Herkes Abdi İpekçi'nin katili
Mehmet Ali Ağca'nın arkasındaki güçleri merak ediyor. Ve de
Ağca'nın konuşacağını sanıp umutlanıyor. Doğruyu söylemek gerekirse boş ve anlamsız bir beklenti. Adam bugüne dek yüze yakın ifade vermiş, çoğu birbirini tutmuyor. Ama bazı satır başları var ki; onlar hiç değişmiyor. Bunları görmek için de İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan'ın Umut Operasyonu sırasında dediği gibi
arşivlere bakmak yeterli. Tozlu dosyalarda neler var, neler...
Sorguya bak...
Gariplikler zinciri daha sorguda başlıyor.
Ağca; polisteki gözaltı süresinde suç ortağıyla görüşüyor, nasıl ifade vereceği konusunda polisten tüyo dahi alıyor. İşte Türkiye'nin talebiyle 16 Haziran 1983'te
Ağca'nın Roma'da hakim binbaşı
Önder Ayhan ve askeri savcı yardımcısı
Tevfik Tunç Onat'a yaptığı açıklama:
"Biz (Ağca - Yavuz Çaylan) İstanbul Emniyet Müdürlüğü bürolarında birbirini tutan açıklamalarda bulunmak üzere anlaşma imkanı bulduk. Bundan başka polisin benim açıklamalarımı
Çaylan'a okuduğundan da eminim. Böylece benim söylediklerimi teyid etmek onun için kolay olmuştur. Bunun böyle olduğundan beni
Çaylan'ın kendisi haberdar etti. Şunu da eklemek istiyorum ki; benim sorgulanmam sırasında polis
Çaylan'ın bizim
İpekçi cinayetinden hemen sonra MHP İstanbul merkezine gittiğimizi söylediğini belirtti. Bunun üzerine ben de aynı şeyi söyledim. Belki yararı olur diye şunu da eklemek isterim ki;
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde benim hücrem ile
Çaylan'ın hücresi o kadar yakındı ki, kolaylıkla haberleşebiliyorduk..."
Cezaevleri günleri
Ağca'nın ifadesine göre; tüymesinde en büyük destek gördüğü
Oral Çelik ile kilit adam
Yalçın Özbey, Maltepe Cezaevi'nde sık sık ziyaretine gelip - gitmiş. Beyefendi içerde kral gibi. Malum firar da oradan gerçekleşti. Ama bir de Adli Tıp Kurumu'ndan ilk firar girişimi var. O tarihlerde silahlı soygun iddiasıyla tutuklu olan
Atilla Serpil ile birlikte. Nasıl oluyorsa; iki önemli tutuklu aynı anda aynı yere naklediliyor!.. Niye mi? Ağca'nın
ricasıyla, arşivlere dönelim:
"Cezaevinde görevli bir yarbaya rica ettiğim için oraya birlikte gönderildik. Hatta bu yarbay cezaevinin müdürüydü ama; adını hatırlamıyorum. Orada bir haftadan fazla kalmamız gerekeceği için
arkadaşlık ederiz diye böyle bir ricada bulundum."
'Yakalanacaksın kaç'
Ağca yurtdışına tüymek için sahte pasaport gerektiğinde aklına ilk gelen
Nevşehir Emniyeti oluyor.
Abdullah Çatlı gibi!.. Ama sonradan vazgeçip, kaçak olarak İran'a geçiyor.
Gelelim İsviçre günlerine; çevresindeki çember daralırken
Ağca'ya
kaç uyarısı yine polisten geliyor. Ne tesadüf değil mi? Minik kuş
Alaattin Çakıcı'yı da sık sık uyarıyordu. Ağca bunu da şöyle anlatıyor:
"20 Ekim 1980'e doğru Türkiye'nin Zurih ve Lozan konsolosluklarına gönderilen imzasız ihbarlarla benim İsviçre'de görüldüğüm ve serbestçe dolaşmakta olduğum haber veriliyordu. Bundan Zurih Konsolosluğu'nda görevli bir Türk polis memuru tarafından haberdar edildim. Adını hatırlamıyorum. Bu
fısıldama sonucu yakalanmayı bertaraf etmek üzere İtalya'ya gitmeye karar verdim."
Düzce'yi ÖSYM de yıktı...
12 Kasım'da depremin vurduğu Düzce'yi bu kez de
ÖSYM vurdu... 500'ün üzerinde Düzceli genç, başvuru formlarını zamanında teslim edemedikleri gerekçesiyle sınava giremiyor. Hem de
Afet Bölgesi Koordinatör Valiliği'nin yazılı - sözlü uyarılarına rağmen.
Gerçek Sakarya Üniversitesi'nce yürütülen ankette ortaya çıktı. Koordinatör Valiliği adına 'Lise Son Sınıfta Okuyan Öğrenciler Üzerinde Depremin Etkileri' konulu çalışmayı yürüten Doç. Dr.
Yılmaz Özkan, üniversite rektörlüğüne yaptığı 25 Mayıs 2000 tarihli uyarıda şöyle diyor:
"Özellikle Düzce Ticaret Meslek Lisesi öğrencilerinin doldurdukları anket formları üzerinde önemli bir ifade dikkat çekmektedir. Öğrencilerin bir kısmı harçlarını yatırdıkları halde başvuru formlarını teslim edemedikleri, bu nedenle mağdur olduklarını ifade etmekte ve kendilerini
formzede olarak nitelendirmektedirler. Aynı durumda çok sayıda öğrenci olduğuna dikkat çekilen ifadeler konunun ciddi boyutlara varabileceğine işaret etmektedir."
ÖSYM'den yanıt yok
Rektör Prof. Dr.
İsmail Çallı, 26 Mayıs günü durumu Afet Bölge Koordinatör Valiliği'ne iletiyor... Ve aynı gün de resmi bir yazıyla durum ÖSYM'ye bildiriliyor. Vali
Kutluay Öktem şöyle diyor:
"Düzce ilinde yaşayan bazı öğrencilerin harçlarını yatırmalarına rağmen başvuru formlarını 12 Kasım depremi nedeniyle teslim edemediklerinin ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Koordinatörlüğümüzce, yaklaşmakta olan üniversite sınav tarihi de dikkate alınarak, bu öğrencilere ek müracaat hakkı tanınmasının gerekli olduğu değerlendirilmektedir."
Sınav yarın... Valilik 'Hala ÖSYM'den yanıt yok' diyor. ÖSYM'ye soralım dedik, biz de yanıt alamadık...
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr