Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rahmetli Özal’ın 80’li yıllarda iktidara geldiği dönemde, İzmir’e yaptığı ilk büyük yatırım, Çeşme Otoyolu olmuştu. O dönemde böyle duble yol hamleleri başlamamıştı. Otoyol desen, Adana-Pozantı‘yı saymazsan hiç yoktu.
İnsanlar kazalarda sapır sapır dökülüyordu. Ama Özal herşeyi bırakmış, en acil işmiş gibi Türkiye’nin kıt kaynaklarının önemli bir bölümünü Çeşme Otoyolu’na dökmeye karar vermişti?
O dönemi yaşayanlar hatırlar. Kıyamet koptu. 80 küsur kilometrelik bu yolun gereksiz olduğu feryatları yükseldi. Türkiye’nin parasının sokağa döküldüğünü savunanlar çoğunluktaydı.
Ancak Özal hiçbirini dinlemedi. Temelini bizzat attı ve otoyolu tamamlattı?
Neden?
Çünkü Özal’ın kafasının takıldığı başka bir şey vardı. Türkiye’nin en büyük kenti, en köklü sanayicilerin, tüccarların yaşadığı İzmir’in sırf Çeşme yüzünden potansiyelini yeterince kullanmadığına inanıyordu. İzmirli işadamlarının yaz geldi mi Çeşme’ye kapağı atmak için can atmalarına kızıyor ve her fırsatta da bunu eleştiriyordu. Baktı olmayacak, “Bari şu otoyolu yapayım da, Çeşme’ye daha çabuk gidip gelsinler; çalışmaya daha fazla zamanları kalsın” dedi.
Turizm gelişsin diye yapmış da; Çeşme’yi Ro-Ro limanı haline getirmek için düşünülmüş de... Geçin bunları..
O dönemde çok daha önemli ve gelecek vaadeden turizm merkezleri vardı. Bakın; Antalya’ya, Bodrum’a bağlanan bir otoyol hala yok.
Ro-Ro meselesi ise otoyol tamamlanıp bittikten sonra; Yugoslavya’da iç savaş çıkınca gündeme gelen bir konudur.. O da değil sebep yani... Siz benim dediğime bakın. Asıl sebep bu.
Sonra?
Yılın 2-3 ayı kullanılan yol, 9-10 ay bomboş yattı. Türkiye’nin en pahalıya patlayan otoyolu olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
Şimdi Çeşme yazlıkçıları yeniden şikayet halinde. Neymiş; hafta sonları dönüş yolu çok kalabalık oluyormuş. Gişeler sıkışıyormuş. Hafta içinde Erol Yaraş Milliyet Ege’de yazdı. Başka gazetelerdeki Çeşme tatilcisi yazarlardan alıntılar da yaptı. Bir şeyler yapılmasını, trafiğin rahatlatılmasını istiyor.
Bu durum yalnızca Çeşme dönüşü böyle değil ki... Kuşadası’ndan, Foça’dan dönüş de aynı. Pazar günü Gümüldür-Özdere tarafından İzmir’e dönmeye çalıştınız mı hiç?
Peki Çeşme için ne yapılabilir? Gişe sayısı 20 ise 100’e çıkarılır?
Ya da geçiş “bedava” yapılır, trafik yavaşlasa da akar.
“O zaman da, başka otoyolları parayla kullananlar isyan eder” diyeceksiniz; haklısınız...
Peki...
Hızlı tren hattı çeksek...
O zaman da arabamızı alamayız, Dalyan’a yemeğe, plaja yüzmeye gidemeyiz diyeceksiniz; haklısınız...
Arabalı vapur gibi “arabalı tren” mi yapsak; Türkiye’nin ilk otoyolunun yapıldığı Çeşme’ye “Türkiye’nin ilk manyetik treni” yakışır mı desek... Valla ben bir çare bulamadım. Bekleyelim bakalım; Çeşmeli ağabeylerimiz ne önerecek!


Taklitçi belediyelerimiz
Milliyet Ege olarak eleştirilerin yanısıra, belediyelerimizin yaptıkları çalışmaları da okuyucularımıza duyurmaya çalışıyoruz. Ancak son günlerde yazı işlerindeki arkadaşlarla dikkatimizi çeken bir şey var. Ne zaman bir belediye farklı bir hizmet başlattığını duyursa anında diğer belediyeler de aynısını yapmaya başlıyor.
Bergama Belediyesi esnafın yola taşmasına engellemek için sarı çizgi mi çekiyor; hemen Buca Belediyesi de bir sarı çizgi çekiyor. Konak Belediyesi sokak hayvanları için sokaklara su ve yemek kabı mı koyuyor; hemen arkasından Karşıyaka aynısını yapıyor.
Bir yerde çok başarılı ve bir ihtiyacı karşılayan çalışma varsa; diğerleri de yapsın.
Ancak bazen öyle oluyor ki, bir belediye “İlçemizde yeşil alan miktarı şu kadar oldu; şu hedefe ulaştık” diyor...
Arkasından patır patır yeşil alanla ilgili basın bültenleri yağmaya başlıyor...
“İlçemize şu kadar senede şu kadar metrekare yeşil alan kazandırdık. Şu noktadan aldık; şu noktaya ulaştırdık.”
Sormak lazım; bu işleri bir günde yapmadığınıza göre; şimdiye kadar aklınız neredeydi? Komşu belediye açıklama yapınca mı hatırladınız yeşil alanları?
Yaptığınızı nasıl tanımlamak lazım?
Unutkanlık mı, kıskançlık mı?

Milliyet Ege olarak eleştirilerin yanısıra, belediyelerimizin yaptıkları çalışmaları da okuyucularımıza duyurmaya çalışıyoruz. Ancak son günlerde yazı işlerindeki arkadaşlarla dikkatimizi çeken bir şey var. Ne zaman bir belediye farklı bir hizmet başlattığını duyursa anında diğer belediyeler de aynısını yapmaya başlıyor.
Bergama Belediyesi esnafın yola taşmasına engellemek için sarı çizgi mi çekiyor; hemen Buca Belediyesi de bir sarı çizgi çekiyor. Konak Belediyesi sokak hayvanları için sokaklara su ve yemek kabı mı koyuyor; hemen arkasından Karşıyaka aynısını yapıyor.
Bir yerde çok başarılı ve bir ihtiyacı karşılayan çalışma varsa; diğerleri de yapsın.
Ancak bazen öyle oluyor ki, bir belediye “İlçemizde yeşil alan miktarı şu kadar oldu; şu hedefe ulaştık” diyor...
Arkasından patır patır yeşil alanla ilgili basın bültenleri yağmaya başlıyor...
“İlçemize şu kadar senede şu kadar metrekare yeşil alan kazandırdık. Şu noktadan aldık; şu noktaya ulaştırdık.”
Sormak lazım; bu işleri bir günde yapmadığınıza göre; şimdiye kadar aklınız neredeydi? Komşu belediye açıklama yapınca mı hatırladınız yeşil alanları?
Yaptığınızı nasıl tanımlamak lazım?
Unutkanlık mı, kıskançlık mı?