açıklayan Özgür Özel’den “CHP sağa kaydı, düzelteceğiz” gibisinden hafiften ideolojik bir eksen kayma ve müdahale çıkışı da var ama o da birlikte yol yürüdüğü isimlere bakıldığında inandırıcılık açısından tartışmalı. Açıkçası CHP’deki gelişmeler ve sürekli yenileri eklenen sorular hem parti tabanı hem de seçmen sabrını zorlayacak, hatta kimyasını bozacak türde. Mesela İmamoğlu İBB Başkanlığı’na aday mı değil mi? Değilse CHP mi aday göstermek istemiyor yoksa İmamoğlu kaybetme endişesiyle kendisi mi ayak diretiyor… Ya da İmamoğlu delege dengesine bakarak kurultayda Genel Başkanlığı’na oynar mı veya Kılıçdaroğlu, koltuğunda kalırsa ne olur, olacak gibi. Bu bağlamda en çok konuşulan,
30 yıl önce Karabağ’ın işgali sırasında Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan Azerbaycanlılar, yaşlı, çocuk, yollara düşüp canını zor kurtardı. Bugün ise “İstiyorsanız kalın” denilen Ermeniler, özel araç ve eşyalarıyla güven içinde Karabağ’dan ayrılıyor...
İşgal altındaki topraklarını 2020’de 44 günlük savaşla kurtaran Azerbaycan, Karabağ’da kalan Ermeni çetecilerine son darbeyi de 19 Eylül’de başlatılan ve sadece 24 saat süren antiterör operasyonuyla vurdu. Haklı olarak da zafer gururu ve coşkusu yaşıyorlar. Ne kadar sevinseler az. Çünkü Ermenistan’ın her türlü hukuksuzluğu, alçaklığı karşısında 30 yıl boyunca hak, hukuk, adalet beklentisi içindeydiler. Hakları olanı alabilmek için sabrettiler. Ama işgal altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu defalarca tescil eden BM ve oluşturduğu çözüm grupları sadece oyalamakla yetindi, hatta dalga geçer gibi davrandı. Sonunda da Azerbaycan kanıyla, canıyla sahada söke söke geri aldı. Sadece 24 saat