Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Savaşta kalıcı ateşkes için Rusya ile Ukrayna heyetleri arasındaki müzakereler ilk haftadan beri sürüyor. Her iki taraftan da olumlu gelişmeler var denildi, hatta barış yakın gibisinden umut verici mesajlar dahi geldi. Dahası, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, “ateşkes ve Rus askerlerinin çekilmesi karşılığında Kiev’in NATO üyeliğinden vazgeçebileceği, Kırım ve Donbas’ın statüsünü tartışmaya da hazır oldukları” şeklindeki son açıklamasında geri adım sinyali de verdi. Rusya Devlet Başkanı Putin ise yapılan tüm çağrılara rağmen görünürde “Asla geri adım atmam” noktasında. Dolayısıyla, “Putin’i kim, nasıl ikna edecek?” kadar, “Putin ne yapmak istiyor, gerçek hedefi ne?” tartışmaları da gündemde. Çünkü sahadaki görüntü giderek sertleşiyor, Putin’in doğrudan sivilleri hedef alan taktik değişikliği savaşın iğrençliğini zirveye taşımış durumda. En son kullandığı hipersonik füzeler de bu çılgınlığın bir başka boyutu. Ama bir yanda da hiç ummadığı Ukrayna direnişi karşısında verdiği kayıplarla ABD ve Batı’nın ağır ekonomik yaptırımları nedeniyle sıkışan Putin’in masaya daha güçlü oturmak için sahaya yüklendiği görüşü var. Açıkçası, her iki tarafta da bir çıkış yolu arayışı söz konusu. Giderek artan göç dalgası ve Putin’in tehditleriyle tedirginlik yaşayan Avrupa ülkelerinin de bu savaşın bir an önce bitmesini istediği malum. Ancak aynısını ABD için söylemek zor. O değil barış, aksine, tam bir felaket tellalı havasında. Hem de ta başından beri. Mesela ABD Başkanı Biden’ın tavrı daha savaş başlamadan önce geliyor, Rusya 16 Şubat’ta Ukrayna’ya saldıracak, taarruz planları şunlar gibi birçok öngörülerde bulundu ve bunlar gerçekleşti de. Dolayısıyla, “Helal olsun ortada ciddi bir istihbarat başarısı var” da denilebilir ama Biden bunu söylediği, kurguladığı için mi bu duruma gelindi diye de tartışılabilir. Nitekim Putin’in ABD’nin tuzağına düştüğü, tahrik edildiği gibi olasılıklar konuşuldu. Hâlâ da öyle ama ondan daha çok tartışılan ve kurgulama olasılığını güçlendiren tespitler de var. Şöyle ki:

Haberin Devamı

ABD istihbarat elde etmede başarılı ama o istihbaratın gereğini yapma konusu bilerek bilmeyerek fiyasko bir anlamda. Çünkü ABD isteseydi, gerçekten Ukrayna halkını düşünseydi bu savaşı pekâlâ durdurabilirdi. Eğer ABD Zelenskiy’in ısrarla istediği hava savunma sistemini savaş başlamadan bölgeye konuşlandırsaydı veya 300-400 tane savaş uçağını Balkanlar’a getirebilseydi, Putin bu işgale asla cesaret edemezdi. Ya da ABD, NATO üyesi Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya’daki Rus yapımı Mig 29’ları daha tehlikeyi sezdiği anda Zelenskiy’e verseydi, yani savaş çıktıktan sonra vermeye çabalıyormuş gibi yapmasaydı, Ukrayna pilotları 200-300 uçakla kendi hava sahalarını korumaya çalışırlardı. Yine ABD isteseydi, ekonomik yaptırımların boyutunu hafiften Rusya’ya hissettirirdi ve Putin harekete geçmeden önce son bir kez daha düşünürdü. Ama ABD bunların hiçbirini yapmadı. Aynı ABD şimdilerde ise silahların susması, barıştan çok gerilimi artırıcı açıklamalar ve Ukrayna’ya silah sevkiyatı, özellikle de sokak çatışmaları hesabıyla savaşın daha da uzamasını istiyor. Niyesi de malum. Hem Rusya’yı tam anlamıyla bataklığa çekmek, oyalamak, hatta zorlamak hem de Avrupa ülkelerini Rusya tehdidiyle korkutmak, safları sıklaştırmak. O nedenle de nükleer silah kullanımı, Putin’in olası yeni hedefleri, bölgede istikrarsızlık, göç dalgası gibisinden açıklamalarla Avrupa ülkelerini sürekli tedirgin ediyor. Tabii bu da Avrupa’nın güven anlamında ABD’ye olan bağımlılığının artması ve NATO’nun askeri harcamalarının katlanması, bir başka deyişle ABD’nin daha çok silah satması anlamına geliyor. Nitekim Finlandiya bile ABD’yle radardan kaçabilen, 9.4 milyar dolarlık,  64 tane F-35 için anlaşma imzaladı, Almanya 2022 bütçesinde savunma harcamaları için 100 milyar euro’luk ek fon ayırdı. Yani savaş öncesinde hem gaz bağlantıları hem de diğer ticari ilişkiler nedeniyle Rusya’yla arası iyi olan Avrupa ülkeleri güvenlik endişesiyle ABD’nin jandarması konumuna evriliyor. Kısacası, bu korkunç savaşın başlamasında Putin’in saldırganlığı yayılmacı hedefleri kadar, daha başka unsurlar da var. Onun kim, ne olduğunu anlamak içinde ünlü istihbaratçı Mahir Kaynak’ın şu sözlerini anımsamak yeterli:

Haberin Devamı

“Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız, olayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar? Bunu bilirseniz, bu işi kimin yaptığını da bilirsiniz.”

Haberin Devamı

Dolayısıyla, kalıcı ateşkes, akan kanın durmasında her ne kadar tek belirleyici unsur Putin’in kararı, tavrı denilse de daha başka unsurların varlığı, etkisi de açık ve net. Putin istese, Biden istemez yani...